Fransa’nın başkenti, dünyanın en romantik şehri kabul edilen Paris bir kadına emanet, belediye başkanı Anne Hidalgo.



ABD’nin başkenti Washington bir kadına emanet, belediye başkanı Muriel.



Dünyanın turizm başkenti Barcelona bir kadına emanet, belediye başkanı Ada.



İspanya’nın başkenti Madrid bir kadına emanet, belediye başkanı Manuela.



Meksika’nın başkenti, 25 milyon nüfuslu Mexico City bir kadına emanet, belediye başkanı Claudia.



Dünyanın en zengin ülkesi Norveç’in başkenti Oslo bir kadına emanet, belediye başkanı Marianne.



İtalya’nın başkenti Roma bir kadına emanet, belediye başkanı Virginia.



Hollanda’nın tek taş pırlantası, özgürlükler şehri Amsterdam bir kadına emanet, belediye başkanı Femke.



ABD denilince ilk akla gelen şehirlerden San Fransisco bir kadına emanet, belediye başkanı Nicole.
Las Vegas bir kadına emanet, belediye başkanı Carolyn.



Avustralya denilince ilk akla gelen şehirlerden Melbourne bir kadına emanet, belediye başkanı Sally.



Şili’nin başkenti Santiago bir kadına emanet, belediye başkanı Karla.



Tunus’un başkenti Tunus bir kadına emanet, belediye başkanı Suad.



Japonya’nın başkenti Tokyo bir kadına emanet, belediye başkanı Yuriko.



(Almanya ve İngiltere zaten komple kadın başbakanlara emanet.)



(İnsanlık tarihinin ilk kadın belediye başkanı kabul edilen Plancia, bu topraklardaydı, Perge’yi yönetiyordu.)



(Sadiye hanım tee 1930’da Artvin Kılıçkaya’da belediye başkanı seçildiğinde, bugün gıptayla baktığımız Avrupa’da tek tük hariç, kadınların seçme seçilme hakkı bile yoktu.)



E şimdi bakıyoruz bize...
Bakılacak tarafı yok hakikaten.



Demokrasiyi özümseyen ülkelerde kadın yüzü artıyor.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık arasına sıkışan Türkiye ise, içine tükürüle tükürüle yüzüne bakılmaz hale geliyor.