Petrol fiyatlarında tarihi düşüşler yaşanıyor. Brent tipi ham petrolün varil fiyatı bu hafta 25 dolarla son 17 yılın en düşük seviyesini gördü.

Corona virüsü salgınının küresel talebi düşürmesine bir de Rusya ile Suudi Arabistan'un arz kesintisinde anlaşamaması üzerine başlayan fiyat savaşı da eklenince, sene başında 66 dolar seviyesine göre yüzde 60'ı aşan düşüş kaydedildi.

Peki bundan sonra ne olur? Petrolde fiyat savaşı hangi ülkeyi nasıl etkiler, savaştan en çok kim zarar görür? İlk kim geri adım atar, fiyatlar yılın geri kalanında nasıl bir seyir izler?

Sozcu.com.tr'ye konuşan Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Kıdemli Öğretim Görevlisi ve Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, bu sorulara çarpıcı yanıtlar verdi.

PETROL SADECE YAKIT DEĞİL, BİNLERCE ÜRÜNÜN GİRDİSİ


Dünya enerji piyasasında petrolün yeri nedir?

2018 yılında, dünyada tüketilen birincil enerjinin yüzde 33,6’sı petrolle karşılandı. Alternatif yakıt arayışlarına karşın (biyo-yakıtlar, doğal gaz, elektrik) petrol, özellikle ulaştırma sektörünün vazgeçilmez girdisidir.

Ancak petrol, sadece bir yakıt değil. Binlerce sanayi ürününün de girdisi.

Petrolün, kısmen ya da büyük oranda kullanıldığı binlerce üründen bazılarını örnek verelim: Yapay kalpler, balon, aspirin, fotoğraf makinası, mum, mum boya, tekstil ürünleri, CD-DVD, futbol topu, mobilya, çöp torbası, gübre, boya, deodorant, böcek ilaçları, ruj, rimel, ilaçlar, MP3 oynatıcılar, valizler, çatı kaplama ürünleri, mürekkep, şampuan, traş kremi, lensler, telefon cihazları, diş macunu, oyuncaklar, şemsiye, vb…

Dolayısı ile petrolün günlük yaşamımızdaki önemi, sadece yakıt özelliği dikkate alınırsa, yeterince anlaşılamaz.


PETROLDE FİYAT OLUŞUMU SADECE ARZ VE TALEPLE AÇIKLANAMAZ


Petrol fiyatları çok dalgalı bir seyir izliyor. Fiyatı belirleyen etkenler neler?

Petrol fiyatlarını belirleyen birbirinden bağımsız ve çok sayıda etken söz konusudur. Ya da daha yalın bir ifade ile fiyat oluşum süreçleri, sadece “arz ve talep” etkenleri ile açıklanamayacak kadar çok sayıdadır. Her bir etkenin katkısı, hayli karmaşıktır ve sürekli değişim içindedir.

ABD Enerji Bakanlığı, petrol fiyatlarını belirleyen başlıca etkenleri şöyle sıralıyor:

1) OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) üretim kararları, 2) OPEC dışı üretim, 3) Stoklar, 4) Küresel ekonomik büyüme, 5) Spekülasyon, Finansal Risk Dengeleme (Hedging), Yatırım, 6) Döviz kuru oranları, enflasyon, 7) Mevsim koşulları, 8) Jeopolitik riskler, 9) Yedek üretim kapasitesi.

ABD Enerji Bakanlığı’nın sıraladığı bu etkenlere, kuşkusuz birden fazla ekleme yapılabilir. Ancak sıralanan bu etkenler, başlıca etkenler olarak kabul edilebilir. Bunlardan bazılarını kısaca açıklamaya çalışırsak, son dönemde petrol fiyatlarında gözlemlenen ve belli bir süre daha devam etmesi muhtemel olan ciddi düşüşün bazı temel nedenlerine de ışık tutabiliriz.


OPEC'İN ÜRETİMDEKİ PAYI 2018'DE YÜZDE 41,5 OLDU


OPEC'in petroldeki payı ne kadar?

