Son iki yılda iki kur krizi yaşayan Türkiye'de ekonomi yönetimi değişti. Temmuz 2018'de Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturan Berat Albayrak, hem imza attığı politikalar hem de istifa biçimiyle Türkiye tarihinin en tartışmalı bakanlardan biri olarak tarihteki yerini aldı.

İnşaata, dış borçlanmaya ve ithalata dayalı büyüme yıllarının ardından biriken sorunlar, Albayrak döneminde kur krizleriyle kendini gösterdi.

9 Kasım'da Albayrak'ın yerine bakanlık koltuğuna oturan Lütfi Elvan ve 7 Kasım'da Murat Uysal'ın yerine Merkez Bankası (TCMB) başkanlığına atanan Naci Ağbal'ı çözülmesi gereken zorlu sorunlar bekliyor.

Yüksek işsizlik, düşük büyüme, yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı borç yükünde artış, TCMB rezervlerinin azalması ve artan bütçe açıkları öne çıkan sorunlar olarak dikkat çekiyor.

TCMB eski Baş Ekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara ve Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl, ekonomi yönetiminine yeni gelen isimleri bekleyen sorunları sozcu.com.tr'ye değerlendirdi.

İşte ekonomide öne çıkan 10 büyük sorun...

1- İŞSİZLİK: NÜFUS ARTTI, İSTİHDAM AZALDI


Albayrak göreve geldiğinde Türkiye'de 15 yaş üstü çalışabilir nüfus 60 milyon 626 bin, istihdam 29 milyon 314 bindi. İstihdam oranı da yüzde 48,4'tü.

Ağustos 2020 itibarıyla 15 yaş üstü nüfus 62 milyon 730 bine yükselirken, istihdam 27 milyon 554 bine düştü. İstihdam oranı da yüzde 43,9'a geriledi. Üstelik istihdam edilenlerin önemli bölümü pandemi nedeniyle kısa çalışma ve ücretsiz izin kapsamında olduğu için aylardır tam maaş alamıyor.

Albayrak döneminde 15 yaş üstü nüfus 2 milyon 104 bin artarken istihdam 1 milyon 760 bin düştü.

Bu dönemde, dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10,2'den yüzde 13,2'ye yükseldi.

DİSK-AR'ın hesaplamasına göre, iş bulma ümidini kaybedenlerin de dahil edildiği geniş tanımlı işsizlik oranı bu dönemde yüzde 17,1'den yüzde 26,7'ye, geniş tanımlı işsiz sayısı 5 milyon 950 binden 9 milyon 577 bine yükseldi.


2- 8 ÇEYREĞİN 4'ÜNDE EKONOMİ KÜÇÜLDÜ


Albayrak döneminde, ekonomik büyümeyi artırabilmek için faizler baskılanmaya çalışıldı ve rekor kredi genişlemelerine gidildi ancak bu dönemde 8 çeyreğin 4'ünde eksi büyüme kaydedildi.

Pandeminin etkisiyle 2020'nin ikinci çeyreğinde küçülme yüzde 9,9'u buldu. Üçüncü çeyrekte yüksek büyüme oranının yakalanması beklense de 2019'un ardından 2020'nin de 0 civarında büyümeyle kapanması bekleniyor. IMF'nin tahmini ise yüzde 5 küçülme yönünde.

Hem ekonomik kriz hem de TL'deki değer kaybının etkisiyle Albayrak döneminde dolar cinsinden milli gelirde büyük düşüş yaşandı. 2017 sonunda 858,9 milyar dolar olan rakam, 2019 sonunda 760,9 milyar dolara geriledi. IMF'nin 2020 tahmini ise 649,4 milyar dolar.


3- ENFLASYON ÇİFT HANEDE


Albayrak göreve geldiğinde tüketici enflasyonu yüzde 15,39 seviyesindeydi. Bu oran Ekim 2019'da yüzde 8,55'e kadar düştü ancak daha sonra yükselişe geçti ve Ekim 2020'de yüzde 11,89 ile çift hanede kalmayı sürdürdü.

Ortalama enflasyonun yüzde 1,3 olduğu OECD üyesi ülkeler arasında Türkiye açık ara farkla en yüksek enflasyona sahip ülke.

IMF'nin Türkiye için 2020 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 12. Dünya ortalaması için tahmini ise yüzde 2,8. Komşumuz Yunanistan’da enflasyon yüzde -2 seviyesinde.

IMF verilerine göre, Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 18. ülke konumunda.


4- SWAP HARİÇ NET REZERV EKSİDE


Albayrak göreve geldiğinde Türkiye'nin 79,1 milyar dolar brüt döviz rezervi, 22,9 milyar dolar brüt altın rezervi vardı. 30 Ekim 2020 itibarıyla bu rakamlar dövizde 42 milyar 259 milyon dolara gerilerken, altında 42 milyar 147 milyon dolara yükseldi.

