İslam dünyasında iki büyük bayramdan biri olarak kabul edilen Kurban Bayramı geldi çattı. İzmir'de Kurban Bayramı namazı kılacak olan vatandaşlar namaz saatlerini araştırmaya başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak pandemi dönemi içerisinde idrak edilecek Kurban Bayramı için bayram namazı vakitlerini yayımladı. Peki İzmir'de bayram namazı saat kaçta? İşte 2020 İzmir Kurban Bayramı namaz vakti...

İZMİR'DE KURBAN BAYRAMI NAMAZI SAAT KAÇTA?

Diyanet İşleri Başkanlığı, İzmir ili için Kurban Bayramı namaz saatini açıkladı. Bayram namazı bilindiği üzere bayramın birinci günü sabah namazı ardından güneş doğduktan sonra kılınmaktadır. Bu sene İzmir'de Kurban Bayramı namazı 31 Temmuz 2020 Cuma günü saat 06.45'te kılınacak.



TÜM İLLERİN KURBAN BAYRAMI NAMAZI SAATLERİ

KURBAN İBADETİNİN MAHİYETİ VE HÜKMÜ NEDİR?

Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usûlüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban bayramında kesilen kurbana udhiyye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir.

Foto: Depophotos


Akıl sağlığı yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakk’a yaklaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır. Bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.

Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanı kesmek sünnettir. Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur. Kurban, -fıkhî hükmü ne olursa olsun- müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

KURBANIN DİNİ DAYANAĞI NEDİR?

Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât, 37/107).
Kurbanın meşruiyetine işaret eden başka âyetler de vardır: “Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28), “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac, 22/34), “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik. Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hac, 22/36-37)

Bu âyetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun bizzat âyetin metninde yer alması bunu açıkça ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve bizzat kendisi de kurban kesmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.s.), meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir. Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerde, Hz. Peygamber (s.a.s.), kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade edip; bu ibadetin Allah rızası için yapılmasını tavsiye etmiştir.
Ayrıca hicretin ikinci yılından itibaren bugüne kadar müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir.

İZMİR İLİ HAKKINDA

İzmir, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık üçüncü şehridir. Nüfusu 2019 itibarıyla 4.367.251 kişidir. Bu nüfus; 30 ilçe ve bu ilçelere bağlı 1.297 mahallede yaşamaktadır. İl genelinde nüfus yoğunluğu 367'dir. Coğrafi olarak Türkiye'nin batısında bulunur ve ilin tamamı Ege Bölgesi'nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin yirmi üçüncü büyük ilidir. Etrafı Aydın, Balıkesir, Manisa illeri ve Ege Denizi ve Ege Adaları ile çevrilidir.

İzmir Körfezi çevresinde bulunan şehir, her yıl İzmir Enternasyonal Fuarı'nı düzenleyen önemli bir fuar merkezi ve liman kentidir. İzmir'in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Urla Yarımadası uzanır. Antik Çağ'ın en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma'nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre "Güzel İzmir", "Eski İzmir" ve "la Perle de l'Ionie" (İyonya'nın İncisi) deniyordu.

İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Sahil boyunca palmiye, hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı, Türkiye'nin en büyük yedinci limanıdır.

Foto: Depophotos


İZMİR'İN TARİHİ CAMİLERİ

ALİAĞA CAMİ

İzmir'in Konak ilçesi 446 ve 854 sokaklarda, selviler ve eski mezarlar ortasında pitoresk görünüşlü bir camidir. Kitabesi 1672'ye tesadüf etmekte olup, yaptıran kişinin Gedizli Ali Ağa olduğu söylenir.

ABDULLAH EFENDİ CAMİ

Konak Basmane'deki 1276 ve 1277 Sokaklar köşesindedir. 1770'lerde bu caminin varlığını bildiğimiz için daha eskiden yapılmış olmalıdır. Bugünkü yapısını ise yeni zamanlarda almıştır.