OPEC verilerine göre, 2018 yılı sonunda, 14 üyesi olan bu kartel, dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin yüzde 79,4’üne sahip. OPEC’in 2018 sonunda, dünya petrol üretimindeki payı ise günlük ortalama 39,3 milyon varille, yüzde 41,5 olarak gerçekleşti (2018 dünya petrol üretimi, günde ortalama 94,7 milyon varil). 2018 yılı Brent petrolü ortalama varil fiyatı ise 71,3 dolar oldu.

OPEC, çoğu Suudi Arabistan’da olmak üzere, bu seviyenin üzerinde üretim yapacak kapasitesi olmakla birlikte, petrol fiyatlarını belli bir aralıkta tutabilmek amacı ile toplamda ve üyeleri bazında üretim kotası uygulamaktadır.

Fiyatlar aşırı arttığında talep daralması olacağından; OPEC, piyasadaki hakimiyet oranlarını muhafaza etmek amacı ile ortak karar ile üretim kotası belirleniyor. Fiyatların aşırı düştüğü evrelerde ise üretim kısılarak, fiyatların “makul” seviyeye yükselmesi amaçlanıyor.

DÜŞÜK PETROL FİYATI BÜTÇE AÇIKLARINI BÜYÜTÜYOR


Petrol fiyatları petrol ihraç eden ülkelerin bütçelerini nasıl etkiliyor?

OPEC üyesi ülkelerin birçoğunun ekonomisi, ağırlıklı olarak petrol ve doğal gaz ihraç gelirlerine bağlıdır. Bütçelerini denkleştirebilmek için, (petrolü ucuza üretseler bile), belli ve hayli yüksek bir fiyatla satmaları gerekmektedir. Bu fiyatın altındaki her rakam, bütçelerindeki açığı büyütmektedir.

Bu durum OPEC dışı üretici ülkeler için olduğu kadar, petrol arayan ve üreten uluslararası şirketler için de söz konusudur. Yeni rezervler keşfedilebilmesi için yapılacak arama yatırımlarını karşılayacak düzeyde petrol fiyatı, onlar için de temel bir gereksinimdir.

BÜTÇE AÇIĞI VERMEMEK İÇİN SUUDİLER'E DAHA YÜKSEK FİYAT GEREKLİ


Fiyat savaşından hangi ülke daha çok zarar görür?

Rusya’nın, bütçesinde açık vermemek için gereksinim duyduğu petrol ihraç fiyatı 45 dolar/varil civarında iken, bu fiyat Suudi Arabistan için yaklaşık 84 dolardır. İran’ın ise 200 dolara yakın fiyata gereksinimi vardır.

Bu veriler, Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki restleşmenin geleceği açısından, bizlere fikir verebilecek parametrelerden birisidir. Ayrıca bu çatışmadan hangi üretici ülkenin daha çok zarar göreceğine de ışık tutacak bir veri setidir.

Petrolün maliyetleri ülkelere göre nasıl değişiyor?

Dünyanın farklı ülkelerinde, farklı sahalarda üretilen petrolün, petrolün bulunduğu rezervuarın jeolojik yapısı, petrol özellikleri, rezervuar itki mekanizmaları, vb. gibi çok sayıda etkene bağlı olarak, maliyetleri farklıdır.

Ayrıca, bir varil petrolü yeryüzüne çıkarmanın, sadece üretim maliyeti değil, arama, saha geliştirme ve benzeri maliyetleri de vardır.

Bunun da ötesinde, karıştırılmaması gereken bir diğer önemli husus, üretici ülkelerin, bütçelerinin açık vermemesi için gereksinim duyacakları bir petrol satış maliyeti vardır. Dolayısıyla, maliyet ve gereksinim duyulan satış (ihraç) maliyetlerinin birbirlerinden çok farklı olması doğaldır.

