Corona virüsü salgını ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana tarihin en ağır krizini yaşayan dünya, eskiye dönüşün imkansız olduğu bir süreçten geçiyor. Pek çok sektör, ‘yeni normalleşme’ için çalışmalarına hız verirken, özellikle gıda sektörünün sağlık ile birlikte salgın sürecinde ve sonrasında, yeni dünyanın taşıyıcı kolonu olarak öne çıkması bekleniyor.

İlk vakaların açıklanması ile bir anda öne çıkan boş market raflarının yeniden hatırlattığı tarımsal üretim ise, büyük dalgalanmalarla büyük dönüşümlerin eşiğinde. Tüm dünyada 515 milyon aile çiftçisinin katkı sunduğu tarımsal üretimin değeri 3. 725 milyar dolar.

Tarımsal üretimin yüzde 56’sı küçük üreticilerden oluşurken, gıda üretiminin yüzde 85’ini bu üreticiler sağlıyor. Dünyanın 5 büyük tarım üreticisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye ise son 15 yılda tarım alanlarının yüzde 12’sini, çiftçisinin ise son 10 yılda yüzde 38’sini kaybetmiş bir şekilde bu krize yakalandı.

Gelinen noktada özellikle ekim ve bazı ürünler için hasat ayı olan mayıs, tarlada sıkıntılı başladı. Buna ülkelerin ihracat ve ithalat kısıtlamaları da eklenince tüm dünyada fiyat dalgalanmaları hız kazandı.

Üretim maliyetlerindeki artışla birlikte küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu krizin en büyük mağduru olduğuna dikkat çeken Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık ile mayıs itibarıyla öngörülen tedarik sıkıntısının ardından,  yaşanacak gelişmeleri konuştuk…

Ayşegül Selışık


2.DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRAKİ EN BÜYÜK KRİZ

Tarihte yaşanmış diğer salgınların sonuçları da göz önüne alındığında, Türkiye’de ve dünyada tarımsal faaliyetlerin büyük bir kısmını oluşturan küçük ve orta ölçekli aile işletmeleri üzerinde Covid-19’un nasıl bir etkisi oldu?

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki Covid-19 yakın tarihte karşılaşılan herhangi bir krize benzemiyor. BM kayıtlarına göre 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en yaygın ve büyük kriz. Bu küresel çapta bir sağlık ve gıda sorunu.

Tarımsal ve gıda üretimi ile tedarik zincirlerine etkisi de kaçınılmaz olarak yıkıcı oluyor. Küçük ve orta ölçekli üreticiler bu krizin en büyük mağdurları arasında. Artan döviz kurları ile pandemiği kontrol amaçlı getirilen sınır kontrolleri beraberinde üretim maliyetlerini de yükseltiyor.

Finansal açıdan bu kesim büyük bir belirsizlik hissi içinde. Ek olarak, sınırlarda getirilen önlemler ve artan hane halkı talebine istinaden, ambalaj malzemeleri ve diğer girdi tedariklerinde sıkıntılar gözleniyor.

Salgın sonrası üretimin ölçek yapılanmasında bir değişim bekliyor musunuz?

Üretimin ölçek yapılanmasında bir değişiklik öngörümüz yok. Aksine küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, hem tarım hem gıda üretiminin oldukça kritik parçaları. Bu kesimlerin desteklenmesi ve ekonomik ve sosyal hayatın sürdürülmesindeki hayati rolünü bir kez daha gördüğümüz gıda arz zincirlerinin aksamadan işlemesini teminen, bir dizi önerimiz var hükümetlere.

Küçük ve orta büyüklükteki gıda üreticilerinin vergi yükünün hafifletilmesi, pazara ulaşımlarının kolaylaştırılması, hükümetlerin direkt alımlar yoluyla bu kesimleri desteklemesi, Gıda Bankaları aracılığıyla olası ürün fazlalıklarının ihtiyaç sahiplerine iletilmesi ve böylelikle gıda israfının önlenmesi/azaltılması, e-ticaret gibi kanallar aracılığıyla pazara ulaşımının güvenli hale getirilmesi gibi öneriler sıralıyoruz.

