İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, pandemi sürecinde yaşanan gelişmeler hakkında Sözcü'ye özel değerlendirmelerde bulundu.

“1 HAZİRAN’DA UYARMIŞ İDİK BÖYLE NORMALLEŞEMEZSİNİZ”

Türkiye’de pandemi sürecini bütüncül ve çağdaş bir anlayışla yönetemediğini ve sonuçları ağır olduğunu belirten Cesur açıklamasında şunları söyledi; “Salgına karşı başarılı olmanın yollarını artık bulmalıdır. Mevcut uyguladığı sistem her ne ise, başarısız olunmuştur, bunu bir an evvel değiştirmesi lazımdır. Her gün pek çok vatandaşımız hastalanmakta, insanlarımız da ölmektedir. Bununla beraber, ekonomik olarak ciddi kötüleşme sonucu iflasların önüne geçilememektedir. Biz İYİ Parti olarak, sürekli uyarılarda bulunuyoruz, telkinlerde bulunuyoruz ve diyoruz ki gerekirse bizi de işin içine sokun yardıma da hazırız. Pandemi Türkiye’ye gelmeden ilk biz dile getirdik ve 30 Ocak’ta önerge verdik, araştıralım dedik, önlem alalım dedik ama iktidar ve ortağı tarafından reddedildi. Ne yazık ki hiçbir şekilde duyuramadık sesimizi. Tedbirler alınmadı veya geç kalındı. Süreçte direksiyonda Bilim Kurulu olmalı idi, bir Bilim Kurulu vardır ancak üyeleri de kendi önerilerinin uygulanmadığını artık basında da dile getiriyorlar ve salgın İtalya gibi altında ezilecek boyuta varmak üzere. Ankara başta büyük şehirlerde yoğun bakımlar dolu ve sağlıkçılar isyanda. 1 Haziran’da uyarmış idik böyle normalleşemezsiniz, bölgesel ele alınarak yaygın test ve filyasyon ile ve R0 değerleri hesaplanarak normalleşin, yoksa yayılır ve bu duruma gelir diye ama dinletemedik” dedi.



“GELEN VERİLER, SAĞLIK BAKANLIĞININ AÇIKLADIĞI RAKAMLARLA EŞLEŞMİYOR”

“Bugün dünya 2. dalgayı bastırmışken biz 1. dalgada boğuluyoruz” diyen Cesur,  şöyle devam etti; “Tarım kesimi ve esnaf perişan. Mevsimlik tarım işçileri ile ilgili önlem de alınmadı ve bugün hastalandılar, o bölgedeki çiftçiyi de riske atmış olduk. Yetmedi, okulları açmaya hazırlanıyorlar ama okullarda önlemler alınmamış durumda. Öğretmenlerimiz ve çocuklarımız büyük tehlikeye atılıyorlar. Okulların açılması mutlaka ertelenmelidir. Bununla beraber, üniversiteler için uzaktan eğitim planlandı ancak pek çok köyde, belde de uzaktan eğitim için altyapı yok, olan pek çok yerde de çocuklarımızın bilgisayarı yok zaten. Bütün bunlar, saldım çayıra, Mevlam kayıra yönetimidir. Türkiye bunları hak etmiyor, Türk halkı buna maruz kalmıştır ve kendi kendini korumaya bırakılmıştır. Ancak şeffaf olarak rakamlar verilmediğinden vatandaşın kendini korumasını tam yapmasını beklemek de doğru değildir.  Birçok hastaneden, hatta valiliklerden gelen veriler, Sağlık Bakanlığının açıkladığı rakamlarla eşleşmiyor.

"BEN YAPTIM OLDU ANLAYIŞINDAN VAZGEÇİLMELİ"

"İşin boyutlarının ne kadar ciddi olduğu bilinirse, vatandaşlarında buna göre tedbirlere uyma oranı artacaktır" diyen İYİ Partili Cesur;  Derhal alınması gereken tedbirler var. Bunların başında devletin alması gereken tedbirler var, iş yerlerinin alması gereken tedbirler var ve vatandaşın alması gereken tedbirler var. Dolayısı ile hadisenin belirleyicisi devlet. Eğer devlet olarak siz bu salgın sürecindeki mevcut durumumuzu vatandaşınızla şeffaf olarak paylaşmaz iseniz, uyum olmaz, tüm tedbirleriniz boşa gider ve başarıya ulaşamazsınız. Ekonomiyi etkilemesin diye yapılan bu şeffaflıktan uzak ve ‘ben yaptım oldu’ anlayışından bir an evvel vazgeçilmeli ve insan sağlığının önceleyen tedbirler alınarak uygulanmalıdır” dedi.

“BİZİM NÜFUSUMUZA GÖRE GÜNDE 400 BİN TEST YAPILMASI GEREKİYOR”

Dünya Sağlık Örgütü yapılması gereken test sayını açıkladığını hatırlatan Cesur; “Bizim nüfusumuza göre günde 400 bin test yapılması gerekiyor. Filyasyon yöntemiyle de hastalığa yakalanmış veya yakalanan kişilerle temas etmiş kişiler tespit ediliyor, uygulayacaksınız. R0 denilen bir değer var bunun hesaplanması gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü; R0 eğer 1’in üzerindeyse, bir takım yasaklar kalkmamalı, 1’in altına inmeden normalleşmezsiniz demişti. Bunu da ilk ben dile getirmiş idim. Bir ortalama R0 açıklandı hesaplayın deyince, 1’in üstü idi. 1’in üstünde normalleşmezsiniz, yaparsanız 1-2 ay içinde salgın kontrol edilemez hale gelir dedik ve maalesef bugün bunun eşiğindeyiz. Testleri artırmak yerine kısıtladılar, test yapılma kriterleri daraltıldı. Test sayısının kaç olduğu kadar kime yapıldığı önemli. Tüm risk altında olanlar; sağlık personelleri, güvenlik görevlileri, market çalışanları, kargo elemanları, ulaşım personeli gibi yüksek riskli gruplara düzenli olarak yapılmalı dedik. Bu yapılmadı. Her gün sağlık personellerimizi kaybetmeye devam ediyoruz. Derhal sokağa çıkma yasağı kararı almalı Türkiye. Özellikle Ankara, İstanbul gibi metropollerde hemen bunu yapmalı, yoksa yakında hastane koridorlarında solunum cihazı bulamadığı için cenaze topladığımız bir ülke olacağız, vaktimiz çok azaldı bu tabloyla karşılaşmak için. Sivil toplum örgütleri uyarıyor, doktorlar her tarafta bağırıyor ve artık duyun sesimizi diyorlar. STK’ların sesini kesebilirsiniz, buna gücünüz yeter ama tüm sağlıkçıların sesini nasıl kısacaksınız? Sosyal medyada, her platformda sağlıkçılar haykırıyor, ölüyoruz, elimizde insanlar ölüyor, duyun sesimizi diyorlar. Öyle bir ülke olduk ki; sağlıkçılar ölerek kendini ifade ediyor artık, bundan ötesi var mı? Onlar sağlıklı olmazsa pandemide kim çalışacak? Meslek hastalığı sayılsın, şehit sayılsınlar dedik, reddedildi. Ekipman eksiği var dedik, hala devam ediyor. Devletseniz, bunları yapacaksınız” diye konuştu.