Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası (TCMB) Başkanı’nın değişimi sonrasında para politikasında yerli ve yabancı finans sermayesinin olumlu karşıladığı adımlar atılırken, yeni ekonomi yönetiminin önünde kısa vadede çözülmesi zor sorunlar bulunuyor.

Bu sorunlar arasında döviz açıkları ve rezerv sorunu, enflasyon, krediler ve istihdam başı çekiyor.


1- REZERVLER: DÖVİZ ALIMI YAPILIRSA KUR ARTAR


Son dönemde Türkiye ekonomisiyle ilgili yerli ve yabancı kurumların raporlarında ve haberlerinde öne çıkan başlıklardan biri TCMB rezervleri.

Konu siyasetin de gündeminde. Hatta, Bloomberg ve Reuters gibi uluslararası ajanslar üst düzey yetkililere dayandırdıkları haberlerde, ekonomi yönetiminin değişiminde rezerv erimesinin önemli rol oynadığını öne sürdüler. Ana muhalefet partisi CHP de, rezervlerin nasıl tükendiğine dair TBMM’de araştırma komisyonu kurulması yönünde önerge verdi.

Gerçekten de TCMB rezervlerinin tükenişi, uzun yıllar konuşulacak gibi görünüyor.

TCMB’nin brüt rezervi ekim sonu itibarıyla 84,5 milyar dolar olsa da, bu rakam rezervlere dair gerçek tabloyu yansıtmıyor. Çünkü bu rakamdan bankaların zorunlu karşılık olarak TCMB’de tuttuğu döviz ve altınlar ile yine bankaların TCMB’ye belirli bir süre için swap (takas) ile ödünç verdiği döviz ve altınlar çıkarıldığında, ortaya inanması güç bir rakam çıkıyor: -48 milyar dolar…

Ekonomist Haluk Bürümcekçi’nin TCMB’nin döviz giriş çıkışlarını gösteren verilerinden yaptığı hesaba göre, Ocak 2019-Ekim 2020 dönemindeki 22 ayda net rezervlerde mevcut rakamla olması gereken rakam arasındaki fark tam 133,2 milyar dolar.

Uzmanlar, bu rakamın büyük kısmının kuru düşük tutmak için kamu bankaları aracılığıyla gayriresmi yollardan satıldığına işaret ediyor.

Reel sektör, hane halkı, Hazine, TCMB ve bankaların döviz açıkları ve fazlaları toplandığında ortaya toplamda yaklaşık 202 milyon dolarlık açık çıkıyor.

Yeni ekonomi yönetiminin önünde swap hariç net rezervleri yükseltmek için iki yol gündeme geliyor. Bloomberg’den Kerim Karakaya ile Çağan Koç’un aktardığına göre, TCMB yönetimi, döviz alım ihaleleri ile Hazine’nin dış borçlanmaya gitmesi üzerinde duruyor.

Ancak zaten vatandaşlar ve şirketler döviz ve altın alarak kur üzerinde baskı yaratmaya devam ederken, buna bir de TCMB alımları eklenirse kur artacağı için bu seçenek şimdilik öne çıkmıyor.

Dolayısıyla, Merkez’in rezervini artırmak için diğer yol, Hazine’nin eurobond ihraç ederek dış borçlanmaya gitmesi. Ama son eurobond ihracında faiz yüzde 6 gibi yüksek seviyelerde oldu. Dış borçlanmaya gidilmesi, Hazine’nin döviz açığı kaynaklı kur riskini ve bütçede faiz harcamalarını artırabilir.

Rezervleri artırma planına dair bilgi almak için ulaştığımız TCMB kaynakları, önümüzdeki günlerde Para ve Kur Politikası metninin açıklanması sırasında rezervler konusuna da değinileceğini aktardılar.

Ülkenin dış ticaret açığını kapatıp döviz gelirlerinde radikal bir artış kaydetmek de, yerleşiklerin döviz ve altınlarını bozdurup TL’ye dönmelerini sağlayacak güveni tesis etmek de kısa vadede mümkün görünmüyor.


