Libya açıklarında Türk ticaret gemisine yapılan baskın, hem içeride hem dışarıda büyük yankı uyandırmıştı. Irini Harekatı'nda görevli Hamburg Fırkateyni personeli, helikopterle Türk ticaret gemisine inmiş ve gemide saatlerce arama yapmıştı. İstanbul'dan hareket eden gemide insani yardım malzemeleri dışında hiçbir şey bulunamadı. Yunanistan Deniz Kuvvetlerinden bir komutanın sevk ve idaresinde yapılan harekat, Türkiye cephesinde büyük tepki çekti.

Alman Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer, "Alman askerleri doğru hareket etti" dese de uzmanlar bu savın kesinlikle doğru olmadığını belirtiyor. Alman fırkateyninin bu hamlesini daha net anlamak için öncelikle Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasına odaklanmak gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin bölgedeki hamleleri Almanya, Fransa ve Yunanistan başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin çıkarlarıyla çelişiyor. Türkiye’nin ise Doğu Akdeniz’deki haklarını koruması ve savunması oldukça önemli. Biz de buradan yola çıkarak Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve 'Mavi Vatan' doktrininin isim babası Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile konuştuk.

Hamburg Fırkateyni'nin personeli gemiye helikopterle böyle indi. O anlar Türk ticaret gemisi Roseline-A personeli tarafından cep telefonuyla anbean görüntülendi. | Fotoğraf: İHA videosu


DOĞU AKDENİZ SORUNUNUN NEDENLERİ NE?

Cem Gürdeniz: ‘Doğu Akdeniz sorununun üç temel sütunu var’

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Doğu Akdeniz sorununu şöyle özetliyor: “Sorun, küresel düzenin değişime uğradığı, hegemonyanın el değiştirdiği bir dönemde gerileyen batının Türkiye’yi kendi jeopolitik ve jeoekonomik tercihlerine göre şekillendirme dayatmasıdır.” Cem Gürdeniz sorunun üç temel sütunu olduğu görüşünde:

  • Birincisi Türkiye’nin Mavi Vatan dediğimiz deniz yetki alanlarında 200 bin kilometrekarelik bir alanı Yunanistan ve Güney Kıbrıs lehine terk etmesinin dayatılmasıdır.

  • İkincisi KKTC’nin bağımsız varlığının sona erdirilerek, Türk askerinin federal çözüm altında adadan tamamen çekilmesinin sağlanmasıdır.

  • Üçüncüsü ise Irak ve Suriye kuzeyindeki Kürt bölgelerinin birleştirilerek Akdeniz’de denize çıkışı olan kukla bir Kürt devletinin kurulması ve daha sonra Türkiye’den büyük bir parçanın buraya eklenmesidir.


Cem Gürdeniz, "Türkiye’de iktidarda hangi hükümet, hangi rejim olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini ipotek altına ve hatta yok etme riski altına alan bu hedeflere direnmesi gerekir" diyor.

Libya ve Dağlık Karabağ sürece katkı sağladı

Libya ve Dağlık Karabağ’da elde edilen askeri başarıların Türkiye açısından sürece katkı sağladığını söyleyen Cem Gürdeniz’e göre; bu başarıların Doğu Akdeniz meselesiyle birlikte değerlendirilmesi lazım. Gürdeniz, “24 Kasım’da gerçekleşen Roseline-A gemisi baskını, bu sürece ciddi zarar vermişse de ABD ve AB korkusu ile devletin jeopolitik hak ve çıkarlarından asla vazgeçilmeden batı hegemonyasına direnilmelidir” görüşünde.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz meselesinde hem ekonomik hem de denizcilik anlamında haklarına sahip çıkması son derece önemli bir konu. Ancak bu mesele daha çok olaya şahit olacak gibi görünüyor.

İsmail Hakkı Pekin: ‘Türkiye’yi Antalya körfezine hapsetmeye çalışıyorlar’

Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin' göre "Türkiye’yi Antalya körfezine hapsetmeye çalışıyorlar." Aslında Doğu Akdeniz'de Türkiye açısından bir sorun olmadığını söyleyen Pekin, “Sorunu çıkaran Türkiye karşıtı bir grup. Yunanistan, söz sahibi olmak isteyen Fransa, onun arkasında Almanya'yı sayabiliriz. ABD'nin desteğiyle Mısır ve İsrail de bu işin arkasında” ifadesini kullanıyor.


Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin


Türkiye’nin stratejisinin çok açık olduğunu söyleyen Pekin, şöyle devam ediyor: “Türkiye Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumaya çalışıyor. Buradaki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge konusunda haklarımızı korumaya çalışıyoruz. Türkiye’yi Antalya körfezine hapsetmeye çalışmalarının yanı sıra Kıbrıs'ı da bir şekilde Türkiye'nin kontrolünden almaya çalışıyorlar. Amaç Türkiye’nin Akdeniz’de daha fazla söz sahibi olmasını ve buradan elde edebileceği ekonomik menfaatlerini engellemek. Bu menfaatlerin içinde doğalgaz, petrol, balıkçılığın yanı sıra toprağın altındaki madenler de olabilir tabii.”

Seyrüsefer konusu da dahil olmak üzere Türkiye’nin haklarını korumaya çalıştığını belirten Pekin, “Türkiye’nin Libya’ya yardım etmesi, hemen yanı başında bir terör devletinin kurulmasını engellemek için Suriye’deki faaliyetleri, Doğu Akdeniz’de haklarını korumaya çalışması, Kıbrıs’ta kendi tezlerinin olması, bunlar Almanya, Fransa ve Yunanistan gibi ülkeleri rahatsız eden şeyler. Onların yanı sıra Mısır, Lübnan ve İsrail gibi devletler de bu anlamda bizim karşımızda. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı da bu listeye ekleyebiliriz” görüşünde.

DENİZCİLİK AÇISINDAN TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ HEDEFİ

Cem Gürdeniz: ‘Türkiye denizcilikte hak ettiği yeri almalıdır’

“Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hedefini denizcilik açısından nasıl değerlendirmeliyiz?” diye sorduğumuz Cem Gürdeniz, “21. Yüzyıl bütün dünyada okyanuslar ve denizler yüzyılı olacaktır” dedi. “İnsanlık denize dönüyor” diyen Gürdeniz, karada kaynakların tükendiğini belirtiyor. “Yarımada coğrafyası ile bir deniz devleti olan Türkiye, 21. Yüzyılda mutlaka denizci bir devlet olmalıdır” diyen Gürdeniz’in konuyla ilgili görüşleri şöyle: “Türkiye; donanması, deniz endüstrisi, deniz bilimleri ve deniz kültürü, kısacası denizcilik gücü ile nüfusunun, coğrafyasının, ekonomik büyüklüğünün hak ettiği yeri almalıdır. Bunun için donanmasının son 100 yılda ve özellikle soğuk savaş sonrası dönemde sergilediği gelişim tüm ülkeye örnek olmalıdır.


"Devlet mutlaka denizcileşmelidir" diyen Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege'deki deniz yetki alanlarını kapsayan 'Mavi Vatan' doktrininin de fikir babasıydı.


'Devlet mutlaka denizcileşmelidir'

Türk devletinin mutlaka denizcileşmesi gerektiğini söyleyen Gürdeniz, Türkiye'nin denizcilik bakanlığının olmamasına dikkat çekiyor: "Halk ancak devlet denizcileşirse bu hedefi yakalar. Doğu Akdeniz’in son üç yılda tetiklediği ‘Mavi Vatan’ sembolü ve kavramı üzerinden özellikle gençlerde oluşan denizcileşme bilinci geleceğe taşınmalıdır. Potansiyel büyüktür, kapı açılmıştır. Devletin buna rehberlik etmesi gerekir. Unutmayın ki devletin henüz ne denizcilik bakanlığı, ne de müsteşarlığı vardır. Maalesef, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığında genel müdür seviyesinde yönetilen bir denizciliğimiz söz konusudur."

İsmail Hakkı Pekin: 'Doğu Akdeniz hayati öneme sahiptir'

İsmail Hakkı Pekin ise Türkiye’nin denizcilik açısından menfaatlerini şöyle özetliyor: “Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de denizcilik anlamında menfaati, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı açısından buralardaki haklarını korumak ve bölgenin paylaşımıdır. Münhasır ekonomik bölgenin deniz yetki alanlarının sınırlarının netleşmesi ve Türkiye'nin hem kendisinin hem de KKTC'nin bölgedeki kaynaklarının açık ve net olarak belirlenmesi gerekir.”

Pekin'e göre Türkiye Doğu Akdeniz’deki hakkını alamazsa Ege karasularına ve Antalya körfezine sıkıştırılır. O zaman ne Anadolu'da tutunmamız ne de KKTC'nin tutunması ve bekası mümkün olur. Pekin bu açıdan bakıldığında Doğu Akdeniz sorununun Türkiye için hayati önemde olduğunu ve bir beka sorunu olduğunu söylüyor.

Cem Gürdeniz ve İsmail Hakkı Pekin’in denizcilik açısından söylediklerine baktığımızda, ‘Türkiye’yi denizlerden mahrum bırakmak’ amacı net bir şekilde uygulanmaya çalışılıyor ve Türkiye’nin bölgede etkin bir güç olması istenmiyor sonucuna varıyoruz.

