Corona virüsü ve pandemi gezegenimizin en ortak sorunu. Ipsos'un yaptığı araştırmaya göre; dünya çapında insanların yüzde 44'ü corona virüsünü ülkelerinin karşı karşıya olduğu ana sorunlardan biri olarak görüyor. 27 ülkede halkın yüzde 63'ü kendi ülkelerindeki yönetimin "yanlış yolda" ilerlediğini düşünüyor. Aynı araştırmada söz konusu oran Türkiye için yüzde 75.

Türkiye pandemi ile mücadelede -özellikle de- vaka artışında ikinci dalgada olumsuz tablo çizen ülkeler arasında görünüyor. İkinci dalga arifesinde başarısız sınav veren ülkeler arasında ABD, İngiltere gibi süper güçler de bulunuyor. Genelde virüsle mücadelede iyi bir noktada olan Kuzey Avrupa ülkelerinde ise İsveç'in durumu olumsuz anlamda dikkat çekiyor. Sizin için dört iyi örnek ve dört kötü örnek seçtiğimiz bu dosyada "Biz nerede yanlış yaptık?" sorusuna yanıt arıyoruz.



ÖNE ÇIKAN 4 KÖTÜ ÖRNEK

İngiltere virüsü anlamadı

Bugün Avrupa’da can kaybının en fazla olduğu ülke İngiltere. Günde 33 bin yeni vaka sayısı ile rekor kıran İngiltere’de can kaybı 50 bini aşmıştı. İngiltere örneğine baktığımızda başarısızlığa sebep olan en önemli etkenleri şöyle sıralayabiliriz.

  • Temas takibini bıraktılar: İngiltere'nin temas izleme uygulaması Mayıs ayında terk edildi. Ölü sayısı daha düşük olan ülkeler, temasların izini sürmeye devam ederken İngiltere bu uygulamadan vazgeçti.

  • Virüsü anlamadılar: İngiliz hükümeti salgının ilk günlerinde büyük bir hata yaptı. Covid-19'un yeteri kadar ciddiye alınmadığı ülkede önlem alınmakta geç kalındı.

  • 'Sürü bağışıklığı' yanılgısı: 12 Mart’ta İngiltere’de hayat hâlâ normal bir şekilde devam ediyordu. Başbakan Boris Johnson, “Ülkeyi kapatmayalım, herkes bağışıklık kazanacak” görüşündeydi. Ancak ‘sürü bağışıklığı’ politikası olumlu sonuç vermedi.


Londra’da ‘Özgürlük İçin Birlik’ protestosu. Binlerce kişi, karantina kurallarının kaldırılması için Trafalgar Meydanı’nda toplanmıştı. 29 Ağustos, 2020 / Fotoğraf: Shutterstock


  • Corona protestoları: İngiltere bu kez önlemleri gevşetmemekte kararlı görünse de Londra’da binlerce kişinin Trafalgar Meydanı’nda toplanarak maske takmak gibi corona virüsü kurallarını protesto ettiği 29 Ağustos tarihi daha dün gibi.

  • Yeni karantina sistemi: Başlangıçta birçok hata yapan İngiltere sonradan toparlamış olsa da 1 Ağustos’ta başlayan normalleşme süreci İngiltere de iyi yönetilemedi. Vaka sayıları epey artınca Başbakan Johnson 12 Ekim’de üç aşamalı bir karantina sistemi duyurdu.


Almanya'da uzlaşma sağlanamıyor

Almanya da corona virüsünde ikinci dalga ile baş etmekte güçlük çeken ülkelerden biri oldu. Yeniden tamamen kapatılması istenmeyen ülkede birkaç gün önce maske zorunluluğu ve sosyal mesafe kısıtlamalarının genişletilmesi gündeme gelmişti. Ülkede ikinci dalganın nasıl kontrol edileceği konusunda federal ve bölgesel hükümetler arasında uzlaşma sağlanamıyor. Uzlaşma olmayınca Alman Şansolye Angela Merkel de çareyi vatandaşlara tavsiye vermekte buluyor.

Merkel, vatandaşlara sosyal mesafe kurallarına katı bir şekilde uymaları ve seyahatleri en aza indirmelerini tavsiye ediyor. Robert Koch Enstitüsü'nün verilerine göre, Almanya'da yeni vaka sayısı cumartesi günü 7 bin 830’a ulaştı. Bu sayı, salgının başlamasından bu yana bir gün içinde kaydedilen en yüksek yeni vaka sayısı oldu. Ülkede vaka sayısı 350 bini aşarken corona virüsü yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı 9 bin 700’ü geçmiş durumda.