MALİYETTE SUUDİLER, BÜTÇEDE RUSYA AVANTAJLI


Örneğin, Suudi Arabistan’da 1 varil petrolün üretim maliyeti 3 dolar, toplam maliyeti (arama, saha geliştirme, vb. dâhil) yaklaşık 9 dolar olarak verilirken, bütçesini denkleştirebilmek için gereksinim duyduğu varil başına satış fiyatı yaklaşık 84 dolar olarak verilmektedir.

Rusya için üretim maliyeti varil başına 3, toplam maliyet ise yaklaşık 19 dolar olarak rapor edilmektedir. Buna karşın bütçesini denkleştirebilmek için, petrolün satış fiyatının 45 dolar olması yeterlidir.

Daha yalın bir anlatımla, Suudiler, üretim maliyeti dışındaki maliyetlerde, Rusya’ya varil başına 10 dolarlık bir avantaja sahiptir.

Buna karşın bütçe denkliği için (açık vermemek için) gereksinim duyulan petrol fiyatı bakımından da Rusya’nın varil başına yaklaşık 39 dolarlık avantajı vardır.

Hemen belirtmek gerekir ki uluslararası ölçekte birçok yatırım kuruluşu, üretici şirketler, ihracatçı ülkeler, vb. farklı analizler yayımlamaktadırlar. Buna bağlı olarak ta değerlendirmelerde bazı farklılıklar olabilir. Ama genel hatları ile durumun özeti böyle görünmektedir.



Rusya ile Suudiler daha önce nasıl anlaşmıştı?

2016’da Brent petrolünün ortalama varil fiyatı birçok nedenle 43,7 dolara geriledi. Rusya ve İran ile birlikte, Suudi ekonomisi de sıkıntı yaşamaya başladı.

Uzun pazarlıkların sonucunda, OPEC ile başını Rusya’nın çektiği OPEC dışı bazı petrol üreticisi ülkeler (Azerbaycan, Bahreyn, Bolivya, Kazakistan, Malezya, Meksika, vb.) , 2016 yılı Aralık ayında, fiyatların daha da düşmesini önlemek için, toplam üretimlerinde, 1,8 milyon varil/gün kısıntı yapma kararı aldılar.

Kısıntının 1,2 milyon varil/günlük kısmını OPEC üstlendi. Bu uygulamanın ardından, Brent petrolünün yıllık ortalama fiyatı, 2017’de 54,2 dolar, 2018’de ise 71,3 dolar oldu.

2019 yılında petrol arzını etkileyen birden fazla olay oldu. İran’a yönelik ambargo ve Venezuela’daki çatışma ortamı nedenleriyle, küresel üretimde ciddi azalma yaşandı.

Ocak 2019’da ABD’nin Irak topraklarına yönelik askeri harekatının ve 16 Eylül 2019’da Suudi petrol üretim tesislerine yapılan saldırı nedeniyle kısa süreli de olsa, yukarı yönde varilde 9 doları bulan artış yaşandı.

Ama özellikle ciddi oranda artan ABD petrol üretimi nedeniyle, fiyatların daha fazla yükselmesi söz konusu olmadı ve ortalama fiyat 64 dolar olarak gerçekleşti. 2015 yılında 12,8 milyon varil/gün olan ABD petrol üretimi 2018 yılında 15,3 milyon varile yükseldi.

2020 yılına nasıl girmiştik, beklentiler nasıldı?

2020 yılına, petrol piyasalarının dengelenmesi beklentisi ile girildi. Dengeli bir piyasa için gerekli ön koşullar ise ekonomik durgunluk olmaması, OPEC ve OPEC dışı üreticilerin arz kesintilerini sürdürmeleri ve Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün daha çevre dostu yakıt kullanımına yönelik kararlarının olası etkileri (Brent tipi petrole talebin artması) olarak sıralandı.

Corona virüsü salgını petrolü nasıl etkiledi?

Bu tür genel değerlendirmelerin dışında, Çin’de baş gösteren ve sonrasında, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Küresel Salgın” olarak kabul edilen Corona (COVID 19) virüsü, tüm beklentileri temelden sarstı.

