- İstanbul’da ikinci kez il başkanısınız. Bir kadın olarak İstanbul il örgütünü yönetmek zor bir iş mi?

Çok kolay olduğunu söyleyemem ama işinizi iyi yapıyorsanız eğer her iş zor. 2 yıl önce böyle bir ihtiyacın olduğunu hissederek, planlı ve ilkelere bağlı kalarak örgütü motive ederek İstanbul’da bir başarı hikayesi yazabileceğimize inandık. 2018’de beni il başkanı olmaya iten şey İstanbul’un yeniden halka verilebileceğine olan inancımdı ve böyle bir hedef koyarak il başkanı adaylığını ortaya koymuştum ve ulaştık.

- İl kongresine tek aday olarak girmeniz çok eleştirildi. Karşınıza aday çıkmadı mı yoksa çıkarılmadı mı?

İlk günden itibaren çok adaylı yarışı arzu ederdim. Keşke çok aday olsaydı ama tek aday eleştirisi şahsıma yapmak yerine aday çıkamayanlara yapmak lazım. Sonuçta karşıma adayı çıkaracak kişi ben değilim. Burada genel merkezin etkisi olduğunu söylemek haksızlık olur. Genel Başkanımız tek adayla gidilsin gibi bir cümle kurmadı. Bulunduğu ortamlarda başarımızdan söz etti. Çıkmadı değil çıkamadı demek daha doğru.

Canan Kaftancıoğlu, arkadaşımız Hande Zeyrek’in sorularını yanıtladı...


KIZIMI HEDEF GÖSTERDİLER

- CHP’nin 25 yıl sonra Ekrem İmamoğlu’yla İstanbul’u almasında payınız büyük. O günlere dair hafızanızdaki en önemli an hangisi?

Oyları hiçbir şekilde çaldırmayacağımızı, İstanbul halkının azalmış olan sandığa güvenini yeniden tesis edeceğimizin sözünü vermiştik. Bunun için çok çalıştık. Azimli karıncalara benzetiyorum İstanbul örgütünün çalışmasını.

- Hakkınızda davalar açıldı ceza aldınız. Sizi en çok inciten neydi?

İktidarın saldırıları beni hiç incitmedi. Çünkü incitmesi onlara azıcık da olsa değer verdiğimi ya da fikirlerini dikkate aldığımı gösterir. İktidarın saldırılarına artık kulağımı tamamen kapattım. Bir söz insanı gerçeklik payı olduğunda incitir. O kadar çok yalan ve iftira belliydi ki. Beni incitmedi. Ama o saldırılar sırasında kızım bir dönem çok ciddi hedef gösterildi. Fotoğrafı ismiyle çok ciddi tehditler aldı. O dönem AKP’nin kadın milletvekillerinden ya da oradaki annelerinden de kızıma yapılan saldırılara dönük kınamalarını doğru olmadığını söylemelerini beklerdim.  Yanlışa yanlış demeye cesaretimiz olmalı.

- Bu süreçte tehditler aldınız mı?

Çok… İl başkanı olduğum 6 ay içinde siyasi ve yaşamsal tehditler aldım. Bu tehditler beni yıldırmadı, yıldıramaz.

VATANDAŞLARA ULAŞACAĞIZ

- Yeni dönem için neler planladınız?

Göreve başlarken kısa, orta ve uzun vadeli hedefi koyarak başlarım. İlk dönemde tüm hedeflerimizi yerine getirdik. Yeni dönemde CHP üyelerinin yeniden gözden geçirilerek 260 bin üyemize doğrudan ulaşılmanın kolay bir mekanizmasını kuracağız. Hızlıca bunu tamamlayacağız. Uzun vadeli hedefimiz ise tüm örgüte söylediğim gibi ‘CHP’nin muhalefetteki son kongreleri olacak’ diyorum. ‘Biz İstanbul Türkiye’dir’ diyoruz. Türkiye’nin nefes almasına CHP’nin iktidara gelmesinde İstanbul koçbaşı görevi görecek. Örgütü bu şekilde planlayacağız. 16 milyon İstanbullu’ya ulaşmanın kanallarını oluşturacağız. CHP 200 bin üyesiyle hemen her gün sokaklarda olacak.

- Kadınlar için bir proje olacak mı?

Kesinlikle... Siyasette kadın katılımını arttıracağız. Talep ederek değil mücadelesini yaparak arttıracağız. Kadınların mücadelenin her alanında olması kendilerine olan özgüvenlerinin gelmesine vesile oluyor.

 

- Vatandaşlar size en çok hangi taleplerle geliyorlar?

Her gün iş için binlerce insan başvuruyor. İntiharlar ortada. İşsizlerin durumu içler acısı. Evladına süt alamayan anneler var. Yoksulluk anlatılamaz boyutta.

HUKUK İSTEDİM DOKTOR OLDUM


Canan Kaftancıoğlu’nun çocukluğu Ordu’nun Oyumgürgen Köyü’nde geçti. Köyünün ilk tıp fakültesini kazanan kişi olduğunu belirten Kaftancıoğlu eğitim sürecini ise şöyle anlattı: “Küçük yerde yaşamam ve ‘çalışkan öğrenci doktor olur’ bilinçaltıyla ve çevremizde hiç doktor yoktu. Köyün ilk tıp fakültesini kazanan kişisi oldum. İlk defa söyleyeyim bunu benim tercihim hukuktu. Hatta tıp fakültesindeki ilk yılımda hukuk okumak için üniversiteye ara vermek istedim fakat ailemin ısrarı ile vazgeçtim. Hâlâ hedefimden ve hayallerimden biridir hukuk fakültesini bitirmek.”