[special_article_template title="" desc="'Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak benimsemeli ve az zamanda başarmalıyız.'" who="Mustafa Kemal Atatürk">

TÜRKİYE'NİN HEDEFLERİ AVRUPA ÜLKELERİNİ NEDEN RAHATSIZ EDİYOR?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin Fransa başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerini ve bilhassa Yunanistan’ı rahatsız ettiği biliniyor. Cem Gürdeniz’e sorduğumuz sorulardan biri de bu konuyla ilgili.

 'Türkiye’nin hamleleri meydan okuma gibi algılanıyor'

Türkiye’nin denizlere dönmesi ve çevre denizlerden açık denizlere çıkmasının bölgede çıkarları olan devletler nazarında bir meydan okuma gibi algılandığını söyleyen Gürdeniz şöyle devam ediyor: "21. Yüzyılda özellikle soğuk savaş bittikten sonra kendi jeopolitik çıkarlarımız paralelinde denizlere dönmemiz ve çevre denizlerden açık denizlere çıkmamız, ABD ve AB’nin geleneksel denizci devletleri ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni rahatsız etti. Bunu deniz jeopolitiğine meydan okuma olarak okudular."

'Yunanistan hayal dünyasında yaşıyor'

Gürdeniz’e göre; Fransa, ABD’nin Asya Pivot stratejisinden sonra geri çekildiği Akdeniz’deki boşluğu doldurarak etki ve ilgi alanlarında kendi iradesini dayatmakta. ‘Mavi Vatan’ bu yönü ile Fransa için bir engel. Türkiye ise hem Doğu, hem de Batı Akdeniz’de donanma varlığı ile Fransa’nın bu sulardaki üstünlüğüne meydan okuyor. Ayrıca genel olarak Afrika’da ve Levant kıyılarında artan ‘Türk parmak izi’ de Fransa’yı rahatsız eden diğer bir faktör. Konuyu bu şekilde açıklayan Cem Gürdeniz, “Yunanistan bir nevi fantezi dünyada yaşamaktadır” diyor: “İçinde Helenizm, Ekümenik Ortodoksluk, Megali İdea, Enosis gibi kavramlarla, İstanbul (Konstontiople), Batı Anadolu (İyonya) ve Doğu Karadeniz’de (Pontus) yeniden var olma hayalleri olan bir dünyada yaşıyorlar. Bu dünyanın Türkiye’yi gerçek hayatta rahatsız eden en önemli alanı Ege ve Doğu Akdeniz’dir. Türkiye’yi Ege’den tamamen; Doğu Akdeniz’de ise neredeyse 150 bin kilometrekarelik bir alandan dışlayacak kadar gerçek dışı bir dünya bu. Yunanistan’ın devlet aklı gelişip değişmedikçe mevcut sorunların müzakere yolu ile aşılması çok ama çok zordur."

ALMAN GEMİSİNİN EYLEMİNİN HUKUKİ DAYANAĞI VAR MI?

Almanya Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer, olaydan sonra Alman askerlerinin doğru hareket ettiğini söylemişti. Biz de yıllarını denizlere adamış bir emekli komutan olan Cem Gürdeniz’e işin hukuki boyutunu soruyoruz.


Almanya Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer: "Alman askerleri tamamen doğru hareket etti. AB misyonu Irini kapsamında kendilerinden bekleneni yaptılar." | Fotoğraf: DepoPhotos


Cem Gürdeniz: 'Alman Savunma Bakanı haklı değil'

Gürdeniz, Alman bakanın haksız olduğu görüşünde. Konuyu şöyle açıklıyor: "BM Güvenlik Konseyi Kararı, UNSCR 2292’ye ve bu kararda adı geçmeyen SUA Sözleşmesi ve Ek Protokole gönderme yapıyor. Ne bu BMGK kararı ne de SUA Sözleşmesi ve Ek Protokolü, açık deniz alanında bayrak devleti onayı olmadan gemiye çıkma yetkisi verir. AB ve Alman makamlarının 4 saat kuralı çok sıkı kurallara bağlıdır ve Türkiye bu usulü uygulama konusundaki niyet belgesini Uluslararası Denizcilik Örgütüne (IMO) göndermemiştir. Kısacası gerçek anlamda bir oldu bitti vardır. Siyasi hedeflere yönelik bir kurgu vardır. Almanya bu süreçte kullanılmıştır."