Çin’de ve dünyanın birçok ülkesinde, ekonomik faaliyetleri ve büyümeyi sekteye uğrattı. Seyahat kısıtlamaları ve diğer olumsuzluklar, petrol talebini olumsuz etkiledi.

Petrol fiyatları ilk kez mi bu kadar düşüyor?

Petrol fiyatları, daha önce de belirttiğimiz gibi; arama, saha geliştirme ve üretim, vb. maliyetleri toplamına kıyasla, gerek ihracatçı ülkelerin ve gerekse petrol şirketlerinin bütçe dengeleri açısından gereksinim duydukları fiyatlardan hayli farklıdır.

Fiyatlar, gene daha önce sıralamaya çalıştığımız çok sayıda etkenin bileşkesi ile oluşur. Örneğin, Brent tipi petrolün varili, 1988’de yaklaşık 15 dolarken, 2012’de yaklaşık 112 dolar olmuştur. Yani bugünün 28 dolarlık fiyatına bakıp, ilk kez yaşanan bir olay gibi algılamak yanıltıcı olur.

Gene buradan da görülmektedir ki fiyat oluşumu sadece basit bir arz-talep değerlendirmesiyle açıklanabilecek denli basit değildir.

Rusya ile Suudiler arasındaki anlaşmazlık nasıl ortaya çıktı?

Bu koşullar altında, OPEC’in baş aktörü Suudi Arabistan, OPEC dışı üreticilerin belirleyici oyuncusu Rusya’ya, yaklaşık 3 yıldır birlikte sürdürdükleri üretimi kısıtlama stratejisini, kısıtlama miktarını arttırarak devam ettirme önerisini götürdü.

Böylece petrol fiyatlarını nispeten yükseltmeyi planlıyordu. OPEC üyesi ülkelerin bakanları, 5 Mart 2020 tarihinde Viyana’da gerçekleştirdikleri olağanüstü toplantıda, özellikle corona virüsü kaynaklı ekonomik durgunluğa bağlı olarak düşen petrol talebine karşı (2020’de bir önceki yıla göre sadece 480 bin varil artış), ilave bir kısıtlama önermeyi kararlaştırdılar.

Bu doğrultuda, devam etmekte olan (OPEC artı OPEC dışı üreticilerin toplamda) 2,1 milyon varil/gün seviyesindeki arz kısıtlamasını, Haziran 2020’ye kadar 1,5 milyon varil/gün arttırarak, 3,6 milyon varillik bir kısıntı yapmayı, Rusya ve diğer üreticilere önerdiler.

Ancak Rusya, 2016’dan bu yana süren mutabakatı, üretimi daha fazla kısarak (fiyatları daha da arttırarak) yürütmeyi, kendi dengeleri açısından uygun görmedi. Uzun süredir devam eden ittifak, bozuldu ve Nisan 2020’den itibaren taraflar (OPEC ve Rusya) üretim kotalarında serbest kaldılar.

Suudiler, Rusya’nın anlaşmaya yanaşmamasına tepki olarak, üretimlerini günlük 500 bin varil arttıracaklarını ilan ettiler. Başta Kuzey Avrupa ve ABD’li ithalatçılar için, satış fiyatlarını varil başına 4 ile 8 dolar arasında düşürdüler. Rusya da bu “meydan okumaya”, benzer bir hamle ile yanıt vereceğini açıkladı.

SUUDİLER PETROL GELİRİNE RUSYA'DAN ÇOK DAHA FAZLA BAĞIMLI


Suudiler bu yükü kaldırabilir mi?

Suudi Arabistan ekonomisi, petrol gelirlerine Rusya’dan çok daha yüksek oranda bağımlı bir durumda. Ülke ihracat gelirlerinin yüzde 75’ini petrol ihracat gelirleri oluşturuyor. Rusya’nın federal bütçe gelirlerinin ise yüzde 36’sı petrol ve doğal gaz gelirleri ile karşılanıyor.

