Türkiye’nin yakın gelecekteki en büyük derdi, S-400 meselesi.
Amerikalılar, hem Kongre’den, hem hükümetten o kadar yüksek sesle ve defalarca söylediler ki artık sağır sultan bile duydu...
AKP hükümetinin Rusya’dan satın aldığı S-400 füzeleri Türk topraklarına girdiği anda, ABD yaptırımlara başlayacak.
Osaka’daki G-20 toplantısında ABD Başkanı Donald Trump ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan “müjdeyi” verdi; “Yaptırım konusunda Sayın Trump yaptığı açıklamada açıklıkla böyle bir şeyin olmayacağını da kendisinden özellikle dinlemiş olduk” dedi. Ve ekledi:
“İki stratejik ortak arasında böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını düşünüyorum...”
Gerçekten öyle mi?

YİNE “KANDIRILMIŞ” OLABİLİR Mİ?

Ankara ile Washington arasında daha geçen sene yaşanan Rahip Brunson krizi sırasında da Türkiye ve ABD, kağıt üstünde “stratejik ortak” idiler. Ama bu durum, Brunson serbest kalmadı diye ABD yönetiminin, üstelik mevcut Başkan Trump’ın emriyle Türkiye’nin iki bakanına “yaptırım” uygulamasına engel olmadı.
Ayrıca Trump’ın yaptığı açıklamalara bakıldığında da durumun Erdoğan’ın yansıttığı kadar “toz pembe” olmadığı ortaya çıkıyor.
Trump, Erdoğan ile görüşmesi konusunda yaptığı açıklamada ABD’de kendisinden önce yönetimdeki Demokrat Başkan’a, Barack Obama’ya yüklenmeyi tercih etti. Obama döneminde Türkiye’nin talebine rağmen Patriot füzesi satılmadığını söyledi.
Trump’ın bununla birlikte okunması gereken bir başka kilit cümlesi daha var;
“Donald Trump Türkiye’yi seviyor. Ve Donald, Türkiye’nin tarafında. Hayır bunu demiyorum, ben ülkemizi seviyorum. Ama Türkiye’ye haksızlık edildi...”
Bir başka açıklaması ise Erdoğan’ın Suriye’de Fırat’ın doğusunda kurulmuş PYD-YPG oluşumuna karşı sürekli tekrarladığı “bir gece ansızın gelebiliriz” söylemi konusunda oldu.
Trump, sınıra yığılan 65 kişilik Türk Ordusu’nun “bir gece ansızın Fırat’ın doğusuna girememesini”, Erdoğan’a yaptığı telkinlere bağladı; “Sanırım Kürtler onun veya Türkiye’nin doğal düşmanı. Sınırda dizilmişlerdi ve bizimle birlikte IŞİD’i yenenleri haritadan sileceklerdi. Dedim ki ‘bunu yapamazsın, bunu yapamazsın’ ve o bunu yapmadı...”

TRUMP PATRİOT SATIŞINI MI KASTETTİ?

Trump’ın ülkesini tam bir “tüccar” gibi yönettiğini biliyoruz.
Daha önce de Erdoğan-Trump görüşmelerinde defalarca “sağırlar diyaloğu” yaşandığının, tarafların birbirlerinin söylediklerini “çok farklı” anladıklarının ortaya çıktığı da malum.
Acaba tüccar Trump, Türkiye’nin S-400’den vazgeçmesi karşılığında Patriot satışını, ABD’nin de bundan kâr etmesini düşünmüş olamaz mı?
Yarın öbür gün S-400’ler Türkiye’ye konuşlandığında, aynı Trump Türkiye’ye yaptırım için yasa bile çıkartan Amerikan Kongresi ile -hadi kavga demeyelim- mücadele etmeyi göze alabilir mi?
Erdoğan’ın “müjde” dolu açıklamalarına rağmen, bunlar hep yanıtsız sorular.

FORMÜL “ASKIYA ALMAK” MI?

ABD sisteminde Amerikan Başkanlarının yetkileri geniş. Ama sınırsız değil.
S-400’lerin Türkiye’ye gelmesi halinde Trump’ın tek başına, CAATSA yaptırımlarını ortadan kaldırması hukuken mümkün değil. Yapabileceği tek şey, yaptırımları olabildiğince geciktirip, fiilen “askıya almak” olabilir. Ama ne zamana kadar?

TÜRKİYE İDLİB’DE S-400 KULLANABİLİR Mİ?

Ve son bir not:
S-400’ler alınırken kamuoyuna “Türkiye’nin savunması güçlendiriliyor. Bağımsız hava savunma sistemi kuruluyor” propagandası yapıldı.
Şimde Türkiye’nin başında S-400’ler kadar, belki ondan daha büyük bir dert daha var...
AKP hükümetinin Rusya ile “kotardığı” Soçi Antlaşması çerçevesinde girdiği İdlib bataklığından nasıl çıkacağı bir muamma.
Bu öyle bir bataklık ki, Rusya’nın onayıyla Esad rejiminin geçen hafta düzenlediği saldırıda bir Mehmetçiğimizi şehit verdik.
Yarın Suriye rejimi füzelerle saldırmaya kalkarsa ne yapacağız? Rusya destekli Esad rejiminin atacağı füzelere karşı kendimizi Rus S-400’leri mi savunacağız?

ÇIKIŞ YOLU...

Türkiye’de apar topar bir referandumla çıkarılan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ucubesinde parlamento eliyle “denge/denetleme” tamamen ortadan kalkmış durumda.
İşte zaten bu nedenle Rusya’ya verilen S-400 alma sözü ile ABD’nin yaptırım tehdidi arasında sıkıştık kaldık. Tek kişi karar verdi, hepimiz o S-400’lerin parasını ödedik.
ABD yaptırımlarında ise hep beraber, tüm Türkiye vatandaşları, o yaptırımların bedelini ödeyeceğiz.
Bıkmadan tekrarlamak gerek...
Türkiye’nin tek çıkışı, tek bir kişiye uçsuz bucaksız yetkiler veren mevcut yönetim sisteminden vazgeçmek. Yerine denge/denetlemeyi sağlayacak yeni bir sistemi oluşturmak...
Tek bir kişinin aklı yerine, ortak aklı yeniden hakim kılmak...