İsveç'te durum hayal kırıklığı

Finlandiya ile komşu olmasından dolayı aralarında teknoloji ve ekonomi gibi birçok konuda rekabet olan İsveç, ikinci dalga ile mücadelede Finlandiya’nın gerisinde kaldı. İsveç’teki ürkütücü tablonun ana sebeplerinden biri "sürü bağışıklığı" yoluna gidilmesi olarak gösteriliyor. İsveç; Finlandiya, Norveç, Danimarka, Estonya, Letonya ve Litvanya'nın toplamından daha fazla vakayla ve çok daha fazla ölümle karşı karşıya kalmış durumda. İsveç corona virüsünün ekonomik hasarından kurtulmak için çalışma hayatının ve sosyal hayatın durmadığı bir stratejiye başvurmuş ve bu plan, ne vakalar ve ölümleri düşük seviyede tutmuş ne de ülke ekonomik olarak pandemiden daha az hasarla çıkmıştı.

Kurallar ve kısıtlamalar koymaktan kaçınan ve “halkın duyarlılığına güvendiğini” söyleyen hükümet; restoranlar, spor salonları, mağazalar, kafeler gibi rekreasyon alanları ve okulların büyük ölçüde açık kalmasına izin verirken, İsveç’in komşuları katı karantina uygulamalarına gidiyor ve büyük gruplar halinde toplanmayı yasaklayıp, dükkanları ve pek çok rekreasyon alanını kapatıyordu. Bazı İsveçli uzmanlar, pek çok Avrupa ülkesinin karantina sonrası İsveç’in uyguladığı modele geçiş yaptığını savunmuş olsa da işler ne o ülkelerde ne de İsveç’te yolunda gitmedi.



İspanya'nın sorunu 'kültürel'

Avrupa’da vaka sayılarının en yüksek olduğu ülkelerden biri de İspanya. Vaka sayısının yüksekliği için ülkedeki yetersiz tedbirlere dikkat çekiliyor. Geç kalınması ve ülkenin virüse hazırlıksız yakalanmasının yanı sıra kültürel alışkanlıklar da büyük önem taşıyor.

İspanya’da da tıpkı Türkiye’deki gibi yaşlı ve gençler çok sık bir araya geliyor. Ülkede birkaç nesil bir arada yaşayan ailelerin çokluğu, virüsün yayılmasında ve ölüm sayısında ciddi bir etken olarak gösteriliyor. İspanya ayrıca çok turist alan bir ülke. Ülkenin Avrupa Birliği’ne üye olması ve diğer Avrupa ülkelerinden turistlerin gelmesi de sebeplerden biri olarak gösteriliyor. Uzmanlar, İspanya’nın dışarıya çok açık olduğunu, bu anlamda da ciddi bir önlem alınmadığını belirtiyor. Ülkede parti kongreleri, toplantılar ve derslerin de devam etmiş olması virüsün yayılmasına çanak tutmuş gibi görünüyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Madrid


Mayıs ayında Barselona’da yürüyüş ve spor için açılan plajlara halk akın etmiş ve salgınla mücadele noktasında tedbirler ihlal edilmişti. Ayrıca Başkent Madrid’de insanların sokaklara döküldüğü görüntüler de medyaya yansımıştı. Ülkedeki en büyük tartışmalardan birinin öznesi de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yapılan yürüyüş oldu. Madrid’de 120 bin kişinin katıldığı yürüyüş, sanki corona virüsü hiç yokmuş gibi gerçekleştirildi. Hükümet bu yürüyüşe izin vermesi dolayısıyla eleştirildi. Konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı da suçlandı. Yürüyüş birçok tartışmayı beraberinde getirse de olan olmuştu.

ÖNE ÇIKAN 4 İYİ ÖRNEK

İkinci dalga ile mücadelede Finlandiya farkı

İkinci dalga ile mücadelede Avrupa’da çok az olumlu örnek olduğunu görüyoruz. O ülkelerin en iyi durumda olanı ise Finlandiya.

Finlandiya, 27 Mart tarihinde başkent Helsinki'nin de içinde bulunduğu Uusimaa bölgesine giriş ve çıkışları kapatmıştı. Özgürlüklerin kısıtlanması durumu da söz konusu olduğu için Finlandiya açısından bu çok radikal bir karardı. Bugün geldiğimiz noktada Finlandiya'nın genç başbakanı Sanna Marin, bu kararı aldığı için takdir ediliyor.

Uzmanların Finlandiya hakkındaki görüşlerine baktığımızda ülkede sosyal temasın çok kısa bir sürede azaldığını görüyoruz. Finlandiya’da yaşayan insanların aktardıklarına göre; toplu taşıma araçlarına rağbet son derece azaldı. Çoğu kişi evden çalışıyor. İnsanların dışarı çıkmasına yönelik herhangi bir kısıtlamaya gidilmedi. Finlandiya’da kişi başına düşen alanın fazlalığı da buna gerek kalmamasının nedeni olarak gösteriliyor. Ülkenin yüz ölçümü neredeyse Türkiye’nin yarısı kadar. Buna karşılık nüfusu 5.5 milyon, yani Türkiye nüfusunun on beşte birine tekabül ediyor. Alan geniş ve yoğunluk oluşmuyor. Akdeniz insanının aksine daha mesafeli insanlar oldukları da biliniyor.