Suudiler, daha çok (ama düşük fiyattan) petrol satarak, kârlarını dengede tutmaya çalışsalar da, son yıllardaki dış politika kaynaklı harcamaları nedeniyle ciddi ekonomik risklerle karşı karşıyalar.

Prens Salman’ın ihtiraslı dış politika hedefleri nedeniyle Suudi Arabistan, bir yandan Yemen’de, diğer yandan Suriye’de vekâlet savaşı yürütmenin bedelini bütçesinde fazlasıyla görüyor.

Orta Doğu coğrafyasının sınırlarını da aşan bu ihtiraslı politika, Mısır’da Sisi’ye, Libya’da Hafter güçlerine verilen destek nedeniyle, bütçe açığını zorluyor. Bunların üzerine, kendine rakip gördüğü prensleri tutuklatan Veliaht Prens Salman’ın, içerideki olası huzursuzlukları bastırmak için de ilave harcama yapacağını öngörmek kehanet olmasa gerek.

Ayrıca, Muhammed Bin Salman’ın, trilyonlarca dolar proje yatırımları gerektiren “Vizyon 2030” Stratejisi’ni hayata geçirebilmek için, en önemli dayanağı petrol ihraç gelirleri…

SUUDİ ARABİSTAN'DA SOSYAL HUZURSUZLUKLAR SÜRPRİZ OLMAZ


Hızla artan genç nüfusa iş olanakları sağlamak için de bu yatırımlar yaşamsal önemde (yaklaşık 6 milyon yeni istihdam planı). Mevcut sürecin, sosyal huzursuzluklar olarak yansıması sürpriz olmaz.

Bu arada Suudi Aramco hisseleri, kısa sürede yüzde 10 değer kaybetti. Dolayısıyla, Salman’ın bu düşük fiyat “stratejisini” uzun süre devam ettirebilmesi, kolay görünmüyor.

Suudilerin bu “oyunda” en önemli avantajları, yedek üretim kapasiteleri (spare capacity) olarak öne çıkmaktadır. ‘Yedek Üretim Kapasitesi’, ilave bir yatırım yapmadan, en çok 30 gün içinde piyasaya sürebileceğiniz ve en az o seviyede 3 ay sürdürebileceğiniz üretim kapasitesidir.

2020 ilk çeyreğinde, OPEC yedek üretim kapasitesi (ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre) 2,32 milyon varil/gündür. Bu miktarın tamamına yakını, Suudi Arabistan’ın elindedir.

2009 – 2010 döneminde bu miktar günde 4 milyon varilden fazlaydı. Yedek üretim kapasitesi azaldıkça, (tek belirleyici olmamakla birlikte) petrol fiyatları üzerinde yukarı doğru baskı yapar.

Mevcut yedek üretim kapasitesinin miktar olarak önemli, ancak düşük fiyatları sürdürme yönünde yeterli olmadığı söylenebilir.

RUS EKONOMİSİ DAHA ÇEŞİTLENDİRİLMİŞ DURUMDA


Rusya nasıl etkilenir?

Rusya’nın da düşük petrol fiyatlarından olumsuz etkileneceği tartışılmaz. Ama mutlaka bir taraf daha önce geri adım atacaksa, bunun Suudi tarafı olacağını düşünmek için daha fazla neden var.

Örneğin, ABD ve AB tarafından uygulanan ambargolar, Rusya’yı ciddi boyutta etkiledi ise de Suudilere göre çok daha çeşitlendirilmiş sektörleriyle Rus ekonomisi, bugüne kadar ayakta durmayı başardı.

Ambargolar döneminde petrol ve doğal gaz dahil tüm minerallerinin üretim ve ihracına yönelik ek vergilendirmelerle, 570 milyar dolarlık stratejik bir rezerv oluşturuldu.

Bu rezervin 150 milyar dolarlık bölümünü Milli Refah Fonu oluşturuyor ve Rusya Gayri Safi Hasılası’nın yüzde 9,2’sini oluşturuyor.

