AKP açısından İstanbul’da işler iyi gitmiyor.
Ne PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın 8 yıl aradan sonra avukatları ile görüştürülmesi;
Ne AKP adayı Yıldırım’ın Diyarbakır’a gidip “Kürdistan” demesi  Kürt kökenli seçmeni etkilememiş görünüyor. (Bu arada AKP’nin İstanbul’un en merkezi yerlerinde kurduğu seçim standlarında sürekli Kürtçe şarkılar çalması da dikkat çekici)
Sadece HDP’lileri değil, muhafazakar Kürt seçmeni de kaybetme aşamasına gelmiş AKP. CHP’lilerin seçim çalışmalarını izlerken son bir haftadır gittiğim, genellikle Güneydoğu illerinin hemşehri dernek toplantılarında duyduklarım çok netti: AKP’nin küçük ortağı MHP ile birlikte 31 Mart seçimlerinde kullandığı “beka” söylemi ters tepmiş. Sadece HDP’liler değil, kendilerini “muhafazakar” olarak ifade eden Güneydoğu kökenli seçmenler de “demokrasiden yana oy kullanacağız” deyip,  sözü hep “Herşey güzel olacak” cümlesiyle bitiriyor. Söyledikleri şu; “CHP çok büyük hatalar yaptı. Ama CHP’yle siyasi hesaplaşmamız sonra. Bu ekonomik kriz içinde, iktidardakilere bir ders vermek şart oldu.”
HDP’lilerden ise duyduğum “31 Mart’ta sandıkta bir vurduk, iktidardan ses geldi. Şimdi daha sert vurma zamanı” mesajı.
Güneydoğu’daki durumu bilmiyorum. Ama İstanbul’da Kürt seçmenin gözü halen hapisteki Selahattin Demirtaş’ın üzerinde. Seçim kampanyası çerçevesinde, muhafazakar ya da HDP’li hemen her Kürt seçmenden CHP’lilere yönelik “Selahattin Başkan’ı kurtarın” mesajı verildiğini görmek de ayrıca dikkat çekici. Tabi bunu söylerken, hemen hepsinin Demirtaş’ın hapse, CHP’nin AKP’nin oyununa gelerek, dokunulmazlıkları kaldırması sonucu girmesine vurgu yapmaları, bir nevi CHP’ye “sizin hatanız, siz düzeltin” mesajı vermesi de ayrıca not etmeye değer.
CHP’lilerin henüz AKP-MHP bloğundan “çözemedikleri” seçmen grubu ise Karadenizliler gibi görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun Trabzonlu olması bir parça çözülme getirse de, AKP’nin özellikle İstanbul ilçe belediye başkanlık ve meclis üyeliklerinde Karadeniz ağırlıklı listesi, 23 Haziran seçimlerinde CHP’nin -zaten seçilmiş- Büyükşehir Belediye başkanı lehine farkın açılmasını engelliyor gibi.

FORMÜL KIBRIS YA DA İDLİB OLABİLİR Mİ?

İstanbul’da 31 Mart’ta “yenilmezlik kültünü” kaybeden AKP’nin, 23 Haziran’da ikinci yenilgiyi almamak için farklı arayışlara girmesi mümkün.
AKP 31 Mart’ta tutmayan “beka” formülünü, bu kez söylemde değil eylemde gündeme getirebilir. Bunun işaretleri de geliyor;
Mesela yandaşların, AKP’nin yıllardır görmezden geldiği Rumlar’ın tek taraflı olarak Doğu Akdeniz’de attığı adımları, 23 Haziran seçimi öncesinde birden bire “fark etmiş” olmaları dikkat çekici. Rumlar Akdeniz ülkeleri ile anlaşma üzerine anlaşma yapıp, tüm dünyayı Türkiye’ye karşı döndürürken hiç sesi çıkmayan yandaş kalemler, bugünlerde “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilhak etmekten” bile bahseder oldular.
İdlib’de ise Rus destekli Suriye rejim güçleri ile bölgede bulunan Mehmetçik arasında gerilim artıyor. Türkiye’nin Rusya ile Soçi anlaşması çerçevesinde kurduğu gözlem noktası son günlerde sık sık hedef alınıyor. Türkiye saldırılar için rejimi suçlarken, Ruslar İdlib’deki cihatçı terörist grupları işaret ediyor.  Moskova ile Ankara arasındaki artan İdlib anlaşmazlığının -Rusya’yla S-400 pazarlıkları çerçevesinde yapılmış -  “kontrollü bir gerilim” mi, yoksa gerçek bir restleşme mi olduğu şimdilik meçhul.
Keza aynı soru işaretleri ABD ile yaşanan S-400/F-35 restleşmesinde de mevcut.
Bunun da “kontrollü bir restleşme” mi, yoksa seçim odaklı bir “gerilim söylemi” mi olduğunu çok yakında anlayacağız.
Bu soruların yanıtları ne olursa olsun, AKP’nin seçmen nezdinde düşüşte olduğu, ekonomik krizin de giderek derinleştiği kesin.
Endişem, iktidarın hem ekonomik krize “bahane” üretmek, hem de iktidarda kalma süresini uzatmak için çareyi Türkiye’yi yıkıma götürecek maceralarda araması...