1970.
2019.
Dile kolay, yarım asır.



Meslekte 50’nci yılını dolduran, tüm zamanların en büyük televizyon habercisi, değerli ağabeyim Uğur Dündar’ın hayatı “belgesel” oldu.



Yönetmenliğini, genç kuşağın pırıltılı habercilerinden, gurur duyduğumuz arkadaşımız Gökmen Ulu yaptı. İki yıl titizlikle çalıştı, binlerce saatlik görüntü kaydı, binlerce haber kupürü ve binlerce fotoğraf derledi.



Uğur Dündar’ın çocukluk arkadaşı Müjdat Gezen, gençlik arkadaşları Türel Büyükizgi ve Mete Ongan, TRT yıllarından arkadaşları Orhan Baykal ve Yalçın Pala, askerlikten beri arkadaşı Profesör Haluk Şahin, TRT’deki ilk haber müdürü Güneş Tecelli, Halit Kıvanç, Metin Akpınar, genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ, Fenerbahçe eski başkanı Aziz Yıldırım, başrolünde oynadığı “İşte Hayat” filminin senaristi Umur Bugay, Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Ayşenur Arslan, Mustafa Hoş, Sedef Kabaş, Şaban Sevinç, Ferda Öngün, avukatı Murat Ergün, asistanı Atilla Köprülüoğlu ve naçizane ben... Anılarımızı, karakteristik özelliklerini, mesleki niteliklerini, 50 yıldır sansürle, baskıcı siyasetçilerle, mafyayla mücadelesini anlattık.



82 dakikalık belgeselin yapımcılığını Gökmen Ulu ve Kadir Çankaya üstlendi. Kameradan kurguya, sesten fragmana, arşivden afişe 40 kişilik profesyonel ekip çalıştı.



Uluslararası değerimiz Fazıl Say, bu muhteşem belgesel için en değerli bestesini, evladı için bestelediği Kumru’yu verdi. Finalde ise, bir başka uluslararası gururumuz Can Atilla’nın “İnanç ve Zafer” bestesi kullanıldı.



Türkiye’nin en güvenilir insanı, varlığıyla onur duyduğumuz Uğur Dündar’ın sıradışı hayat hikayesinde, macera var, gerilim var, hüzün var, kahkaha var, bilek var, yürek var, umut var, ahlak var, ilham var.
Bazen güleceksiniz.
Bazen ağlayacaksınız.
Çoğunlukla düşüneceksiniz.
Ama en çarpıcı, en ibret verici ne var derseniz...
Türkiye’de televizyon haberciliğinin Zeus’u olan, Türk televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en büyük gazetecisi Uğur Dündar’ın, 50 yıllık meslek hayatının anlatıldığı belgeseli yayınlayabilecek cesarette televizyon kanalı yok!



Bugün yaşadığımız Türkiye adına, Türk medyası adına, Türkiye’nin basın özgürlüğünde getirildiği vahim nokta adına, bundan daha ibret verici bir hadise olabileceğini sanmıyorum.



Peki nasıl izleyeceğiz?
İmeceyle.



50 yıldır halkın haber alma hakkına hizmet eden Uğur Dündar’ın belgeseli, halkın haber alma özgürlüğü için, bizzat halka getirilecek.



Sırasıyla...
18 Mayıs cumartesi günü İzmir’de, saat 21.00’de, Güzelyalı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde.
25 Mayıs cumartesi günü İstanbul’da, saat 21.00’de, Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde.
29 Mayıs çarşamba günü Ankara’da, saat 21.00’de, Yenimahalle Nazım Hikmet Kongre ve Sanat Merkezi’nde.
Elbette ücretsiz olacak.



Uğur ağabey henüz izlemedi.
İzmir’deki galada ilk kez izleyecek.



Sonra?
Sonra şehir şehir gezilecek, kültür merkezlerinde gösterimi yapılacak, Adana’da Eskişehir’de Çanakkale’de Aydın’da Edirne’de olacağını biliyorum, tam liste tarihleriyle birlikte duyurulacak.



Değerli arkadaşım Gökmen Ulu’ya, bu ülkenin yurttaşı olarak yürekten teşekkür ederim.



Uğur Dündar’ın hayatı, aslında hepimiz adına yaşanmış, hepimizin hatıralarıyla dolu, hepimizin hayatıdır.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”ı atasözü olarak benimsemiş bir toplumda, hepimiz adına o yılanla boğuşan insandır.
“Bana ne” korkaklığını maharet kabul eden toplumda, hepimiz adına elini taşın altına koyan yurtseverdir.
Bu belgesel vesilesiyle belki kendisine küçücük bir teşekkür etme fırsatımız olacak ama... Bu memleket için yaptıkları konusunda hakkını ödeyebilmemiz mümkün değildir.
Çok yaşa Uğur Dündar.
İyi ki varsın.
İyi ki hayatımızdasın.
Çok yaşa.