2- SWAPLAR: YABANCILARA LİMİT KALDIRILSA REZERV DAHA DA ERİYEBİLİR


Son yıllarda ekonomide öne çıkan ve rezervlerin tükenmesinin hem nedenlerinden hem de sonuçlarından olan konulardan biri de yabancı sıcak para çıkışları.

Yeni ekonomi yönetimi, tekrar yabancı sıcak para çekmek için hem faiz artışına gitti hem de yurt içindeki bankaların yurt dışındaki finansal kurumlarla işlemlerinde limitleri bir miktar artırdı. Böylece yabancıların TL’deki yüksek faizden yararlanmak üzere döviz bozdurup Türkiye’deki bankalara swap ile daha fazla TL vermelerinin de önü açıldı. Bu sayede Türkiye’ye 6-20 Kasım döneminde toplamda yaklaşık 7 milyar dolarlık sıcak para girişi yaşandı.

Ancak swap limitlerinin tamamen kalkması durumunda, TCBM rezervlerindeki 66,9 milyar dolarlık swap (takasla TL karşılığı ödünç alınan dövizler) azalabilir ve bu da brüt ve net rezervlerde yeni düşüş anlamına gelebilir.

Bu nedenle swapta limitler tamamen kaldırılamıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal

3- KREDİLER: OLMAZSA BÜYÜME OLMUYOR, OLURSA KUR PATLIYOR


Son yıllarda Türkiye ekonomisinin ana konularından biri de faiz tartışmaları. Hükümet faizleri düşük tutup kredilerle durgunluğa giren ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Nitekim, 2019’un Ocak-Kasım döneminde 156 milyar TL olan TL kredi büyümesi, 2020’nin aynı döneminde yaklaşık 700 milyar TL oldu.

Bu kredi patlaması sayesinde ekonomi üçüncü çeyrekte yıllık yüzde 6,7 büyüdü.

Ancak düşük faizle riskli krediler dağıtarak ve rezerv yakarak gelen bu büyümenin sonunda kur krizi patladı ve ekonomi yönetimi değişti.

Nisanda yüzde 8,24 ile enflasyonun altına gerileyen ortalama ihtiyaç kredisi faizleri, 20 Kasım haftasında yüzde 21,23 oldu. Yani düşük faiz ısrarı hem kuru hem faizleri patlattı.

Bankaları daha fazla kredi vermeye, daha fazla tahvil alarak Hazine’yi fonlamaya ve TCMB ile daha fazla swap yapmaya zorlayan Aktif Rasyosu düzenlemesi de yıl sonu itibarıyla kalkıyor.

Son aylarda giderek azalan kredi büyümesinin, önümüzdeki aylarda daha da azalması, kredi faizlerinin biraz daha artması bekleniyor.

Enflasyondaki yüksek seyre rağmen tekrar düşük faizle yeni bir kredi büyümesi zorlanırsa, kurda yeni bir yükseliş dalgası yaşanabilir. Ama krediler olmadan da ekonomi durgunluk içinde kalmaya devam edecek ve olası oy kayıpları hükümeti erken adım atmaya zorlayabilir.

Sozcu.com.tr’ye konuşan Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ekonomist Özlem Derici Şengül, TCMB’nin rezerv artırmak için yüklü miktarda döviz alımı yapmasının kuru yükseltebileceğini, bu nedenle 50-75 milyon dolarlık görece küçük miktarlarda alımların gündeme gelebileceğini söyledi.

Rezerv artışı için Hazine’nin 2021 takvimindeki Eurobond ihraçlarını öne çekebileceğini ve CDS’lerdeki (ülke kredi risk primi) Kasım’da yaşanan düşüşü değerlendirmek isteyebileceğini belirten Şengül, rezervlerin artışı için ihracat ve turizm gelirlerinde artışın beklenebileceğine işaret etti.