BABAM İLKOKUL ÖĞRETMENİYDİ EVDE ÖĞRENCİLERİNİN ÖNLÜKLERİNİ DİKERDİ


- Ordu’da yoksul bir köy evinden doktorluğa uzanan bir yaşam öykünüz var. O yıllarla ilgili neler söylersiniz?

40 yıl öncesine gittiğimizde evet çok yoksul bir çevrede yetiştim ama hiç kimse yoksulluğundan utanır durumda değildi. Çünkü herkes yoksuldu ve devletin imkanlarına eşit şekilde sahipti. Cumhuriyetin kazanımlarıyla hayatta kalma mücadelelerini bugüne göre daha kolay yapabiliyordu. Evet yoksuldum ama devlet okuluna gitme imkanım vardı. O dönem zenginle yoksul arasında bu denli uçurum olmadığı için yoksulluğun bizi yaralayan bir yanı yoktu.  Bugün ise yoksulluk toplumsal travma haline gelmiş durumda.

- Nasıl bir çocukluktu?

Babam Köy Enstitüsü’nün son dönemlerine yetişmiş bir ilkokul öğretmeni. Evde babam sürekli öğrencilerin önlüklerini diker, köyün radyolarını tamir ederdi. Ben de meraklı bir çocuktum. İnatçı olduğum söylenir. Çünkü hayatım boyunca hep mücadele etmek zorunda kaldım. Hayallerime ulaşmak için okumam gerektiğini hep hatırlıyorum. Cumhuriyet’in sağladığı bu haklar ve fırsatlar beni Ordu’nun bir köyünden çıkarıp CHP’nin İstanbul İl Başkanı yaptı.


İMAMOĞLU’NUN YETKİLERİNİ GASP ETMEK İSTİYORLAR


- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis çoğunluğu AKP’de olduğu için Ekrem İmamoğlu’nun engellendiğini düşünüyor musunuz?

Ekrem İmamoğlu engellenmeye çalışılıyor ama toplumda bunlar asla karşılık bulmuyor, engellenemiyor da. Bir siyasetçiye en büyük zararı yine kendisi verir. Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı olarak yetkileri gasp edilmeye çalışılıyor. Topluma hizmet edilmesini engellemeye çalıştıkça, toplumdan kopuyorlar. Bir takım yasa değişiklikleriyle Boğaziçi İmar Yasası vs. gibi şeylerle sınırları daraltılmaya çalışılıyor. Buna rağmen ortada bir gerçek var ki, 16 milyonun belediye başkanı olarak çalışmaya devam ediyor. En son İBB’nin TÜRGEV’den geri aldığı araziyi AKP grubu, Beyoğlu Belediyesi’ne peşkeş çekmeye kalktı. Bununla ilgili de tüm hukuki haklarımızı kullanacağız, halkın mallarını halktan kaçırmalarına izin vermeyeceğiz. İstanbul’da artık her şey şeffaf yapılmaya başlandı. İşe alım süreçleri, ihaleler. İSPARK gibi devasa bir iştirakte bir tek kadın çalışan yokken kadın istihdamı arttırmak en önemli işler.

SEVDİKLERİ NEFRET ETTİKLERİ

- Biraz bilinmeyenlerinizi konuşalım. Yemek yapar mısınız?

Yemeği hobi olarak değil de yetiştiğim çevrede bu bir sorumluktu. İlkokuldan itibaren annemler fındığa gittiğinde evdeki iş bölümünde yemek yapmak ve ev temizliği benim sorumluluğumdu. Fena yemek yapmam. Ev yemeklerini severim. Karalahana çorbası favorim çok severim. Örgü de örmüşümdür, kanaviçe de yapmışımdır. Hala ördüğüm kazaklar vardır.

- Günlük rutininizde neler yaparsınız?

İl başkanlığından önce her gün sabah 06.30’da Rocky ile yürüyüşe çıkardık. 4,5 yaşında köpeğimiz. Onunla bir saatlik gezi. Sonrası kahve molası ve iş yerine giderdim. Akşam yemeklerinden aile mutlaka bir arada olur. Televizyon izlenmez evde. İl başkanı olunca 06.30 da yine kalkıyorum ama Rocky ile gezmeler aksadı tabii.

- En son kendiniz için ne yaptınız?

Uzun zaman sonra ilk kez Pazar günü tek başıma kimseye haber vermeden Taksim’de iki kitapevinde 3.5 saat zaman geçirdim. Son çıkan kitapları aldım. Cemal Süreya’yı anlatan ‘Şairin Hayatı Şiire Dahil’ kitabını aldım mesela. Okumak beni dinlendiriyor.

- Alışverişi sever misiniz?

Hiç sevmem hatta nefret ederim. Üniversiteden kalma ceketimi hâlâ giyerim. Belirli şeyler var ihtiyaç olduğunu hissettiğimde gider alırım.