Ülkelerin salgının hemen ardından ilk etapta devreye aldığı ihracat ve ithalat yasağı gibi tedbirlerin uzun süreli olmasının ne tür sonuçları olabilir?

Bu sınırlamaların uzun süreli olmaması gerektiği konusunda dünya çapında yoğun bir görüşme ve kamuoyunu uyarma trafiğimiz var. Şu an için bu anlamda büyük bir sorun görünmüyor.

Ancak, eğer dünyanın büyük tarım ürünü ihracatçısı ülkeleri, küresel gıda ticaretini sekteye uğratacak sınırlamalar uygularsa gıda dağıtım zincirinde kırılmalar meydana gelebilir. Bu engellemeler, yerel ve ulusal bazda gıda fiyatlarında yüksek hızlı artışlara neden olabilir.

Ülkeler virüse karşı ilk adımda kendi ulusal çıkarlarını korumak için bazı sınırlamalara gitti. Bu anlaşılabilir; ancak bunun tam bir yasağa dönüştürülmemesi ve gıda ticaretinin eski hacmine ulaşması son derece önemli.

GIDA FİYATLARI DOMİNO ETKİSİ YARATIR

Türkiye’de ve dünyada gıda fiyatlarında kısa ve orta vadede nasıl bir değişim bekliyorsunuz?

Kısa vadede korunaksız ve dışa bağımlı ülkelerde güçlü artışlar yaşanmaya başladı bile. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, aralarında Türkiye’nin de olduğu büyük üreticiler liginde şu an için büyük bir kırılganlık veya riskin olmaması. Risk daha çok gelişmemiş ülkeler ile gıdada dışa bağımlı ülkeler için mevcut.

Fakat şunun altını tekrar önemle çizmek gerekiyor. Küresel tarım ve gıda üretimi birbirine sıkı bağlarla bağlı. Sistemdeki kırılma ve sert şoklar herkesi etkiler. Aşağıdan yukarıya doğru domino etkisi yapar.

Şu ana kadar en şiddetli fiyat artışı Afrika’da yaşandı. Artışlar yüzde 30’lar seviyelerini gördü. Fiyat artışları mayıs başı itibarıyla ABD’de yüzde 4.1, Kanada’da yüzde 3.3 Çin’de yüzde 3.8 , Fransa’da yüzde 3.4, Rusya’da yüzde 3.8, İngiltere’de yüzde 3.2. Türkiye’de ise bu rakam yüzde 3.8 düzeyinde.

Gerekli tedbirler alınmazsa burada bir miktar daha tırmanış beklenebilir. Artışın Türkiye’de görece az olması, Türkiye’nin tarım ve gıda alanındaki avantajını ortaya koyuyor. Tarım ve gıda alanında büyük oyunculardan biri olan Türkiye, ithal ettiği tarımsal ürünlerin önemli bir kısmını yurtiçinde işleyip ihraç ediyor.

Dolayısıyla ithalat yapılan ülkelerdeki kısıtlamalar veya fiyat değişiklikleri, ürün bazında rekolteye bağlı olarak bölgesel ya da küresel dalgalanmalardan Türkiye’nin de etkilenmesine neden olabilir.

SALGIN 80 MİLYON İNSANI AÇLIĞA İTECEK

Gıda ve tarım sektöründe normalleşme hangi aşamalarla gerçekleşebilir, olası dönüşümlere ilişkin öngörüleriniz nelerdir?

IMF Nisan ayındaki raporunda küresel ekonominin 2020 yılında yüzde 3 küçüleceğini öngörüyor. Bu 2008-2009 krizinde yaşanandan daha büyük bir küçülme. Bu durum düşük gelir seviyesindeki veya salgın nedeniyle işini kaybeden bir çok insanın satın alma gücünü, dolayısıyla sağlıklı bir bünye için besleyici gıda ürünlerine erişimini zorlaştıracak.

