Turizm Ortak Akıl Platformu'ndan konuyla ilgili şu açıklama yapıldı:

İstanbul Havalimanı güvenlik komisyonunun 19.12.2019 tarihli toplantısında 2019/16 sayı ile “Terminal Gelen Yolcu Katı gümrüklü salon çıkış kapısı önünde karşılama alanına, yolcu yakınları dışında, karşılama amacıyla gelerek elinde karşılayacağı kişilerin ismi, firma adı, numarası vb. pankart, döviz vb. bulunduran veya asan kişilerin bahse konu alana alınmayarak terminal dışına alınması ya da İGA Meeting Lounge alanına yönlendirilmesi uygun görülmüştür” şeklinde bir karar alınmış ve söz konusu karar 01.01.2020 tarihinden itibaren uygulamaya konulmuştur.

'YASA İLE GÜVENCE ALTINA ALINMIŞ TRANSFER YAPMA HAKKIMIZ ENGELLENDİ'


İstanbul havaalanı işletmecisi İGA tarafından yapılan açıklamalarda, seyahat acentalarının görevlendirdiği T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kokart verilmiş profesyonel turist rehberleri ile 1618 sayılı yasa ile kurulmuş bir kamu kurumu olan TÜRSAB’ın transfer görevlisi belgesi verdiği acenta yetkilileri, “hanutçu” ve “çığırtkan” tabir edilen ve kaçak faaliyetleri nedeniyle mesleğimize de zarar veren kişilerle eşdeğer görülmüş, yasa ile güvence altına alınmış transfer yapma hakları engellenmiştir.

Hak sahibi ile illegal faaliyet gösterenler bir farz edilmiş, bu farkı gözetmesi gereken güvenlik güçlerimiz, alınan yanlış karar uyarınca hak sahiplerinin faaliyetini engellemişlerdir.

Karara gerekçe olarak “Sessiz Havaalanı Konsepti” gösterilmektedir. Dünyada bu konseptin ilk geliştirildiği ve uygulandığı havaalanları olan Helsinki, Viyana ve Mumbai havaalananları başta olmak üzere dünyanın hiçbir havaalanında böyle bir yasaklama yoktur. Sessiz havaalanı konsepti özünde anonsları azaltmak ve kapılarda anons yapmak esasına dayanmaktadır.

Bu konsepti en iyi bilen de tüm dünya ile iş yapan seyahat acentalarıdır. Dile getirilen gerekçe aklımızla alay etmek anlamına gelmektedir. Transfer faaliyetinin ayrılmaz bir parçası ve başlangıç noktası olan karşılama; gürültülü bir eylem değildir. Eğer belirtilmek istenen bazı kişilerce yaratılan görüntü kirliliği ise, bunun çözümü pankart tutmayı yasaklamak değildir. Belgesi olmayan kişileri engellemek, pankartlara standart getirmek, vs gibi bizlerin de destekleyeceği bir dizi önlem almak olanaklıyken, münhasıran acentacılık faaliyeti olan bu işi bir rant kapısı olarak görmek, “Deli Dumrul” misali haraca bağlamak ve bir tekel oluşturacak şekilde uygulanması mümkün olmayan bir sistemi dayatmak hem Türk Turizmine zarar vermektedir, hem de kanuna aykırıdır.

1618 sayılı yasa ve yasanın uygulanması için çıkarılmış olan Seyahat Acentaları Yönetmeliği seyahat acentalarının münhasır faaliyetlerini tek tek saymaktadır. Transfer faaliyeti de bunlardan biridir ve daha önce ifade ettiğimiz üzere karşılama, transfer faaliyetin başlangıç noktası olarak transferden ayrı düşünülemeyecek bir etkinliktir. Hukuk normatiftir ve bir normlar hiyerarşisi ile işler. Daha alt bir hukuksal norm olan güvenlik kurulu kararı ya da valilik genelgesi, daha üst bir hukuksal norm olan kanuna aykırı olamaz. Yukarıda anılan karar 1618 nolu kanunla açıkça acenta faaliyeti olarak belirtilen hakkımızın İGA tarafından gasp edilmesine yol açmaktadır.

BU DURUM KABUL EDİLEMEZ


Ülkemizin gönüllü elçileri olarak Türkiye’nin tanıtımında önemli bir rol üstlenen, çok önemli döviz girdisi sağlayan, onlarca sektöre ülkemize getirdiği turistlerin harcamaları yoluyla katkı yapan, cari açığın kapanmasında başı çeken Turizm Seyahat Acentaları olarak; yasa ile bizlere tanımış haklarımızın gasp edilmesine sessiz kalmayacağımızı, başta hukuksal yollar olmak üzere bütün yasal yolları kullanarak bu haksız ve yanlış karardan dönülmesi için mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.