Bu sene Cumhuriyet'in ilanının 97. yıl dönümünü kutladık. Bugün itibariyle bir asrı devirmeye üç yıldan az bir zaman kaldı. Türkiye Cumhuriyeti, 100 yaşına yaklaşmasına rağmen, hâlâ demokrasi sınavı verdiğimiz günlere şahit olabiliyor. Cumhuriyet bir yönetim şekli fakat demokrasi, yıllar önce ustaların da dediği gibi, narin bir çiçek. Onu ancak içselleştirdiğimizde mümkün kılabiliriz. Biz de buradan yola çıkarak bu 10 Kasım'da 'demokrat Atatürk'ü anacağız. Gazi Paşa'nın demokrasi ile ilişkisini, kadim dostu Ali Fuat Cebesoy'un ifadeleriyle anlatacağız. Çünkü onun yaklaşımı, yüz yıl sonra bile nesillere örnek olacak nitelikteydi.

ATATÜRK'ÜN KADİM DOSTU CEBESOY

Ali Fuat Cebesoy, düşman işgali sırasında İzmit'ten Ankara'ya ilerleyen İngiliz birliklerine ateş açma emrini veren ilk komutandı. Yani Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan. Ancak onun Atatürk'le olan hikâyesi, yıllar öncesine, Harp Okulu sıralarına kadar uzanıyor. Aynı sınıfta öğrenci olmuşlardı ve Atatürk'ün kadim dostuydu. Atatürk, yaşamının son günlerinde bile onu hep yanında istemişti. Bir ömür süren bu dostluk, Milli Mücadele yıllarında çok kritik roller oynayacak ve Cebesoy'u, Atatürk'ün hayatının en önemli tanıklarından biri yapacaktı.

HAKEMSİZ TARTIŞMAZDI

Henüz sadece Mustafa Kemal olduğu zamanlarda, yani cumhuriyetin ilanından çok önce, bir arkadaşıyla münakaşaya gireceği zaman bile ortamda hakemlik yapacak birinin olmasını tercih ederdi. Öğrenci Mustafa Kemal'in tüm fikir tartışmalarında, haklı ile haksızı tayin edecek üçüncü bir kişi bulunmalıydı. Haksız bulunursa sorardı; “Neden böyle düşünüyorsun?” diye. Sorgulamak onun için bir yaşam biçimiydi. Başka türlü siyaset tartışmazdı.

[caption id="attachment_6118193" align="aligncenter" width="800"] Harp Okulu'nda 1901 yılında Mustafa Kemal Atatürk ve sınıf arkadaşları. Alt Sıra Soldan Sağa: Kazım Özalp, Mustafa Kemal Atatürk, Muzaffer Hayri, Ali Fuat Cebesoy. Üst Sıra Soldan Sağa: Ali Fuat Bulca, Lütfi Müfit Özdeş, Suat Naci.[/caption]

23 Nisan 1920'de kurulan ilk Meclis'in mebusları, tahmin ettiklerinden çok daha farklı bir Mustafa Kemal'le karşılaştılar. Misak-ı Milli'yi anlatan o Mustafa Kemal, güçlü güçsüz ayırmaksızın itiraz eden herkese demokratik bir şekilde yanıt veriyordu. Ali Fuat Cebesoy, hatıralarında Atatürk’ün bu üslubunun insanları fazlasıyla etkilediğini ve ‘Milli Mücadele’ye ikna etmek açısından kritik bir rol oynadığını söylüyor.

‘BİZ ZANNETTİK Kİ KILICI BELİNDE BİR KUMANDAN’

Demokrasinin Atatürk'ün ruhuna işlediğini söyleyen Cebesoy, Milli Mücadele çağrısı yapıldıktan sonra, Türkiye'nin dört bir yanından gelen temsilcilerin çok farklı bir Mustafa Kemal beklediklerini ifade ediyor. O günleri anlatan Cebesoy, Atatürk için mebuslara "Nasıl bir adam?" diye sorduğunu ifade ediyor. Aldığı cevaplar Atatürk’ün yaklaşımını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

[special_article_template title="" desc="'Biz zannettik ki diyorlar, kılıcı belinde bir kumandan. Emir verecek, gidin oraya, gelin buraya diyecek. Halbuki bambaşka bir Mustafa Kemal var. Kuvvetli bir devlet adamı. Hiç bıkmıyor, suallerimize cevap veriyor. Bizim en tereddüt ettiğimiz noktaları aydınlatıyor. Ve emin olun ki diyor, büyük bir imanla gidiyoruz.'" who="Ali Fuat Cebesoy"]

"BRAVO PAŞAM"

Cebesoy, Atatürk'ün üslubu ve konuşmalarının insanların içini ferahlattığını aktarıyor. "Bravo paşam” diyerek Mustafa Kemal Atatürk’ü tebrik eden Cebesoy, şu ifadeleri kullanıyor: "Çok yorulmuşsunuz, çok parlamenter iş yapmışsınız, daha Meclis toplanmadan ve siz de İstanbul’a gitmeden bunların hepsi birleşip, kalkıp İstanbul’a gidiyorlar. Ne güzel dedim bu, bravo dedim. ‘Bunu hangi mektepte öğrendiniz siz?’ diye sordum. Atatürk cevap verdi: ‘Bilirsin’ dedi; ‘hem askerlik yapardık hem de siyaset yapardık harp okulunda. Konuşmasını çok severdik, böyle ikna etmek için çalışırdık. Bak, şimdi işimize yarıyor.’”
İNSANLAR HAYRET EDİYORLAR

Ali Fuat Cebesoy’un hatıralarının bu kısmını okuduğumuzda kudretli bir liderle karşılaşıyoruz. Ancak asla ‘dediğim dedik’ bir adam değil bu. Gelen temsilcileri üslubuyla memnun eden, onların lisanını konuşan bir Mustafa Kemal Paşa var. İnsanlar hayret ediyorlar. Çünkü Cebesoy’un da dediği gibi, sadece emir veren ve ‘şunu yapın, bunu yapın’ diyen bir Mustafa Kemal bekliyorlar. Tanıştıktan sonra “Bu adam nereden geldi? Nasıl oldu?” diyorlar. Üstelik bunlar daha Büyük Millet Meclisi kurulmadan önce olan şeyler. Birinci Dünya Savaşının galip devletleri tarafından işgal edilmiş, hiç kimsenin hak tanımadığı o milletin temsilcileri söylüyor bunu.

Tarihin en zor şartları altında bir milleti kendi etrafında toplamayı başarmış bir Mustafa Kemal Paşa’dan bahsediyoruz. Üstelik silahıyla, kılıcıyla, tepeden hükmeden sözleriyle yapmıyor bunu. Demokrasi yanlısı olan, demokrat Atatürk olarak yapıyor. Sonuç olarak karşımıza şu çıkıyor: Üslup, bugün olduğu gibi o gün de her şey demek ve belli ki Mustafa Kemal Paşa bunu çok iyi biliyor.

Kaynak kitap
Ali Fuat Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar
Kuva-yı Milliye ve Cumhuriyet Devrimleri
Osman Selim Kocahanoğlu