Kazdağları’na siyanür boşaltmakta sakınca yok ama, özel otomobilde sigara içmek insan sağlığına çok zararlı!



81 milyon insanın soluduğu havaya nükleer santral dikmek serbest, kendine ait otomobilde tek başına duman üflemen yasak.



İzlanda’da volkan patladı, kül yağmuru nedeniyle kıyıları zehirlendi, toplu balık ölümleri meydana geldi, balıkları -somon- analiz ettiler, ağır kurşun, radyoaktif madde ve zararlı kimyasallar tespit edildi, bütün dünya İzlanda’dan balık ithalatını durdurdu, aynı dönemde Türkiye’nin İzlanda’dan balık ithalatı yüzde 250 arttı, elalemin almadığı kansere yol açan balıkları afiyetle bize yedirdiler... Ama, otomobilin arka koltuğunda sigara içersen ceza kesiyorlar.



Brezilya’dan sığır ithal ettiler.
Şarbon çıktı.
Millete alenen şarbon yedirene dokunmadılar, direksiyonda sigara tüttüreni suçüstü yakalamak için yollarda polis barikatı kuruyorlar.



İthal bebe mamasında GDO tespit edildi, ortalık ayağa kalkmasın diye “merak etmeyin, bu mamaları derhal toplatıyoruz” dediler, “satılmasına asla izin vermeyiz” dediler, iki gün sonra, tarım bakanlığımız kaşla göz arasında yönetmelik çıkardı, sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayımlandı, özetle ne yazıyordu o yönetmelikte... “O kadarcık GDO normaldir, herhalde tesadüfen bir yerden bulaşmıştır, bu kadarcık GDO içeren mamaların ve diğer gıdaların satışında sakınca yoktur, afiyetle yenebilir” yazıyordu.



Tavuk, soya yemi yiyor, soya ithal... Tarım bakanlarımız habire “GDO’lu gıda ürünümüz yok, GDO’ya geçit vermiyoruz, gıdada GDO’ya asla izin vermeyiz, GDO’ya toleransımız yok” filan diyor ama, Kanada, Brezilya, Arjantin ve ABD’den ithal ettiğimiz soyanın tamamı GDO’lu.



Biber gazı sıktılar, insanlarımız öldü, soru önergesi verildi, Akp’nin içişleri bakanı cevapladı... “Biber gazımız tamamen doğal bitki olup, biberden üretilmiştir, organiktir, İstanbul Üniversitesi tıp fakültesi farmakoloji anabilim dalı tarafından verilmiş rapor mevcuttur, kalite güvenlik belgesiyle kullanılmaktadır” dedi.

İnsanlarımız biber gazından ölmeye devam edince, gene soru önergesi verildi, bu defa Akp’nin sağlık bakanı cevapladı... “Biber gazımız tamamen bitkisel üründür, su ve organik çözücüler içerir, İstanbul Üniversitesi’nin raporu var, kalite güvenlik belgelidir” dedi.



GDO’lu mamada sorun yok, GDO’lu tavukta sorun yok, biber gazı zaten doğal bitki, ama otomobilde tütün içersen mazallah kendine zarar verirsin, devletimiz sana kıyamaz, o yüzden yasak.



