Suriye’ye ilk burnumuzu soktuğumuzda, asrın liderimiz Tevbe Suresi’nin “üzülme Allah bizimledir” mealindeki “la tahzen innallahe meana” ayetini okumuştu.

“Suriyeli kardeşlerimize kucak açmamızın şanı şerefi, torunlarımıza miras kalacak” diyordu.

“Suriyeli kardeşlerimize elbette kucak açacağız, imanımız bunu gerektiriyor, bizim petrol kuyularımız yok ama Anadolu büyüklüğünde vicdanımız var” diyordu.



Beş milyon 300 bin Suriyeli girdi Türkiye’ye.



Ahmet el Muhammed onlardan biriydi.

Kilis’ten girdi.

Ertesi gün Gaziantep’e geçti.

Ertesi gün İzmir’e geçti.

Basmane’ye geldi.

Oteller sokağı’nda iki gün kaldı.

Kimliği yoktu.

Pasaportu yoktu.

O sırada oteller sokağı bölgesinde 70 bin Suriyeli vardı.

Peki bunların hepsi Suriyeli miydi?

Mesela Suriyeliyim diyerek gelmiş İranlı veya Pakistanlı olabilir miydi?

Elbette olabilirdi.

Terörist, katil, tecavüzcü, hırsız olabilir miydi?

İçsavaş başladığında Esad yönetimi tarafından cezaevlerinin kapıları açıldığı için, elbette olabilirdi.

Casus olabilir miydi?

Niye olmasın?

Türkiye dingonun ahırına döndüğü için kimin kim olduğu belirsizdi.

Suriyeliyim diyen elini kolunu sallaya sallaya istediği şehrimize gidebiliyordu.

Ahmet el Muhammed de öyleydi.

İletişim adresi sordular.

“Suriye” dedi.

403 numaralı odaya yerleşti.

Dört kişi kalıyorlardı.

Günlük 60 lira ödedi.

İki gün sonra, Bodrum’a gitti.

Ertesi gün, Leros adasına geçti.

Ertesi gün, Makedonya’ya geçti.

Ertesi gün, Sırbistan’a geçti.

Ertesi gün, Hırvatistan’a geçti.

Mülteci kampına kaydedildi.

Orada hiç kalmadı.

Altı saat sonra Macaristan’a geçti.

Ertesi gün, Avusturya’ya geçti.

Ertesi gün, yine karayoluyla İsviçre üzerinden Fransa’ya ulaştı.

Ve... Paris’in değişik noktalarında 132 kişinin hayatını kaybettiği eşzamanlı saldırılarda, Stade de France’ın önünde kendini patlattı!



İdlib’ten gelmişti!



Gün gün nereden biliyoruz bu güzergahı?

Fransız istihbaratı ortaya çıkardı.



Salman Abedi, Türkiye’ye girdi, İstanbul üzerinden Düsseldorf’a uçtu, oradan Manchester’e uçtu, kendini patlattı.

Stockholm saldırganı Türkiye’den geçti.

St. Petersburg saldırganı Türkiye’den geçti.

Brüksel saldırganı Türkiye’den geçti.



İdlib’te neler oluyor diye merak edenler için yazıyorum...



Öncelikle belirteyim, 50 bin kişi geliyor filan diyerek, açık açık yalan söylüyorlar, İdlib’in nüfusu şu anda dört milyonun üzerinde!

Esad ve Rusya, köktendincileri süpüre süpüre getirdi, buraya sıkıştırdı, Türkiye’ye bitişik, 130 kilometre sınırımız var.



İran, Rusya ve “şahsım” masaya oturdular, üçlü zirve yaptılar.

Şahsım’a dediler ki, sen soktun, sen çıkar.

Şahsım “tamam” dedi.

Anlaşmaya göre, İdlib’teki köktendincileri ılımlı-radikal diye bölecektik, silahlarını alacaktık, radikalleri tasfiye edecektik, ayrıca, stratejik öneme sahip M4 ve M5 karayollarını yeniden ulaşıma açacaktık, yani ne kadar pis iş varsa, bize yıkmışlardı.

Çünkü... Rusya ve İran açık açık “bunların hepsi sizin yüzünüzden buraya geldi, bunları temizlemek de size düşer” demişlerdi.

“Haklısınız” dedik, kabul ettik.

“İdlib’te askeri gözlem noktaları kuralım, tek tek halledelim” dedik.

Ama... Kendimizi çok akıllı, Putin’i gerizekalı zannettiğimiz için, verdiğimiz sözleri tutmadık, kandırabileceğimizi zannettik.

Üstelik, bölgedeki köktendinciler inadına yapar gibi, Rus üslerine yönelik saldırılarına devam etti.

E, men dakka dukka...

Putin gümbür gümbür bombardımana başladı!

Hem İdlib’teki köktendincileri Türkiye’ye doğru süpürüyor, hem de Türk askerinin bulunduğu gözlem noktalarını özellikle sıkıştırıyor.

“Madem verdiğin sözleri tutmuyorsun, İdlib’te ne işin var, tasını tarağını topla” diyor.



Sıkı durun lütfen...

50 bin, 100 bin hikaye.

Bizzat, Birleşmiş Milletler Suriye Krizi Bölgesel Koordinatörü’nün söylediğine göre, İdlib’ten Türkiye’ye iki milyon kişinin gelme ihtimali var!



İstersen “bu defa almam, kapıları kapatırım” de...

Mesela, dün Trabzon’da Artvin’de Ordu’da Giresun’da, 69 yerde birden aynı anda niye orman yangını çıktı?

Akçaabat, Arsin, Of, Sürmene, Vakfıkebir, Borçka, Espiye, Piraziz, Eynesil, Keşap, Ünye, Araklı... Aşırı sıcaklardan mı?



İdlib’te neler oluyor diye merak edenler için yazıyorum...

Burada neler oluyor, sen asıl onu merak et!



Şam’da namaz kılmaya gideceğiz diyenleri coşkuyla alkışlıyordun.

Buyur cenaze namazına!