ABD’nin ilk yıllarında, ülkenin batısında kalan, ülke kanunları yerine silahşorların ve çetelerin “kanunlarının” geçerli olduğu yerler “vahşi Batı” olarak anılırdı.

Şimdilerdi bu bölgenin bir benzeri, güneyimizde, Suriye’de kuruluyor.

Suriye’nin kuzey batı ucundaki İdlib, zaten cihatçı çetelere teslim; her cihatçı grup, kontrol ettiği geniş/dar bölgede, kendi “kanunlarını” uyguluyor.

Ancak ne yazık ki, Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve son olarak da Barış Pınarı harekatlarıyla kurduğu alanlar için de -özellikle Batı basınında çıkan haberlerde - İdlib’ten pek farklı bir resim çizilmiyor.

KİTAPÇIK BASTIRILMIŞ

Özellikle Barış Pınarı Harekatı sırasında ve sonrasında yakalanan terör bağlantılı kişilerin, yakalandıkları yerde infaz edilmelerine ilişkin yayılan videolar, dünyanın gözünü Türkiye’yle birlikte çalışan, çeşitli cihatçı grupların toplanmasıyla oluşturulmuş Suriye Milli  Ordusu’na -eski Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)- çevirmiş durumda.

İş o kadar çığırından çıkmış olmalı ki son çare ÖSO’cular için bir “davranış kuralları” kitapçığı bile bastırılmış durumda.

Kitapçık son derece ilginç...

Giriş bölümü Kur’an’dan ayetlerle başlıyor.

Devamında savaş esirlerine nasıl muamele edileceğine ilişkin Cenevre Konvansiyonu ya da kültürel mirasların, arkeolojik sitelerin nasıl korunacağına ilişkin Avrupa Konseyi Lahey Konvansiyonu’ndan maddelere atıflarda bulunuluyor.

ÖSO’culara “rüşvet almamaları”, gözaltına aldıkları kişilere “insanca muamele etmeleri”, asayiş operasyonları sırasında “ölçülü müdahalelerde” bulunmaları talimatı veriliyor.

Kitapçığın “yapılması gerekenler” kısmının en ilginç bölümü ise ÖSO’culara “operasyonlar sırasında fotoğraf ya da video çekmemeleri” talimatı verilmesi. Daha önce sosyal medya hesaplarından yayınlanan görüntüler o kadar sıkıntı yaratmış ki “video klip yapmayın” talimatına ayrıca bir de “disiplin” bölümünde yer verilmiş.

KURALLARA UYARLAR MI?

ÖSO’cuları disipline sokmak için böyle bir kitapçık yayınlanmış olması iyi de...

Bu kitapçıkta yazanlara uyup uymayacakları ayrı bir soru işareti.

NYR Daily’e yazan Elizabeth Tsurkov’un geçen hafta yayınlanan “Kim bu Türkiye’ye yardım eden savaşçılar?” Başlıklı yazısında, ÖSO’cular hakkında çarpıcı bilgiler yer alıyor.

Yazıdaki en dikkat çeken bilgi, şimdilerde “Suriye Milli Ordusu” olarak anılan ÖSO’daki savaşçıların bir kısmının CIA’nın 2016’ya kadar yürütüp, ardından son verdiği “Timber Sycamore” kod adlı programdan gelmiş olmaları.

Yazıda, CIA’nın ayda 300 ABD doları ödeme yaptığı savaşçıları, daha sonra Türkiye’nin “devraldığı” iddia ediliyor, maaşın ise aylık 50 dolar karşılığı Türk Lirası’na kadar düştüğü bilgisi paylaşılıyor. Yazıda ayrıca savaşçılara ek olarak, kontrol edilen bölgede görev yapan idari personelle birlikte, Türkiye’nin toplamda 35 bin kişiye düzenli maaş verdiği öne sürülüyor.

Türkiye’nin bu ödemesi “yetmediği” için, savaşçıların “ek gelirler” bulmaya çalıştıklarının anlatıldığı  yazıda, bu “ek gelirin” genelde yollara kurulan kontrol noktalarında rüşvet almak ya da yerleşim yerlerindeki işletmeleri haraca bağlamak yoluyla elde edildiği iddiaları da var.

ÖSO’cular için hazırlanan ve dağıtılan “davranış kuralları” kitapçığında sürekli “rüşvet almayın”, “korumakla görevli olduğunuz vatandaşlara iyi davranın”, “kişisel çıkar peşine düşmeyin”, “yolsuzluk yapmayın”  gibi cümleciklerin serpiştirilmesi ise bu iddiaların doğru olabileceğini akla getiriyor.

NE OLACAKLAR?

ÖSO’cuların çekirdeğini oluşturanlar, Esad yönetiminin baskısına karşı isyan edenlerden oluşuyor. Sonra bunlara iç savaşta yaşadığı yerden edilmiş genç nesilden de katılanlar oldu.

Ancak ilginçtir, ÖSO’cuların “Esad’a karşı savaşmak” için çıktıkları yol, bizzat bu güçlerle yapılan son Barış Pınarı Harekatı’nda Esad birliklerinin tek kurşun atmadan yıllardır giremedikleri şehirleri almasına yol açtı.

ABD askerlerini, petrol kuyularının olduğu Suriye’nin kuzeydoğusundaki küçük alana çekti.

Türkiye’nin bölgede “baş başa” kaldığı, birlikte ortak devriyeler yürüttüğü Rusya ise hemen her açıklamasında “Esad’ın davet etmediği tüm yabancı güçlerin çekilmesi gerektiğini” vurguluyor. “Davet edilmeyen” tanımına, diplomatik bir dille, Suriye’deki Türk askerleri de sokuluyor. Yani Moskova ufak ufak Türkiye’ye kapıyı gösteriyor.

Peki Türkiye Suriye macerasını bitirince ÖSO’cular ne olacak?

ABD, yıllarca maaşa bağladığı binlerce kişiyi 2016’da tek bir kararla terk etmişti.

Türkiye de aynı yolu izler mi?

Ama şunu unutmamalı;

ABD çok uzak, Türkiye ise Suriye’nin hemen yanı başında...