Türkiye ile ABD arasında gerginlik malum...

FETÖ elebaşısı Gülen’in Amerikan topraklarında ikametine izin vermekten bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısına hamiliğe; 1915 olaylarını “soykırım” diye anmaktan Türkiye’ye yaptırım kararlarına, Halkbank davasına kadar pek çok sorun mevcut ikili ilişkilerde.

Bunun üzerine bir de ABD Başkanı Trump’ın, PYD-YPG elebaşının mektubunu yanına iliştirip gönderdiği, o hakarete varan ifadeleri içeren mektubu ekleyin.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işte böyle bir ortamda gidiyor Washington’a. Uzun zaman “düşündü” gidip gitmemek için. Ama en sonunda gitmeye karar verdiğini açıkladı.

HER TEMAS SONRASI YENİ SORUNLAR...

Oysa yakın tarihe şöyle bir bakarsak, Erdoğan’ın ABD başkanları ile Beyaz Saray’daki her teması sonrasında Türkiye’nin hep, daha önce hiç olmayan yeni sorunlarla boğuşmak zorunda kaldığını görmek mümkün.

- Erdoğan’ın ABD başkanları ile ilk teması 2002 sonunda, daha kendisi başbakan olmadan gerçekleşti. Beyaz Saray’da George Bush ile görüşmesinin ardından önce 1 Mart tezkeresine giden süreç ve Türk askerinin başına çuval geçirilmesi yaşandı. Türkiye bu süreçte, ABD’deki en büyük destekçi olan Pentagon’u kaybetti.

- Erdoğan daha sonra Beyaz Saray’da yine Bush’la 2005 yılında bir araya geldi. Bu görüşmeden sonra Erdoğan, “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı” olduğunu açıkladı. Ve Türkiye, hep uzak durduğu Ortadoğu bataklığına ve Arap meselelerine balıklama atladı.

- Erdoğan Bush’la 2006 ve 2007 yılında da görüştü. Bu görüşmelerde, önce Kuzey Irak yönetiminin Türkiye tarafından “Kürdistan” olarak resmen tanınmasının, ardından da Türkiye içinde başlatılan “Çözüm sürecinin” temelleri atıldı.

- 2008 yılında Başkan seçilen Obama ile de Erdoğan’ın görüşmeleri devam etti. Obama 2009 Nisan ayında Türkiye’yi ziyaret etti; 2009 Ekim ayında Habur’da PKK teröristleri için “çadır mahkemeleri” kuruldu, teröristler halaylarla karşılandı.

- 2010 yılında Erdoğan ile Obama arasında bu kez Beyaz Saray’da görüşme yapıldı. Bu görüşmenin ardından da Türkiye ile Suriye arasında, sınırların ortadan kaldırıldığı, liderlerin aileleriyle birlikte ortak tatile çıktıkları dönem sona erdi. Suriye, iç savaşın içine düştü.

- Erdoğan ABD başkanlarıyla pek çok da telefon görüşmesi yaptı. Mesela 2011 Mart ayında Libya’da yaşanan karışıklığa NATO müdahalesi söz konusu olunca Erdoğan önce “Libya’da NATO’nun ne işi var” dedi. Sonra Obama, Erdoğan’ı telefonla aradı ve Türkiye, Libya’ya yönelik NATO müdahalesine uçakları ve gemileri ile bizzat katıldı.

- Yine Erdoğan 2012 yılında Obama ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşmenin ana gündeminin Suriye olduğu açıklandı. Bu telefon görüşmesinin yapıldığı ana ilişkin bir de fotoğraf yayınladı; Obama’nın bir elinde telefon, diğer elinde ise beyzbol sopası vardı.

- Erdoğan 2013 yılında Obama tarafından yine Beyaz Saray’da, üstelik özel bir akşam yemeğinde ağırlandı. Bu yemek sonrasında Türkiye fiili olarak Suriye iç savaşına girdi. 2014 yılında ABD ile birlikte, Suriyeli muhalifleri için “eğit-donat” projesi müzakerelerine başlandı. Bunların pek çoğu silahlarıyla birlikte IŞİD’e katıldı.

Yine 2014 yılında PYD-YPG lideri Salih Müslim, AKP hükümetinin bilgisi ve talimatıyla Ankara’ya davet edildi, kendisiyle görüşmeler yapıldı. PYD’nin Kobani’yi IŞİD’e kaybetmesi ise, Türkiye’nin topraklarını Iraklı Peşmergelere açmasıyla engelledi.

- Obama 2015 yılı Kasım ayında G-20 Zirvesi için Antalya’ya geldi. Erdoğan’la da ikili bir görüşme yaptı. Görüşmeden sadece dört ay sonra Reza Zarrab ABD’de tutuklandı, başımızı çok ağrıtan ve ağrıtacak Halkbank dava süreci başladı.

- Obama ile Erdoğan 2016 Nisan ayında Beyaz Saray’da yine bir araya geldiler. Aynı yılın 15 Temmuz’unda Türkiye kanlı darbe girişimini yaşadı.

- 2017 yılında ABD’de Donald Trump başkan oldu. Beyaz Saray’da ilk görüştüğü liderler arasında Erdoğan da vardı. Görüşmeye Erdoğan’ın korumalarının Washington’daki göstericilere müdahale etmesi damga vurdu. Türkiye o gün ABD Kongresi’ni kaybetti.

13 KASIM’DAN SONRASI...

Şimdi Erdoğan yine Beyaz Saray’a, ABD Başkanı ile görüşmeye gidiyor.

Görüşme sonrasında yandaş basının atacağı “zafer”, “had bildirme” manşetleri bir tarafa...

Türkiye’yi hiç de aydınlık günler beklemiyor.

- Batı’nın resmen “terör örgütü” kabul ettiği PKK’nın yerini yavaş yavaş, “kahraman” gibi sunulan PYD-YPG alıyor. Türkiye bölücü teröre karşı mücadelesinde bugüne kadar elde ettiği tüm kazanımları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.

- Türkiye’nin Suriye’de birlikte hareket ettiği cihatçı grupların yaptığı öne sürülen insan hakları ihlalleri, daha şimdiden “savaş suçu” olarak anılmaya başladı bile.

- Önce Bağdadi’nin Türkiye’nin gözlem noktalarıyla “denetlediği” İdlib’de öldürülmesi, ardından Türk Ordusu’nun “Suriye Milli Ordusu” ile kontrol ettiği Cerablus’ta IŞİD sözcüsünün öldürülmesi, tüm dünyada kaşların kalkmasına neden oldu.

13 Kasım buluşması belki AKP ve Erdoğan’ın imajını, kendi seçmeni gözünde güçlendirecek bir “formül” olarak görülüyor olabilir. Ancak Türkiye’nin pek de hayrına olmayacağı şimdiden belli gibi...