Yazılarla değinilecek, eleştirilecek ve önerilecek birçok durum var. Yetkili ve sorumluların ilgileneceği kuşkulu olmakla birlikte yurttaşlık bilinci açıklayıp bilgiye sunmaktan alıkoyamıyor. Yurdumuz, uygarlıkların beşiği niteliğiyle zengin bir tarih hazinesi. Geçmişin onur veren olayları yanında üzücü durumlar da birer gerçek yarası. Günümüzde ulusal birliğe aykırı siyasal ayrılıklar çağdaşlığı karartan yanlarıyla yaşamı olumsuz etkiliyor. Birbirimizi yıkıp yok etmeye varan aşırı sertlikler yapımıza indirilen insanlıkdışı kazmalardır. Düşmanlığa dönüşen karşıtlıklar, inanç bağlarını bile hiçe saymaktadır.

Andında ‘TARAFSIZ’lık vurgusu bulunan Cumhurbaşkanı (Anayasa mad. l03) bir siyasal partinin genel başkanı olmayı içine sindirebiliyor. Oysa cumhurbaşkanları bir partinin, bir kesimin değil tüm ulusun, “cumhurun” başkanı olur. Taraf olmaz, tarafsız olur. Seçilmesinden önce bir partiyle ilişkisi olsa bile cumhurbaşkanı seçilince gerçek tam tarafsızlığıyla güvence olur, güven verir. Ulusal birliğin korunup güçlendirilmesinde bu birliği temsil eden (Anayasa mad. 104/2) cumhurbaşkanının yansızlığı ilkedir.

Bay RTE’nin iktidar partisi genel başkanlığını yüklenmesiyle birlikte demokrasi göstermelik bir düzen olmuş, kullandığı aşırı yetkileriyle yasama organı itilip ötelenmiş, partizanlık devletin tüm organlarını, bağımsız olması gereken yargıyı bile olumsuz etkilemiştir.

İktidar partisinin kendi içinde düzenlediği toplantılarla durumunu gözden geçirme görüşmelerinde eleştiri konusu yapılan durumların başında siyasal inattan vazgeçilip bu yanının da ele alınması yerinde bir çıkıştır.

Rafa kaldırılma olasılığı ağır basan “yargı reformu”nun aslı, adalet reformunu da içinde taşıyan hukuk reformu olmalıdır. Hukuksuz kalmak yoksunluğun en büyüğü, en kötüsüdür.