Aşının bulunmasıyla birlikte salgına karşı umutlar her geçen gün artıyor. Öte yandan tek derdimiz pandemi değil; gezegeni hor kullanan insanlık, yeni problemlere çok açık. Söz konusu sorunlardan biri de kuraklık. Kriz ülkemizin kapısına dayanmış durumda. Konuyla ilgili Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Meteoroloji Yüksek Mühendisi Gökhan Abur'un görüşlerine başvurduk.

Ekoloji ve iklim değişikliği alanlarında çalışan Doğanay Tolunay, Türkiye olarak yaptığımız yanlışları madde madde özetledi ve devlet ve yerel yönetimler nazarında neler yapılması gerektiğini açıkladı. Uzun yıllar Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Bölümü'nde görev yapan Gökhan Abur ise çok önemli bir İstanbul perspektifi çizdi. Yeterli yağış olmamasının sebeplerini açıklayan Abur, Kanal İstanbul'un neden yapılmaması gerektiğini de anlattı.

10 SORUDA SU KRİZİ: 


1) SUSUZLUK KAPIDA MI?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “İklim değişikliği ile yağışların düzensizleşmesi, bahar ve yaz yağışlarının azalması gibi nedenler suya erişimi zorlaştırmakta. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı yakın bir gelecekte başta büyük kentlerimiz ve tarım alanları olmak üzere su krizinin çok ciddi boyutlara ulaşacağını düşünüyorum” diyor.

2) TÜRKİYE OLARAK NELERİ YANLIŞ YAPTIK?

Tolunay, suyla ilgili yaşanan sıkıntıların yerel nedenlerini 7 maddede özetliyor:

  • Suyun bilinçsiz tüketimi

  • Yanlış kentleşme politikaları

  • Su havzalarının yapılaşması ve suların kirlenmesi

  • Tarımsal sulamada çok fazla su kullanımı

  • Yöreye uygun tarımsal ürünlerin yetiştirilmemesi

  • Orman alanlarının madencilik ve enerji yatırımları gibi uygulamalarla tahrip edilmesi

  • Yanlış ve amaç dışı arazi kullanımları


Prof. Dr. Doğanay Tolunay | Fotoğraf: Instagram


3) İSTANBUL NEDEN BU HÂLE GELDİ?

İklim değişikliği susuzluk ve kuraklık için önemli bir faktör olsa da geçmişte yapılan hatalar bugünkü durumun en önemli sebebi. İstanbul'un başından beri su fakiri bir şehir olduğunu belirten Gökhan Abur, Bizans ve Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere İstanbul halkına hep taşıma su verildiğini belirtiyor. Şimdiki İstanbul'un tarihteki şehirden çok daha büyük olduğuna dikkat çeken Abur, "İstanbul'a su verebilecek su havzalarını imara açmışız ve şehri perişan etmişiz" diyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre su yılının başlangıcı 1 Ekim tarihi. Ekim ve Kasım ayını ülkemizin çok yağışsız geçirdiğini söyleyen Gökhan Abur, "Avrupa'da yağışlar vardı. Geçtiğimiz bir hafta içinde İtalya, İspanya ve Yunanistan'da çok kuvvetli yağışlar meydana geldi. Ancak bu yağışlar bize bir türlü yeteri kadar gelemiyor" ifadesini kullanıyor.

Meteoroloji Yüksek Mühendisi Gökhan Abur | Fotoğraf: DepoPhotos


Ege ve Akdeniz'de de kuvvetli yağışların başladığını ama İstanbul'da hâlâ aralıklı yağış geçişleri olduğunu belirten Abur, yanlış şehirleşmeye dikkat çekiyor: "Bir yere yerleşim yeri kurulurken, mutlaka öncelikle meteorolojik etütlerinin yapılması ve şehircilik meteorolojisinin öngördüğü parametrelere göre yerleşim yerlerinin saptanması lazım."

Abur'a göre şu sorular mutlaka sorulmalı:

  • Bölgenin rüzgar yönleri nasıl?

  • Ortalama yağış sayısı nasıl?

  • Hakim rüzgarlara göre binalar ne şekilde yerleştirilmeli?


"Bu temel faktörler göz önüne alınması gerekirken maalesef alınmamış" diyen Abur, "İstanbul'un su havzaları yalnız Ömerli ve Alibeyköy değil, Terkos civarı da tamamen perişan edilmiştir" diyor.

4) KURAKLIKTA GÖKDELENLERİN ROLÜ NE?

Maslak ve Kadıköy başta olmak üzere İstanbul'da hızlı bir şekilde gökdelenler yapıldığını belirten Abur, şöyle devam ediyor: "Hükümet nazarında 'yatay inşaata geçeceğiz' gibi bir takım söylemler var ama bu söylemler nereye kadar geçerli? İstanbul'un pek toprağı kalmadı zaten. Aşırı miktardaki karbondioksiti emecek en önemli ortamlardan bir tanesi yeşillikler, yani ormanlar. gerek kuzey ormanlarını gerek diğer ormanların büyük bir çoğunluğunu değişik şekillerde yok ettik. Dolayısıyla karbondioksit miktarını absorbe edecek yeşil alan yok. Hemen hemen her yeri betonlaştırıp asfaltlara çevirdiğimiz için bir diğer emici unsur olan topraklar şu an hızlı bir şekilde azalıyor."

İstanbul'da kişi başına düşen yeşil alanın 2 metrekarenin altına indiğini söyleyen Abur, gökdelenlerin şehir iklimine etkisini ise şöyle açıklıyor: "Ben çeşitli meselelerle katıldığım toplantılarda hep gökdelenlerden bahsediyordum. Çünkü Maslak'ta yapılan gökdelenler başta olmak üzere İstanbul'daki birçok gökdelen hep yanlış yerlere yapıldı. 'İstanbul'un önemli bir rüzgarı olan karayelin önünü kesmeyin' demiştim. Karayelin önü kesilirse İstanbul daha az miktarda yağış alacaktır."

Sarıyer ilçesinin Maslak semti ve gökdelenler | Fotoğraf: DepoPhotos


"Ben bunu söylediğim zaman önce bazı arkadaşlarım itiraz etti" diyen Abur, "İnşaatçı arkadaşlarımız dedi ki biz rüzgar yükünü hesaplıyoruz. Hesaplayacaksınız tabii ki. Rüzgar yükünü hesaplamazsanız o binaya salınımı veremezsiniz. Yine bir grup arkadaşımız 'ya hocam, sen böyle diyorsun ama New York'ta bir sürü gökdelen var' diye vurguluyorlar. New York'taki gökdelenler yapılmadan önce Central Park yapılmıştı. Şu anda bölgenin nefes almasına yardımcı olan bir yeşil alan. Ondan sonra gökdelenler gelişti. Central Park oranın havasını temizlemeye ve karbondioksit miktarının belli bir seviyede tutulmasına yardımcı oluyor" ifadelerini kullandı.

5) YAĞIŞLAR NEDEN AZALDI?

Yağışların azalmasının en önemli nedenlerinden biri de tüm dünyayı ilgilendiren iklim krizi. Tolunay, iklim değişikliğinin yağışlara etkisinin gelecekte daha da artacağı görüşünde. İklim modellemelerine göre Türkiye gelecekte daha da sıcak olacak. Öte yandan beş yıl önce Paris’te imzalanan İklim Anlaşması’nda sanayi öncesi döneme göre sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması hedeflenmişti. Öngörülen tarih olan 2030’a daha on yıl var ama şimdiden sıcaklık artışı 1.2 dereceyi bulmuş durumda.