Onur Hamzaoğlu.
Profesör.
Kocaeli Üniversitesi halk sağlığı anabilim dalı başkanıydı.
2009 yılında, Dilovası ve Kandıra’da araştırmaya başladı.
Bebeklerini emziren annelerin sütünde yüksek miktarda ağır metal tespit etti. Bu bölgede dünyaya gelen ve henüz anne karnındayken etkilenmeye başlayan bebeklerin ilk kakasından alınan örneklerde, kurşun, cıva, arsenik, kadmiyum, alüminyum gibi ağır metaller buldu.
Aslında bu sonuçlar çok da şaşırtıcı değildi.
Çünkü, Dilovası’nda her 100 ölümün 33’ü kanser yüzündendi, Türkiye ortalamasının üç katıydı.
Profesör Onur Hamzaoğlu araştırmasında elde ettiği verileri 2011 yılında basın yoluyla kamuoyuna açıkladı.
Vay sen misin açıklayan... Kocaeli büyükşehir belediyesi ve Dilovası belediyesi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunuldu, dört yıl hapisle cezalandırılması istendi.
YÖK’e şikayet edildi.
Kocaeli Üniversitesi tarafından hakkında soruşturma başlatıldı.
“Halkı paniğe sevketmek”le suçlandı.
Yandaş medya tarafından linç edildi, “yalan söylüyor” denildi.
Kocaeli büyükşehir belediye başkanı “şarlatan” bile dedi.
Mahkemelerde yıllarca sürüm sürüm süründürüldü.
Davaların hepsini birer birer kazandı ama, kara kaplı deftere yazılmıştı... Fetoyla mücadele ediyoruz ayaklarıyla, kanun hükmünde kararnameyle üniversiteden atıldı.
Yetmedi, sayın hükümetimizin Suriye’ye yönelik askeri harekatını eleştirdiği için “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”le suçlandı, şırrak diye tutuklandı, altı ay hapis yatırıldı.
Profesör Onur Hamzaoğlu’nu nihayet imha etmişlerdi ama, Profesör Onur Hamzaoğlu sayesinde artık mızrak çuvala sığmıyordu.
Dilovası gerçeği örtülemez hale gelmişti.
Sağlık Bakanlığı mecbur kaldı, 2011 yılında “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli’nde çevresel faktörlerin sağlık üzerine etkileri” adıyla bilimsel araştırma başlattı.
Proje beş yıl sürecekti.
Aslında niyet taa en başından gayet belliydi... Araştırma bölgesini genişletmişler, araştırma süresini uzatmışlar, böylece kanser gerçeğini halının altına süpürerek, sayın ahalimizin unutmasını sağlamışlardı.
Tam düşündükleri gibi oldu.
Unutuldu.
Araştırma 2016 yılında tamamlandı.
Güya 2017 yılında sonuçları açıklanacaktı.
Açıklanmadı.
2018 bitti.
Gene açıklanmadı.
Bu araştırmada görev yapan Akdeniz Üniversitesi akademisyenlerinden gıda mühendisi Bülent Şık dayanamadı, Cumhuriyet gazetesinde dört bölümlük dizi yazı yayımladı.
“Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz, işte zehir listesi” diyerek, çatır çatır çatır yazdı.
Yeraltı-yerüstü su örnekleri, toprak örnekleri ve 1380 gıda örneği üzerinde çalışılmıştı, 15 bin civarında analiz yapılmıştı, analiz edilen örneklerin yüzde 40’ında kimyasal madde saptanmıştı, insanlarımız soludukları havayla, yedikleri yemekle, içtikleri suyla kanserojen madde alıyordu, Sağlık Bakanlığı’nın açıklamadığı rapor işte buydu.
Tekirdağ, Kırklareli, Edirne’de her beş ölümden biri, Kocaeli Dilovası’nda her üç ölümden biri, Antalya’da her on ölümden birinin sebebi kanserdi.
Endüstriyel atıklar, Marmara Denizi’ndeki balıklara bile, kabuklu canlılara bile zehirli kimyasal madde bulaştırıyordu.
Vay sen misin bunu açıklayan... Sağlık Bakanlığı derhal suç duyurusunda bulundu.
“Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı, gizli kalması gereken belgeleri açıklamak”tan dava açıldı, yargılandı.



Ve dün...
15 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Cezası ertelenmedi.



Ama, özel otomobilde sigara içmek, insan sağlığına çok zararlı.



İnsanlarının sağlığına bu kadar değer veren bir hükümetimizin olması ne şahane değil mi.
Kendi otomobilimizde kendi kendimize zarar vermemizi engelleyen bir asrın liderimiz olduğu için hakikaten çok şanslıyız yani!