Moskova, “düşük (25-30 dolar/varil arasında) petrol fiyatlarına 6 – 10 yıl dayanabileceğini” açıkladı. Ancak bir boyutu ile “halkla ilişkiler” stratejisi olan bu iyimser açıklamaların da abartılı bir iyimserliği yansıttığını kabul etmek gerekir.

Rus Merkez Bankası, rublenin daha fazla değer kaybetmemesi için döviz alımlarını 30 gün için durdururken, ruble 2016 yılından bu yana en büyük değer kaybını yaşadı. Bu arada Rosneft hisseleri yüzde 20,4, Lukoil hisseleri de yüzde 18,5 değer kaybetti.

Gene de görece daha az borç yükü olan ve esnek ruble kuru ile Rus ekonomisinin, Suudi ekonomisine kıyasla daha direngen olduğu söylenebilir.

Fiyatlar bundan sonra nereye gider?

Başta da vurguladığımız gibi, petrol fiyatlarını etkileyen çok sayıda etken var. Arz talep dengesi, bunlardan sadece biri…

Bir yanda küresel ekonomik durgunluk, diğer yanda potansiyel arz fazlası var. Bu genel durumun, fiyatları aşağı yönde baskılaması doğal.

Kaldı ki ambargo nedeniyle, İran’ın 2017’de günlük ortalama 5.02 milyon varil olan üretimi, Şubat 2020’de günlük 2,08 milyon varile gerilemiş durumda… Libya’da Hafter – Sarraj çatışmaları nedeniyle, Mart 2008’de 1,76 milyon varil/gün civarındaki üretim, Şubat 2020’de günde 146 bin varile düştü. Venezuela üretimi için de benzer sorunlar var.

JEOPOLİTİK FAKTÖR DE BELİRLEYİCİ OLACAK


Jeopolitik faktörün bu ülkelerdeki üretimi nasıl etkileyeceği de belirleyici olacaktır. Bu ülkelerde istikrarın artması, arzı arttıracak ve fiyatları daha da aşağı yönde baskılayacaktır.

Bu süreçte en çok kaybeden ülkeler; Rusya, İran, Venezuela, Libya başta olmak üzere (Suudiler dâhil), petrol ihraç eden tüm ülkeler olacaktır.

Suudiler, fiyat kırarak Pazar paylarını arttırmayı hedefleseler de Rusya’nın ortamı onlara terk edeceğini beklemek saflık olur.

BU SAVAŞIN VEKALET SAVAŞLARI BOYUTU DA OLACAKTIR


Fiyat savaşının başka boyutları da ortaya çıkar mı?

Bu savaşımın sadece petrol fiyatları çatışması boyutunda kalacağını sanmak da bir diğer “iyimser” beklentidir. Bu tehlikeli ruletin, vekâlet savaşları boyutu da olacaktır.

Diğer yandan üretim maliyetleri, geleneksel petrol üretimine göre hayli yüksek olan “shale” petrolü üreticileri en fazla etkilenecek kesimler olacaktır. Ancak aldıkları kredilerin ödenebilmesi için, kârlarından “fedakârlık” ederek, üretimlerini sürdürmeleri beklenmelidir.

Doğal olarak, petrol üreten tüm şirketler de düşük fiyat ortamından olumsuz etkileneceklerdir.

Bu sürecin önemli yansımalarından biri ise arama ve sondaj yatırımlarında kısıtlamaların olması ve önümüzdeki dönemde, arz yönünde daralmalara temel oluşturması olacaktır.

Mevsimsel faktörler de görece kısa süreli dalgalanmalara neden olmaktadır. Yaklaşan yaz sezonunun seyahatleri ve dolayısıyla petrol ürünü kullanımını arttırması “doğal” beklenti olsa da corona virüsü etkisi ile seyahatlerin büyük oranda kısıtlanması, ters yöndeki (talep daralması) etkiyi daha belirleyici kılacaktır.

Bazı uzmanların, Haziran’dan itibaren (sıcak etkisi ile) virüsün etkisinin azalacağı yönündeki yorumları gerçeklik kazanırsa, seyahatlerde patlama ve talepte artış beklenebilir. Düşük fiyat ortamında stoklar artacaktır. Bir süre sonra bu stoklar, piyasalarda fiyatların düşmesi yönündeki eğilimi destekleyebilir.