Böylece toplam rezerv 102 milyar dolardan 84,4 milyar dolara geriledi.

Albayrak göreve geldiğinde TCMB'nin bankalardan swap ile aldığı ödünç rezerv miktarı sadece 1 milyar 250 milyon TL idi. Eylül 2020 itibarıyla bu rakam 62,9 milyar dolar seviyesinde.

Yeni toplam rezervlerin yüzde 74,5'i ödünç alınan döviz ve altınlardan oluşuyor.

Swap hariç net rezerv ise -44 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.

Albayrak göreve geldiğinde TCBM'nin döviz varlıkları döviz yükümlülüklerinden 32,5 milyon dolar fazlaydı. Swap hariç rakam 31,3 milyar dolardı.

6 Kasım itibarıyla TCMB'nin swap dahil döviz fazlası sadece 9,3 milyar dolar. Swap hariç tutulduğunda ise rakam -53,6 milyar dolar seviyesinde.

IMF, brüt rezerv kullanarak geliştirdiği rezerv yeterliliği göstergesinin (ARA metric) en az yüzde 100-150 seviyesinde olmasını tavsiye ediyor. Ancak Türkiye'de bu oran Ağustos 2020 itibarıyla yüzde 68,8 milyar dolar seviyesinde.


5- TL TARİHİN EN DEĞERSİZ SEVİYESİNDE


Albayrak, 2 yıl 4 aylık bakanlık dönemine iki büyük kur krizi sığdırdı.

Öyle ki, 6 Kasım itibarıyla TL, yıl başından bu yana dolar karşısında yüzde 30'luk değer kaybıyla dünyada en fazla değer kaybı yaşayan para birimiydi.

Albayrak göreve geldiğinde 4,53 olan dolar/TL, Albayrak görevi bırakmadan iki gün önce 8,57'yi görmüştü.

TL’nin değerini Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre ve enflasyondan arındırarak kıyaslayan reel efektif döviz kuru verilerine göre de TL ekim ayında, verinin tutulduğu Ocak 1994’ten bu yana olan dönemin en değersiz seviyesine geriledi.

Haziran 2018’de 78,19 endeks değerini olan reel efektif döviz kuru, Ekim 2020’de 60,66 değerini aldı.

6- KUR ARTIŞI BORÇ YÜKÜNÜ ARTIRDI


Ağustos 2018'deki birinci kur krizi döneminde Albayrak "yurt dışı kaynaklı kur saldırısı" söylemini kullanırken, ikinci kur krizinde "rekabetçi kurla ihracatımız artacak" söylemine geçiş yaptı.

Ancak reel sektörün 165,2 milyar dolar, Hazine'nin 122,9 milyar dolar, TCMB'nin 53,6 milyar dolar döviz açığı bulunuyor.
Döviz açığı, döviz borçlarının döviz varlıklarından fazla olmasını ifade ediyor.

Döviz kurlarındaki artış, reel sektörün ve Hazine'nin borç yükünü katlıyor. Örneğin, döviz açığı en yüksek Türk şirketi olan THY'nin 2020'nin 9 ayında sadece kur zararı 2,6 milyar TL oldu.


7- DIŞ BORÇLARI ÇEVİRMEK ZORLAŞTI


Kur artışı, yüksek ülke risk primi (CDS) ve rezerv düşüklüğü, Türkiye'nin dış borç çevirmesini de zorlaştırıyor.

2020 Ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 181,3 milyar dolar.

Uzun vadeliler dahil Türkiye'nin brüt dış borç stoku 421.8 milyar dolar. Brüt dış borç stokunun milli gelire oranı yüzde 56,8 olan Türkiye, bu alanda Arjantin'in ardından gelişmekte olan ülkeler arasında ikinci sırada yer alıyor.

8- HAZİNE'NİN DÖVİZ VE ALTIN BORCU KATLANDI


Albayrak Hazine'yi 138,8 milyar dolarlık brüt kamu dış borç stokuyla devraldı ve 2020 yılının Haziran sonu verisiyle 163,3 milyar dolarla bıraktı.

Albayrak bakanlık koltuğuna oturduğunda 969,9 milyar TL olan Hazine'nin toplam borcu, Eylül 2020'de 1 trilyon 863 milyon TL'ye yükseldi. Yani yaklaşık 2 yılda 2'ye katlandı.

Albayrak görevi devraldığında Hazine'nin brüt borç stokunun yüzde 42,2'si döviz cinsindendi. Bu oran Eylül 2020'de yüzde 56'ya yükseldi.

Söz konusu dönemde Hazine, yaklaşık 200 tonluk altın borçlandı.

9- VATANDAŞ DÖVİZ VE ALTINA KAÇTI


Albayrak göreve geldiğinde, yurt içi yerleşiklerin yabancı para mevduatı 162,8 milyar dolardı. 30 Ekim'de bu rakam 221 milyar dolara yükseldi.

