Türkiye ile ABD arasındaki Fırat’ın doğusuna ilişkin uzlaşma, küçük adımlarla hayata geçiyor.
Türk insansız hava araçları sınıra yakın hatta, Amerikalılarla koordinasyon halinde uçmaya başladı. Amerikalı subaylar Urfa’da kurulacak Türk-Amerikan müşterek harekat merkezinde inceleme için Türkiye’ye geldi.
Ancak atılan bu adımlara rağmen, hâlâ uzlaşmaya ilişkin pek çok soru işareti mevcut:

DERİNLİK NE OLACAK?:
AKP hükümeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından Fırat’ın doğusunda Mehmetçiğin devriye gezeceği koridorun 30 km. derinlikte olmasını istediğini açıkladı. Ancak Washington’dan sızan bilgiler Amerikalıların koridoru 5 km. kadar planladığını gösteriyor. Bunun daha ilerisinde ise PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD-YPG’nin ağır silahlarının -Amerikalılar tarafından verilen ağır silahlar- geri çekileceği bir alan daha olacağına ilişkin bilgiler de sızıyor.
Ancak AKP hükümetine iç politikada kullanabileceği “istediğimi aldım” söylemini hediye etmek isteyen ABD yönetiminin bir de “jest” yapabileceği, bölgede nüfusun Arap yoğunluklu olduğu alanlarda Türk askerinin -koridor değil, cepler halinde- 30 km. içeriye kadar girmesine göz yumabileceği de konuşuluyor.

TEZKERESİZ ÇÖZÜM:
ABD askerlerinin Müşterek Harekat Merkezi’nde görev yapabilmesi için TBMM’den tezkere gerekiyor. Ancak belli ki AKP hükümeti bu konunun fazlaca tartışılmasını istemiyor. Dolayısıyla Washington yönetimi ile uzlaşma, tezkereye gerek duyulmadan, halihazırda var olan ikili askeri anlaşmaların çerçevesine sokulmuş görünüyor.
Bunun somut göstergesi, Şanlıurfa’da kurulacak Müşterek Harekat Merkezi’ne inceleme için gelen Amerikalı komutanın bağlı olduğu komutanlık, yani EUCOM.
ABD ordusunun mevcut komutanlık yapısına göre Türkiye EUCOM’un görev alanına girerken, Suriye ve Irak’taki Amerikan askerleri CENTCOM’a bağlı çalışıyor.
Aralarında eski askerlerin de bulunduğu pek çok askeri uzman, Amerikan sisteminde EUCOM’a bağlı olarak Urfa’da görev yapacak olan Amerikalı askerlerin, CENTCOM’a bağlı Suriye konusunda “koordinasyon” yapmalarının çıkarabileceği sıkıntılara dikkat çekiyorlar.

KORİDORUN IRAK BAĞLANTISI:
AKP hükümetinin geçen hafta attığı bir başka adım, kurulacak “koridoru” Suriye ile sınırlı tutmayıp, Irak’a da genişletmeyi amaçladığını gösteriyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kuzey Irak’taki Kürdistan Özerk Bölgesi’nin “manevi lideri” Mesut Barzani’ye yazdığı mektubun içeriği Irak basınında yer aldı. Mektupta Çavuşoğlu’nun, Barzani’ye “Peşmerge güçlerini Irak ordusu ile bütünleştirmeyin” çağrısı yaptığı yazıldı.
Bunun gerekçesi olarak ise peşmergenin Irak düzenli ordusuna tam olarak bağlanması halinde, Türkiye’nin sınır bölgesinde rahat harekat yapma imkanını yitirmesi gösterildi.
Kısacası, ABD ile anlaşma çerçevesinde kurulacak olanın hâlâ bir “koridor mu, cepler mi” olduğu belli değil. Mehmetçiğin Fırat’ın doğusunda devriye gezerken şehir merkezlerine girip girmeyeceği de belirsiz. Kurulacak olan Koridor/cepçiklerle, Suriye’nin kuzeyinde bir “PKK devletçiğine” Ankara’nın kendi eliyle meşruiyet kazandırıp kazandırmadığı da ayrıca tartışma konusu.
Türkiye’ye yönelik terör tehdidini bu kadar belirsizlik içinde kontrol altına almak mümkün mü? İşte en büyük soru da bu...

Birileri “Amerikan karşıtlığı” mı dedi?


AKP hükümet üyeleri de yandaş basın da 15 Temmuz’dan bu yana Amerikan karşıtı söylemleri ağzından düşürmüyor.
Peki bu Amerikan karşıtlığı, alanda da hayata geçiriliyor mu?
Birkaç örnek:

- 15 Temmuz sonrasında ABD’nin İncirlik üzerinden FETÖ’nün darbe girişimine destek verip vermediği tartışılmıştı. AKP hükümeti İncirlik’ten vazgeçmedi. Üstüne bir de “Müşterek Harekat Merkezi” çatısı altında, Şanlıurfa’ya da Amerikan askeri yerleştirilmesinin önünü açtı.
- ABD’nin tüm gücüyle yerinden etmeye çalıştığı Venezuela’daki Maduro rejimine dünyada sahip çıkan yönetimlerden biri de AKP hükümeti olmuştu. Ancak Erdoğan bir yandan Maduro’ya “dik dur, yanındayız” derken, diğer yandan Ziraat Bankası -Amerikan yaptırım tehdidi nedeniyle- Venezuela Merkez Bankası’nın hesaplarını kapattı.
- ABD’nin İran’a yönelik petrol ve doğalgaz ambargolarına en yüksek sesle karşı çıkanlardan biri AKP hükümeti oldu. Ancak bu konudaki sert ve hamasi nutuklara rağmen, İran’dan Türkiye’ye petrol ve doğalgaz akışı durma noktasına geldi.
- AKP hükümetinin “Amerikan karşıtlığı” söyleminin bayraktarlığını Rusya’dan S-400 alınması oluşturdu. S-400’ler geldi, ancak aktive edilmedi. Erdoğan’ın, S-400’lerin “Nisan 2020’de çalışır hale gelecekleri” mesajını vermesi de diplomatik çevrelerde ABD’ye yönelik “pazarlık sinyali” olarak not edildi.

Atılan nutuklarda hamaset seviyesi yükseldikçe, söylenenin gerçekle olan bağı o kadar azalıyor...