Küresel durgunluk tüm ülkelerin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH)larında yüzde 2 ila 10 arasında küçülmeye sebep olacak. Küçülme nedeniyle çoğu düşük gelir seviyesine sahip olan net gıda ithalatçısı ülkelerde yetersiz beslenen insan sayısının en iyi ihtimalle 14, en kötü durumda ise 80 milyon kadar artması bekleniyor.

Covid-19 öncesinde dünyada 820 milyon insan açlıkla mücadele ediyordu. Covid-19, üretim ve tüketim alışkanlıklarında ciddi dönüşümlere neden oluyor. İnsanlar artık daha uzun raf ömrü olan gıdalara yöneliyor. Özellikle restaurant, otel gibi hizmet sektörü işletmelerinin kapatılması sonucunda taze meyve-sebze ve diğer bozulabilir ürünlere olan talep azaldı.

Bu da fiyatların düşmesine ve satışların yavaşlamasına yol açtı. Salgınla birlikte evde yemek tüketimi daha da arttı. Evde yemek, hem gıda arzı ve talebinde hem de gıda türlerinde radikal değişimlere neden olacak.

AKSAMALAR BAŞLADI

Gıda arzında ve üretiminde kısa ve orta vadede ne tür sıkıntılar bekliyorsunuz?

Yakın dönemde özellikle yaş sebze ve meyve üretiminde hasat dönemine giriliyor. Alınan hareket kısıtlayıcı tedbirlerin söz konusu hasat faaliyetlerini olumsuz etkilememesi kritik öneme sahip. Olabilecek aksaklıklar, bir yandan gıda israfına neden olacakken bir yandan da fiyatları yukarı doğru baskılayacaktır.

Özellikle mayıs itibariyle gıda tedarik zincirlerinde aksama öngörülüyor. Hasat mevsiminde iş gücündeki azalma tarım ve gıda üretimini de olumsuz etkileyecek. Özellikle taze gıda tedarik zincirleri için ulaşım yollarındaki tıkanmalar bizi daha fazla gıda kaybı ve israfıyla karşı karşıya bırakabilir.



ZİNCİRDE ÇİFTÇİ ZORDA

Türkiye özelinde üretim ve tedarik zincirinde problemli görülen ve acil önlem alınması gereken alanlar hangileri?

Ulaşım kısıtlamaları ve karantina önlemleri, çiftçilerin ürünlerini pazara ulaştırması noktasında sıkıntılar yaşanmasına neden oluyor. Bir diğer sorun da mevsimlik tarım işçilerinin tarlalara ulaşımının ve sağlıklı çalışma koşullarının oluşturulması. Hasat mevsiminin yaklaşması ile birlikte bu konu kritik bir soruna dönüşme riski taşımaktadır.

FAO olarak, ülkemizin de  dahil olduğu, Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkelerinde yürütülen ve gıda arz zincirinde yer alan çiftçiden, sanayiciye ve perakendeciye kadar ilgili aktörlerin algılarını ölçen iki haftalık Hızlı Değerlendirme Anketi’mizde, önümüzdeki dönemde en çok etkilenecek sektörlerin başında balık, sebzeler, hayvancılık ve et, süt ve süt ürünleri, tahıl ve patates olabileceği öne çıkmıştır.

Arz zincirinde en çok etkilenen kesimlerin ise açık pazarlarda satış yapan çiftçiler/üreticiler, lokanta vb. toplu yemek hizmetleri, tarımsal girdi sağlayıcıları ve ulaştırma ve nakliye hizmetleri alanındakiler olacağı düşünülmektedir. Çiftçiler ve tarımsal girdi tedarikçileri salgının etkisi nedeniyle fiyat değişimlerini en yoğun yaşayan kesimler.

Bu değişim, hayvancılık ile et ve süt gibi üretimin talebe uyarlanmasının zaman istediği sektörlerde daha yoğun ve fiyat düşüşü şeklinde hissediliyor.