İsmail Hakkı Pekin: 'Yapılan olay korsanlıktır, haydutluktur'

İsmail Hakkı Pekin ise geminin uluslararası sularda durdurulduğuna dikkat çekiyor. “Bu geminin durdurulması için hakkında çok fazla ihbar olması ve bu ihbarların da ciddi olması lazım. Böyle bir evrak gösteremiyorlar” diyen Pekin, “Türkiye şunu da talep etmeli. Bu ihbar nasıl geldiyse, hangi hususlar dikkate alınarak durdurulduysa, bunun belgesinin ortaya çıkması lazım. Böyle bir belge yok. Durduruluyor, durdurulduktan sonra aranmak istiyor."


Deniz hukukuna göre, gemilerde arama yapabilmek üzere gemiye personelin çıkması için bayrak devletinin rızasının alınması gerekmesine rağmen bu kurula uymadılar. Gemide 16 saat kaldılar ve insani yardımdan başka bir şey bulamadılar. | Fotoğraf: İHA videosu


Gemi kaptanının arama yapılmasını kabul etmediğini belirten Pekin, Cem Gürdeniz gibi 4 saat kuralına vurgu yapıyor: “Kaptan, Dış İşleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığına durumu bildirerek doğru işlem yapıyor. Şimdi şöyle bir şey var. Gerçekten gemi illegal bir şey yapıyorsa o zaman gelinir ve gemi durdurulur. Kaptan müsaade etmezse kendisine 4 saat bir süre verilir. Uyuşturucu, silah kaçakçılığı, köle ticareti veya korsanlık gibi dört tane ana konu varsa o zaman böyle bir şey yapabilirsiniz. Bunların hiçbiri yok. Kaptan da Türkiye'deki ilgili makamlara bunu bildirmiş, aratmaya müsaade etmemiş. Türkiye'den yetkili makamlardan yazı gelinceye kadar dokunmamaları gerekiyordu. Uluslararası hukuk buna müsaade etmiyor. Bu yüzden hem Almanların yaptığı hem de bölgeye inen İtalyan özel kuvvetlerinin yaptığı korsanlıktır, haydutluktur.”

BU OLAYI GERÇEKLEŞTİRMENİN AMACI NE?

Cem Gürdeniz: 'Sonuçları son derece yıkıcı olan bir süreç'

Cem Gürdeniz’in yapılan eylemin amacına yönelik görüşleri çok net. Her şeyden önce Alman fırkateyninin durdurduğu gemi bir Türk ticari gemisi. Üstelik Avrupa’da tanınan, bilinen ve saygınlığı olan bir şirkete ait. Bu açıdan bakınca meselenin vahameti daha net anlaşılıyor.

"AB, NATO müttefiklerimiz üzerinden Türkiye’ye silah çekmiş, vatan toprağı sayılan ticaret gemimizin kaptanını ve personelini 16 saat boyunca esir almıştır” diyen Gürdeniz, “Bu, sonuçları son derece yıkıcı olan bir süreçtir. AB Irini Harekât Merkezinin ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliğinin olağan açıklamalar ile duyurduğu basit bir olay değildir. 16 saat boyunca zapt edilen gemi, Türk bayraklı bir gemidir. G20 zirvesinin yapıldığı, Cumhurbaşkanının AB ve ABD’ye bağlılığını deklare ettiği bir günde bu skandalın yaşanması müttefiklik kapsamında değil ancak düşmanca hareket kapsamında değerlendirilebilir."

'Bu olay Türkiye’den intikam almak için yapıldı'

Yapılan harekette makul gerekçe olması için olgusal, somut delillere bağlı istihbarat bilgisinin yanı sıra, geminin geçmişinde kanunsuz faaliyetlere katıldığına dair kayıtlar da gerekli olduğunu söyleyen Gürdeniz, “Destekleyici unsurlar olarak liman devleti kontrolleri sırasında sık sık tutuklu kaldığı; ISPS Tüzüğü gerekliliklerini karşılayamadığı, donatanının maddi sorunları nedeni ile geminin zaman zaman haciz veya rehin kaldığı gibi olgulara dahi bakılabilir. Bu saydığım unsurlara Arkas Firmasına ait Roseline-A gemisi için bakılmadığı açıktır. Gemi Türk bayrağı taşıdığı ve Misrata Limanı'na gittiği için olağan şüpheli konumuna alınmış, siyasi nedenlerle kurban seçilmiştir. Geçen yaz Türk savaş gemileri eşliğinde Libya’ya giden iki gemimize denetleme yapamayan AB, Türkiye’den bir nevi intikam almıştır. Gemiye çıkma tamamen siyasi saikler içinde yapılmıştır. Şu ana kadar ne Almanya ne de AB, Roseline-A konusunda güvenilir, somut bir istihbarat bilgisi gösterememiştir. Bu bağlamda 16 saatlik aramadan sonra silah bulunmaması da bu yaklaşımın ispatıdır."