2020'DE ORTALAMA FİYAT TAHMİNİ 43 DOLAR


Fiyatlar için yıl ortalaması tahminleri hangi seviyelerde?

ABD Enerji Bakanlığı, 11 Mart 2020’de yayınladığı Kısa Dönem Enerji Görünümü raporunda, OPEC toplam üretiminin, Nisan – Aralık 2020 arasında günde 29,2 milyon varil, 2021’de ise 29,4 mv/g olacağını (2020’nin ilk 3 ayı: 28,7 milyon varil/gün) öngördü.

Raporda, 2019 yılında ortalama 64 dolar/varil olan Brent petrolü fiyatının, 2020 yılında ortalama 43 dolar/varil olarak gerçekleşeceği yönünde tahminde bulundu (2020’nin ilk yarısı için 37, ikinci yarı için 42 dolar/varil). Rapor, 2021 yılı için ise 55,4 dolar/varillik bir öngörü açıkladı.

Barclay’s Bank, 2020 yılı için daha önce yaptığı ortalama 59 dolar/varillik tahminini, 43 dolar/varil olarak revize etti. Barclay’s, West Texas Intermediate (WTI) için yapılan tahmini ise 54 dolardan 40 dolara düşürdü. Standard Chartered Bankası’nın 2020 yılı Brent tahmini, 35 dolar olarak revize edildi.

Petrol fiyatları Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?

Türkiye, birincil enerji tüketiminde yüzde 73, petrol tüketiminde yüzde 94, doğal gaz tüketiminde yüzde 99,6 dışa bağımlı bir ülke olarak, petrol fiyatlarının düşük seyrinden olumlu olarak etkilenecektir.

Tüketicinin, pompada ödediği benzin veya dizel fiyatının, ham petrol fiyatları ile bağlantısı olsa da azalan ham petrol fiyatlarının ithalat faturamıza yansıması ile pompadaki ürün indirimleri arasında (en azından zamanlama açısından) birebir bağlantıdan söz etmek yanıltıcı olabilir. Örneğin, pompa fiyatında (benzin) vergilerin payı yüzde 50 civarındadır.

Türkiye; ham petrol ve doğal gaz ithalatına, 2017 yılında 20,7 milyar dolar, 2018’de 22,9 milyar dolar ödemiştir. Toplam enerji ithalat faturası (sıvılaştırılmış hidrokarbon gazları, taş kömürü, vb. dâhil) 2017'de 37,2 milyar dolar, 2018’de 43 milyar dolardır.

Bir fikir vermesi açısından Brent petrolünün 2017 ortalaması 54,2 dolar/varil, 2018 ortalaması 71,3 dolar/varildir. Eğer petrol fiyatı 2020’de öngörüldüğü gibi 43 dolar civarında gerçekleşirse, enerji ithalat faturamızın 30 milyar dolar seviyesine gerilemesi mümkün olabilir.

TÜRKİYE YENİLENEBİLİR KAYNAKLARA YÖNELMELİ


Ancak bu arada, özellikle corona virüsünün ve bunun yanı sıra, (ülkemizi ilgilendiren boyutları nedeniyle) Libya ve Suriye’deki gelişmelerin, Türk Lirası ile dolar paritesi arasındaki oranı nasıl etkileyeceği de bir diğer önemli parametre olacaktır.

Gerek petrol fiyatlarının belirlenmesinde ve gerekse dolar – TL paritesinde (mevcut koşullarda) belirleyici oyuncu olması pek mümkün görünmeyen Türkiye’nin, gerek enerji politikalarında ve gerekse dış politikada, yepyeni ve daha sürdürülebilir (daha az bağımlı, yenilenebilir kaynak ağırlıklı, daha az enerji yoğun) seçenekleri değerlendirmesinin zamanı gelmiş ve geçmektedir.