Resmi verilere göre İngiltere’de vaka sayısının 1.29 milyonu aştığı belirtiliyor. Test sayısının artmış olmasının da bir etken olduğu söylense de, İngiltere corona virüsüyle mücadelede sınıfta kalmış gibi görünüyor. Can kayıplarında ise dünya genelinde ABD, Brezilya, Hindistan ve Meksika’nın ardından beşinci sırada yer alıyor. Başbakan Boris Johnson’ın da belirttiği gibi ‘kritik eşikte’ olan ülkede neler oldu? Avrupa'da Finlandiya ve Slovakya gibi olumlu örnekler varken İngiltere neden böyle bir noktaya geldi? İşte salgını yönetemeyen İngiltere'de son durum.

Londra'da 'Özgürlük İçin Birlik' protestosu. Binlerce kişi, karantina kurallarının kaldırılması için Trafalgar Meydanı'nda toplanmıştı. 29 Ağustos, 2020 / Fotoğraf: Shutterstock


1- Temas takibini bıraktılar

İngiliz hükümetine corona virüsüyle mücadelede yapılan en büyük eleştirilerden biri temas takibi konusunda oldu. İngiltere’nin temas izleme uygulaması Mayıs ayında terk edildi. Ölü sayısı daha düşük olan ülkeler, temasların izini sürmeye devam ederken İngiltere bu uygulamadan vazgeçti. Eylül ayında yeniden adım atılmış olsa da İngiltere’nin temas takibinden vazgeçmesi bugünkü sonucun sebeplerinden biri olarak gösteriliyor.



2- Virüsü anlamadılar

Salgının ilk günlerini gidecek olursak İngiliz hükümetinin büyük bir hata yaptığını söyleyebiliriz. Covid-19’un yeteri kadar ciddiye alınmadığı ülkede önlem alınmakta geç kalınmıştı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson sonradan yaptığı bir açıklamada özeleştiride bulunmuş ve ilk birkaç hafta hükümetin virüsü anlamadığını itiraf etmişti. Yaşananlardan “çıkarılacak dersler” olduğunu belirten Johnson, “Bakanlar bazı şeyleri daha farklı yapabilirdi” demişti. İngitere başbakanı kendisi de corona virüsüne yakalanmış ve iyileşmeyi başarmıştı.

3- 'Sürü bağışıklığı' yanılgısı

Gelinen noktada İngiltere'nin salgının başlarında uyguladığı 'sürü bağışıklığı' politikası sorgulanıyor. Bu politika salgının gidişatını değiştirdi mi? Çünkü 12 Mart tarihinde İngiltere'de hayat normal akışında devam ediyordu. Akşamları insanlar dışarı çıkıyor ve etkinliklere katılıyorlardı. Aynı gün Türkiye'de okulların kapanacağı açıklanmışken İngiltere sanki hiç virüs yokmuş gibiydi. Başbakan Boris Johnson ise, "Ülkeyi kapatmayalım, herkes bağışıklık kazanacak" görüşündeydi.

Soldan sağa: Sağlık Direktörü Prof. Dr. Chris Whitty, Başbakan Boris Johnson, Bilim Baş Danışmanı Sir Patrick Vallance / Reuters


Bilim Baş Danışmanı Sir Patrick Vallance, Başbakan Boris Johnson ve Sağlık Direktörü Prof. Dr. Chris Whitty ile çıktığı toplantıda "sürü bağışıklığı" kavramından bahsetmişti. "Herkesin bu virüsü kapmasını engelleyemeyiz ve ayrıca bu da arzu edilebilir bir durum değil" diyen Patrick, "Toplumda belli bir bağışıklık düzeyine ulaşmak istiyoruz. Bu virüsten ileride de kendimizi koruyabilmek için bağışıklığa ihtiyacımız var" demişti. İnsanların virüsü kaparak topluluk halinde bağışıklık geliştireceği düşüncesine dayanan bu yöntem işlemedi. Corona virüsü, İngiltere'nin sandığından çok daha yetin çıktı.

4- Sağlık çalışanları karantinada

İngiltere’de Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) de Covid-19 sürecinde iyi bir sınav veremedi. Salgının zirvesinin yaşandığı şu günlerde birçok sağlık personeli hastalandı ve karantinaya alınmak zorunda kaldı. Temmuz ayında çok fazla sağlık çalışanı evlerine gönderilmek zorunda kalındığı için testler aksamıştı. Sağlık Bakanı Matt Hancock, Mart ayında NHS personelinin eksikliğini tahmin ederek 750 bin gönüllüden oluşan bir Birleşik Krallık ‘sağlık ordusu’ çağrısı yapmıştı. Pek çok tıp öğrencisi çabalara katılmış ve emekli doktorlar ve hemşireler de virüsle savaşmak için işe geri dönmüştü.


Ulusal Sağlık Sistemi Genel Müdürü Simon Stevens'ın yaptığı açıklamaya göre; İngiltere'de 30 bin sağlık personeli ya enfekte oldu ya da temaslı olduğu için kendini karantinaya aldı.


5- Her şeyi yeni kurallara bağlı

Ulusal Sağlık Sistemi Genel Müdürü Simon Stevens, geçen hafta The Telegraph’a verdiği bir demeçte yaklaşık 30 bin sağlık çalışanının ya enfekte ya da izole durumda olduğunu söylemişti. İkinci dalganın son derece ciddi olduğunu kaydeden Simon, Ulusal Sağlık Sistemi’nin kapasitesini salgının başından beri geliştirdiği halde, İngiltere’nin geleceğinin yeni karantina kurallarına uyan insanlara bağlı olduğunu kaydetmişti.

6- Normalleşme ters tepti

Özellikle Temmuz ayının başından itibaren normalleşme sürecinin başladığı İngiltere’de 1 Ağustos’tan itibaren de normalleşme sürecinin yol haritasını belirlenmişti. Ancak kısa bir sürede normalleşme ters tepti ve 14 Eylül’te ülke yeni yasaklarla karşılaştı. Önce altıdan fazla kişinin toplanması yasaklandı. 22 Eylül’de barlar ve restoranların 22:00’den sonra açık kalmasına yasak getirildi. Düğünlere 15 kişi sınırı getirilirken evden çalışmaya dair bir dizi önlem alındı. 12 Ekim tarihinde ise Başbakan Johnson, üç aşamalı bir karantina sistemi duyurdu. En son tedbirler 5 Kasım’da yürürlüğe girdi ve 2 Aralık’a kadar devam edecek. Gelinen son noktada başta virüsü ciddiye almayan İngiltere’nin en başta sıkı tedbirler alan Finlandiya’ya benzer tedbirler uygulamak zorunda kaldığını görüyoruz.

Almanya’dan gelen aşı haberleri tüm dünyada olduğu gibi İngiltere’de de sevinç yaratmış olsa da Başbakan Boris Johnson, bu kez önlemleri gevşetmemekte kararlı. İngiltere başbakanının aşıdan sonra yaptığı açıklama dikkat çekti. Johnson, “şimdi yapabileceğimiz en büyük hata kritik bir anda kararlılığımızı gevşetmektir” demişti.