İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İzmir deprem bölgesinde incelemelerde bulunduktan sonra, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile birlikte ortak basın toplantısı düzenledi.

 “İSTANBUL DEPREMİ BİR BAĞIMSIZLIK SORUNUDUR’’

Türkiye’nin acilen deprem gerçeğiyle yüzleşmek zorunda olduğunu ifade eden İmamoğlu, depremin en başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerinde yaşanabileceğinin altını çizdi.

İstanbul’un en önemli sorunun deprem olduğuna dikkat çeken İmamoğlu; şunları söyledi;

*İstanbul’un en önemli sorunu nedir? dediğimizde, kayıtsız şartsız bir gerçek var ki deprem... Dolayısıyla biz depremi konuşmalı, çözüm bulmalı, sorgulamalı ve bilmeliyiz ki deprem doğanın bir gerçeği...

*Ama insanı öldüren şey deprem değil, ne yazık ki insanın kendi eliyle yaptığı yapılardır. Bu iki kere iki eşittir dört anlamında net bir tanımdır. O bakımdan bizim afet öncesi ve sonrası diye konuştuğumuz iki aşama var. Şu an afet sonrasını yaşıyoruz.

*Konuştuk dayanışmayı, paylaşmayı, kurumlarımızın senkronize olması, her noktada aslında deneyimliyiz bu yaraları sarabiliyoruz. Ama giden geri gelmiyor. Canları kaybediyoruz. İnsanlarımız ölüyor. Aynı zamanda mal kaybı yaşıyoruz.

*İstanbul depremi, büyük deprem gerçekten Türkiye’nin bağımsızlık sorunudur. Hem ekonomik, hem can kaybı hem de bize kaybettireceği motivasyon olarak. O zaman Bizim afet öncesini, afet sonrasından çok daha fazla ele almalı, tartışmalı ve çözüm bulmalıyız.

*Tabiri caizse depreme dair depremin kendi içerisinde bir seferberlik duygusu ile bu konuya sarılmalı her konusuna özenle ilgi göstererek çözüm üretmeliyiz.

“BİR SİSTEM OTURTULMALI”

İmamoğlu, deprem konusunda yerelde işbirliği sağlanması gerektiğini ve depremle ilgili yerellerde bir konseyin oluşturulması gerektiğini ifade ederek, şu ifadeleri kullandı;

*Gerçekten yerelde sıkı bir sistem oluşturulmalı. Yerel derken illaki işin başına oradaki belediye başkanı tümüyle gezsin anlamında bir iddiayı söylemiyoruz. Bütünlükçü bir kavramla depremin bir konsey şeklinde ele alındığı bir sistem oturtulmalı.

*İçinde herkes olmalı. Çünkü siz depremden önce yapılaşma sorununu çözecekseniz, çürük binaları kuvvetleştirecekseniz, bir dönüşümü ortaya koyacaksanız bütün bunları yapmanız için finansmana ihtiyacınız var.

*Finansın aktörlerini olmadığı bir ortamda kendi başınıza konuşsanız, yazsanız, çizseniz bir anlamı yok. Bahsettiğimiz konsey böyle bir şey.

 “ŞU ANDA YOK HÜKMÜNDE KANUNLAR VAR’’

Depremle ilgili oluşturulacak kanun tasarısında başta belediyeler olmak üzere toplumu her kesiminin görüşünün alınması gerektiğini söyleyen İmamoğlu; “Bir kanun tasarı üzerinde hep beraber çalışmalıyız. Şu anda yok hükmünde kanunlar var, işlemiyor. Sahada bir karşılığı yok. Ortaya bir genelge konmuş, başka bir genelge onu eziyor ve başka bir şekle dönüştürüyor. İlçe belediyesi, büyükşehir belediyesi, Şehircilik Bakanlığı, başka kurum ve kuruluşlar bir kavram karmaşası içerisindeyiz. Bu işin ana felsefesini ortaya koyup çözüm oluşturmak durumundayız’’ dedi.