6 Temmuz 2018'de Türkiye'deki bankalardaki toplam mevduatların yüzde 51,5'i TL iken, bu oran 30 Ekim 2020'de yüzde 43,4'e geriledi. Üstelik, döviz ve altın birikimlerin ciddi bir bölümü yastık altında saklanıyor.


10- BÜTÇE AÇIĞINDA REKORLAR


Haziran 2018'de 12 aylık toplam bütçe açığı 68,6 milyar TL idi. Eylül 2020'de bu rakam, 178,5 milyar TL'ye yükseldi.

Prof. Dr. Uğur Emek'in hesaplamasına göre, kamu özel işbirliği yöntemiyle yapılan köprüler, otoyollar, hava limanları, şehir hastaneleri ve Akkuyu nükleer santrali için verilen toplam gelir garantisi miktarı 153,8 milyar dolar. Kur artışıyla birlikte bütçede, bu projelerin yarattığı yük de giderek artıyor.

[caption id="attachment_6119591" align="alignnone" width="865"] TCMB eski Baş Ekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara[/caption]

"KUVVETLER AYRILIĞI KONUSU ÇÖZÜLMEDEN İŞLERİ ZOR"


TCMB’nin uzun süre baş ekonomistliğini yapan ve geçen yıl görevden alınan Prof. Dr. Hakan Kara, ekonomi yönetimindeki görev değişikliğini sozcu.com.tr'ye değerlendirdi.

"Lütfi Bey ve Naci Bey’i devlet terbiyesi almış, kurum kültürüne sahip iyi niyetli bürokratlar olarak tanıyorum" diyen Kara, "Fiili başarıları ise kendilerine ne kadar alan tanınacağına bağlı olacaktır" ifadelerini kullandı.

Kara sözlerine şöyle devam etti:

"Özellikle Merkez Bankasının araç serbestisi konusu hayati önem taşıyor. Genel olarak mevcut yönetişim sisteminde kuvvetler ayrılığı konusu çözülmeden işleri epey zor görünüyor.

Fakat emin olduğum iki konu var ki yeni dönemde (1) açıklanan resmi verilerin kalitesine olan güven bir miktar toparlanacaktır (2) kurumların kapasitesinden nispeten daha fazla yararlanılacaktır."

[caption id="attachment_6119594" align="alignnone" width="865"] Başkent Üniversitesi'nden Dr. Ozan Bingöl[/caption]

"TEDAVİ İÇİN TEŞHİS DOĞRU YAPILMALI"


Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl’e göre, Lütfi Elvan’ı bekleyen en önemli sorunlardan biri tedavi için teşhisin doğru yapılabilmesi olacak.

"Bu nedenle verilerin güvenirliğini, şeffaflığını ve doğruluğunu tesis etmek gerecektir. Doğru, dürüst, şeffaf, iletişimde daha açık bir yol izlendiği takdirde Maliye tarafı kolay idare edilebilir. Ki zaten aslında bakıldığında maliye çatısı altında olan milli emlak çevre bakanlığına bağlanmıştı, gelir idaresi başkanlığı hem bütçesi ayrı, hem karar alma açısından çok fazla bakanlığa yük getirmiyor" diyen Bingöl, sözlerine şöyle devam etti:

"Bütçe kısmının çoğu ise strateji bütçe başkanlığında. Yani işin maliye tarafının yükü hazineye göre çok daha hafif görünüyor. Tabii bu durumda özellikle yapılması gereken ilk iş mali disiplini tekrar tesis edebilmek ve özellikle vergi afları neticesinde oluşan tahsilat tahakkuk açığını kapatabilmektir. Tabi bir de önümüzdeki dönem için hedef bütçede yer alan 245 milyar lira bütçe açığı var.

Sayın Elvan ekonomik ve sosyal konsey, vergi konseyi gibi konseyleri hızlıca toplayacak ve paydaşlarla görüş alışverişinde bulunacaktır diye düşünüyorum. Özellikle şeffaflık adına veri hazırlayan ve yayımlayan bazı kurumlarda da değişikliğe gitmesi mümkündür."

"5 BAŞLIK ÖNCELİKLİ"


Bingöl, yapılması gerekenlerden bazılarını şöyle sıraladı:

* Şeffaflık tesisi etmek
* Mali disiplini sağlamak
* Piyasaya güven vermek
* Verilerin güvenilirliğine olan olumsuz algıyı düzeltmek
* Ve bir an evvel yapısal reformları hayata geçirmek

Bingöl'e göre, 2002 yılında acil eylem planını hazırlayan ekibin içerisinde yer alan ve DPT kökenli olan Lütfi Elvan’ın orada gösterdiği gayreti burada da göstermesi halinde bu durumun piyasaya olumlu yansıması beklenebilir.