Göç İşleri Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde düzenlenecek festival, dünyanın en geniş kapsamlı tematik film festivali olacak. Festivalin onursal başkanlığını Süryani asıllı Suriyeli aktör Murray Abraham yapacak.

Festivalle ilgili bilgi veren Soylu konuşmasına şöyle başladı:

* Kurtuluşa yolculuğun ortak hikayesi, Nuh'un Gemisi'nin yolcularıyız. Hazreti Adem'in göç edip geldiği şu yeryüzünde ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'ın, Nuh tufanından sağ kurtulan Utnapiştim ile Gaziantep Karkamış'ta buluşması gibi biz de bugün başka bir göç hikayesiyle, aynı topraklarda buluşuyoruz.

* Yaşadığımız yerler farklı, inançlarımız farklı dillerimiz farklı ama hepimiz aynı hikayenin aynı göç hikayesinin çocuklarıyız. Hayatın her anında, medeniyetin her yanında göçten izler var. Habeş'ten Yemen'e, oradan Şam'a ulaşan kahve, İstanbul'da Mısır Çarşısı'na ulaştıktan sonra Avrupa'ya giderken ismi artık Türk kahvesidir.

* Avrupalı dostlarımız, Türk kahvesini de keyifle içiyorlar ve bildiğimiz kadarıyla Türk mutfağını da çok sevdiler. Eşsiz çizgileri ve romantizmiyle İspanya'daki El Hamra Sarayı, Doğu ve Batı arasındaki ilişkinin simgesi Bosna'daki Mostar Köprüsü, Venedik'teki Türk Hanı, Halep kebabı, Şam tatlısı, Musul aşı, ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz. Acem Şahı, Halep Müftüsü, Aynaroz Kadısı, Yemen Türküsü, Bağdat Türküsü... Bu hikayeden bize kalan, ağzımızda ne kadar lezzet, dilimizde ne kadar söz, mazimizde ne kadar çok birliktelik var.

Foto: Sözcü / İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Uluslararası Göç Filmleri Festivali için geniş katılımlı bir online basın toplantısı düzenledi


GÖÇTE KÜLTÜR DE VAR SEVGİ DE

Son yıllarda göçün hep dramlarının, trajedilerinin, sıkıntı ve göz yaşlarının konuşulduğunu anlatan Soylu şöyle devam etti: "Bugün göç var. Göç aslında hep var. Dilde var, zihinde var, kültürde var, sözde, sevgide var. Binlerce yıldır göç eden insanlığa kapılarını kapatmayı, kimseyi görmemeyi, kimseyi duymamayı öğütlüyoruz, galiba hata yapıyoruz. Artık göçün güzelliklerini, hayatlarımıza katkılarını konuşmanın, göçün ruhunu hatırlamanın zamanı geldi. Göç duygusunu, insanları nasıl kaynaştırdığını, medeniyetleri nasıl zenginleştirdiğini anlatmanın zamanı geldi."

Göçün güzelliklerini, kültüre, sanata katkısını yine sanatla söyleyip, sanatla anlatmak istediklerini belirten Soylu, Uluslararası Göç Filmleri Festivali'nin bu amaçla düzenlendiğini kaydetti.

Türkiye'nin, göçün en kritik aktörü konumunda olduğunu ifade eden Soylu, insanların yaşadıkları topraklarda, terörü, şiddeti ve istikrarsızlığı körükleyip, sonra bu insanlar yer değiştirmek istediğinde karşılarına maddeci bir bakışla çıkılamayacağını belirterek, "Gelişmiş dünya bugün maalesef tam da bunu yapmakta. Su yok. Sağlığa erişim, eğitim, adalet yok. Vekalet savaşlarının, silah tüccarlarının gelir elde etmek için kıyasıya mücadelesinin arasında kalmış çocuklar, yaşlılar, anneler var" dedi.

Avrupa’nın yaşananlara sırtını döndüğünü ve 21. Yüzyıl medeniyetinin iyi bir sınav vermediğini anlatan Soylu, "Alnımız hiçbir zaman muhataplarımız karşısında yere bakmadı" diye konuştu.

NAİM’İN HİKAYESİ BİZİM HİKAYEMİZ

En son izlediği "Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu" filminden oldukça etkilendiğini ve gözyaşları içerisinde seyrettiğini anlatan Soylu, "Hepimizin yaşadığı bir göç hikayesiydi” yorumunu yaptı.

Sinema filmlerinin herkesin hayatında etkisi olduğunu anlatan Soylu, “Kim, 'etkisi yok' diyorsa bence yanılıyordur. Bu kadar sıcak gündemin içerisinde sanata ayrılacak ufak bir zaman dilimi bence o sıcak gündeme galip gelir" dedi.