“YAPI STOĞUNUN GÜÇLENDİRİLMESİ ÖNEMLİ BİR KONUDUR’’

Kentlerdeki yapı stokunun güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken İmamoğlu sözlerine şöyle devam etti;

*Toplumsal seferberlik, ortak akıl, işin içine herkesi katan bir sistem, finansçısı da olsun, inşaat sektörü de, sigortacılıkta olsun. Çünkü büyük depremi yaşadık mı yüz milyarlarca dolar zarar olduğu zaman orada sigortacıda kalmaz, bankacıda, inşaatçı da kalmaz.

*Türkiye ekonomisini derinden yaralar. O bakımdan yapı stokunun güçlendirilmesi önemli bir konudur. Ben hiçbir kurumun tek başına sorumluluk almaması gerektiğine inananlardanım. Alamaz da zaten.

*Bu işi büyükşehir belediye başkanı da, ilçe belediye başkanı da çözemez. Bu işi bir bakanda çözemez, Cumhurbaşkanı da çözemez. Bu işi hep beraber çözebiliriz. Vatandaşın karşısına tek bir akılla çıkmalıyız.

*Siyasi anlamda bu konuda tek bir cümle dahi etmemeliyiz. Realist olmalıyız, rasyonel davranmalıyız. Bunu yaptığımız zaman ancak ve ancak çözüm olabilir.

“YAŞAM HAKKINI KORUYAN MEKANİZMA VAR ETMEK ZORUNDAYIZ”

Şehirlerde oluşturulacak deprem konseyi meselesini önemsediklerini de ifade eden İmamoğlu;

*Cumhurbaşkanı açıklıyor, diyor ki ‘18 yılda 975 bin bina yaptık TOKİ eliyle’. Tamam güzel ama açıklama yapıyor ve diyor ki ‘6 milyon 750 bin Türkiye’de güçlendirilmesi ve sağlamlaştırılması gereken...’  Şimdi bu rakama baktığınız zaman bize ne lazım biliyor musunuz? 18 yıllık değerlendirmeye baktığımızda bize lazım 110 sene daha.

*110 senede kaç tane deprem daha yaşayacak bu ülke. Kime faydası var, olmaz. O nedenle bu işin en üst seviye en hızlı şekilde çözülmesi lazım. Sadece mülkiyet hakkını koruyan değil, aynı zamanda biz en az onun kadar yaşam hakkını koruyan bir mekanizmayı var etmek zorundayız. Düzenlemeleri buna göre yapmalıyız.

*Bu bir toplumsal seferberliktir. Deprem konseyi meselesini önemsiyoruz. Bu işin partisi, siyaseti ve görüşü yok. Bu işte akıl, bilim ve teknoloji var. Bir araya geleceğiz. Bir araya gelmekten korkmayacak hiç kimse.

*Bir araya gelip depremi konuşacaksak Allah aşkına o masaya oturamayacak hangi yönetici var bu ülkede, yok. Giden canların peşinden hepimiz üzgünüz, gözyaşı döküyoruz. Ülkemizin başta İstanbul’un, bugün İzmir’in, yarın belki başka bir şehrimizin birinci meselesi depremdir.

“BOŞ GÜNDEMLERLE ÜLKEYİ YORMANIN KİMSENİN HAKKI YOK’’

İmamoğlu, Kanal İstanbul gündemi üzerinden hükümeti de eleştirdi. Kanal İstanbul Projesi'nin sürekli gündeme gelmesine tepki gösteren İmamoğlu, şu ifadelere yer verdi;

*Boş gündemlerle ne şehirlerimizi ne ülkemizi kimsenin yormaya hakkı yok. Bir boş gündem söyleyeyim mi size? Kanal İstanbul mesela. Boş gündem. Nedir yani. Yapılmaması için bin tane sebep söylüyoruz.

*Yapılması için tek bir sebep söyleyen yok. Ama her gün gündemde. Neymiş geçen hafta yolların kamulaştırılmasıymış. Burnumuzun dibinde İzmir’de canımız yanmış. İstanbul’da her gün tedirginlik içerisindeyiz, Kanal İstanbul konuşuyoruz.

*Boş gündem. O bakımdan deprem bizim ana meselemizdir. Bu konuda Türkiye’nin bütün yerel yönetimleri, kurum ve kuruluşları dayanışma içinde olmalıdır. Türkiye’nin bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı bir arada olmalıdır. Bu sorunu çözmeliyiz. O zaman daha dik ve korkusuz geleceğe bakabiliriz.