Berlin Duvarı yıkıldı...

İdeolojik kutuplaşma çökerken, yepyeni bir dünya kuruluyordu.

İnsanoğlu geleceğe dair umutluydu.

Ama maalesef...

Küreselleşme hayata geçirildi.

Küre’ye dayatıldı.



Sınırların sanal hale getirilmesi, farklı fikirlerin, marjinal dünya görüşlerinin uluslararası dolaşıma sokulması, ticarete bariyer kuran gümrük duvarlarının kaldırılması, devletlerin “şirket” mantığıyla yönetilmesi, kulağa çok hoş geliyordu.

Vatandaş kavramının “müşteri” kavramına dönüşmesi, umursanmadı.

Sınırsız popülizm, kültürel lümpenleşmeyi tırmandırdı.

Ahlakın, onurun, milli şuurun yerini “ciro” ve “kâr” aldı.

Toplumların tek kutsalı “para” oldu.



E böyle olunca ne oldu?



İtalya’nın başına mesela, Berlusconi gibi bir maganda geçti.

Cebinde parası olduğu için kendisini herkesten akıllı zannediyordu.

Devlet adamından ziyade, şımarık, küstah, hıyarın biriydi.

Eğitimli insanları aşağıladıkça, eğitimsiz kitlelerin ilahı oldu.

İtalyan halkını ikiye böldü.

Yarısı coşkuyla ayakta alkışlarken, yarısı ülkesi adına duyduğu utançtan yerin dibine giriyordu.

Neticede, vergi kaçakçılığından, cinsel istismara kadar, pekçok suçtan yargılandı, mahkum oldu.

İtalya’nın birliğine bütünlüğüne öylesine derin yaralar açtı ki, ülke hâlâ kendini toparlayamadı, son sekiz yılda altı defa başbakan değişti.



Fransa’nın başına Sarkozy gibi bir dangalak geçti.

Fransız devrimini, Fransız demokrasisini değil, adeta Rus çarlarını andırıyordu.

Fransız nezaketini değil, mafya babalarını yansıtıyordu.

Lüks düşkünüydü, kirli, karanlık ilişkileri vardı, herkesi küçük gören, hor gören, şahsi çıkarı için düpedüz yalan söyleyen, eyyamcı biriydi.

En yüksek oyu ben alıyorum, öyleyse ne istersem yaparım diye düşünüyordu.

Neticede, yolsuzluk ve seçimde usulsüzlük gibi suçlardan gözaltına alındı, yargılandı.

Fransa’nın dengesini öylesine bozdu ki, yedi yıldır sarsıla sarsıla gidiyorlar.



Almanya’nın başına Merkel geçti.

“Doğu Alman köylüsü” sıfatından kurtulamadı.

Almanya’nın pırıltısı kayboldu.

Ülkesini güçlü ve mutlu hisseden Alman kalmadı.

Merkel’in çok ciddi sağlık sorunları olmasına rağmen, ayakta bile duramamasına rağmen, beterin beteri’nin iktidara gelmesinden korkuyorlar, neredeyse seçim bile yapmak istemiyorlar.



İngiltere “brexit” dedi, Avrupa Birliği’nden ayrıldı.

Üzerinde güneş batmayan imparatorluk, kendisini küresel saldırıdan koruyabilmek için, kapıyı pencereyi kilitlemekten, eve kapanmaktan başka çare bulamadı.

Birleşik Krallığın birliği bile tehlikeye girdi.

Thatcher gibi saygın siyasetçilerden, Trump’ın Londra bayisine savruldular, ahlaki zaafları olan, skandallarıyla meşhur Boris Johnson’a teslim oldular.



Emperyalist ülkeler tarafından kurulan, kurulduğundan beri Amerikan uydusu olan Yunanistan, küreselleşmeden kaçayım derken, öylesine öbür uca savruldu ki, Çipras’ı seçti.

Yunan halkının Sovyetler Birliği yıkıldıktan taa 25 yıl sonra komünist olmaya karar vermesi, bir yandan çok komik, bir yandan çok hazindi.



Ve, ABD...

New York kırosu başkan oldu.



ABD icadı küreselleşme, bumerang gibi döndü dolaştı, ABD’yi vurdu.



Varoş-liboş oylarıyla, siyah tenli olmasından başka hiçbir özelliği bulunmayan Obama’yı seçtiler.

Sonra tam aksi tarafa savruldular, ağzından çıkanı kulağı duymayan, hıristiyan-beyaz hariç herkesi aşağılayan, langır lungurluğuyla meşhur Trump’ı seçtiler.

Amerikan toplumunun hiçbir başkan döneminde böylesine bölündüğünü görmedik.

Neticede, ABD Temsilciler Meclisi’nde görevden alınması yönünde karar verildi, Senato’da yargılanacak, Senato çoğunluğu cumhuriyetçi partiden oluştuğu için, muhtemelen görevden alınmayacak, ama yönünü kaybeden ABD allak bullak olmaya devam edecek.



Devletleri şirket gibi yönetmenin, onur yerine ciroyu, ulus yerine parayı koymanın, kaçınılmaz faturasıdır bu.



“Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyenler yüzünden, “babalar gibi satarım” zihniyeti yüzünden... Türkiye’nin başına gelen de budur.



Ziraat Bankası’nın simitçiyi kurtarmaya çalışması da budur.

Tank palet fabrikasının Katar’a peşkeş çekilmesi de budur.

Karadeniz’in tuz oranıyla izah edilen Kanal İstanbul da budur.



Arapça vantilatör broşürü versen, Arapça diye dua zannedip, öpüp başına koyan zırcahil kitlenin, kendisini dünya lideri sanmasının sebebi, bizatihi küreselleşmedir.



Dolayısıyla, bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz sorusu, saçmadır.

Türk halkının en önce, müşteri yerine vatandaş olmaya karar vermesi gerekir!