BAŞDURAK (HACI HÜSEYİN) CAMİ

Anafartalar Caddesi ile Kemeraltı 863 Sokak'ın birleştiği köşede yer alan Başdurak Cami, kurucusu Hacı Hüseyin Cami olarak biliniyor. Geçmiş yıllarda "Başoturak" olarak anılan bölgede bulunan cami,günlük dilde daha kolay söylendiği için zamanla Başdurak olarak anılmaya başlamış.
Tam olarak bilinmeyen bir tarihte ve nedenle yıkılan medrese ile birlikte inşa edilmiş olan Başdurak Cami hakkında en eski bilgilere Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden ulaşabiliyoruz.

Camide, kuruluşuna dair herhangi bir yazılı bilgi yok fakat "Seyahatname “de giriş kapısı üzerinde, tahıl tüccarı Hacı Hüseyin tarafından 1652'de yaptırıldığını belirten bir kitabenin bulunduğundan söz ediliyor. Bu kitabenin de izlerine bugün rastlanmıyor. Bunun yerinde caminin 1774 yılında onarıldığını belirten onarım kitabesi bulunuyor. Caminin ikinci onarım kitabesi ise avlu kapısı taç kısmının iç ve dış yüzeyinde yer alıyor. Bu kitabeye göre cami, depremde büyük zarar görmüş. Halkın da yardımıyla 1894-1895 yıllarında onarılmış. Son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından üç yıl süren çalışmalarla restore edilen cami 2001 yılı mayıs ayında ibadete açılmış.

Cami, alt katta dükkânların, üst katta ibadet mekânı ile son cemaat yerinin bulunduğu fevkani, yani çarşı-cami tipinde. Vakıflar Genel Müdürlüğünce üç yıl boyunca sürdürülen onarım çalışmaları sırasında rastlanan, izler değerlendirilerek çarşı bölümüne bir dükkân daha ilave edilmiş. Böylelikle caminin altında bulunan dükkân sayısı 28'e çıkmış. İbadet mekânı kare planlı olup tromplarla geçilen büyük bir kubbe ile örtülmüş. Üç bölümlü son cemaat yerinin üzeri, ortada ayna tonoz, yanlarda ise pandantif geçişli yine birer kubbe ile örtülmüş. Son cemaat mahallinin doğu yönündeki bir kapı, üzeri tonozlu imam odasına ve batı yönündeki diğer kapı ise, minareye giden bir koridora açılıyor. Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan bugünkü minaresi, yıkılan ilk minarenin yerine sonradan yapılmış.

Yapının dış cephelerinde, saçağın altındaki alçı friz ile üzerindeki çiçek motifleri dikkat çekiyor. Duvarların üst kısmı, alt ve üst kat pencereleri ile mihrap, bitkisel motiflerden oluşan alçak kabartma alçılarla bezeli. Tüm ihtişamıyla göz kamaştıran Başdurak Camii'nin içinde yer yer kalem işi süslemelere de rastlanıyor. Minber girişinde ve yan aynalıklarında bulunan mermer kabartmalar ile korkuluklarındaki ajur tekniğinde yapılmış bitkisel süslemeler de görülmeye değer.

ÇORAKKAPI (TAŞRAKAPI) CAMİ

Konak Basmane'deki bu cami, etrafındaki geniş mezarlığı, medresesi ve diğer yapılarıyla Türk mahallelerinin en ucunda gibiydi. Bostanizâde Mehmed Efendi adında bir hayırsever zat tarafından, herhalde XVII. yüzyıl'dan önce yaptırılmıştır Zira 1745'de var olduğunu biliyoruz. Zarif minaresi ve kubbesi ile İzmir'in güzel camileri arasındadır.

FETTAH CAMİİ

1297 ve 1298 sokaklar köşesinde olup, XVII.Yüzyıl'da yapılmış olmalıdır. Evliya Çelebi "Abdulfettah Çavuş" dediği bu camiden "kiremitli amma mamur" olarak bahseder. 1843 ve 1861 yıllarında tamir görmüştür. Son şeklini, yakın zamanlarda almıştır.

FAİKPAŞA CAMİ

XVI. yüzyılın başlarında İzmir'in bir mahallesine adını veren cami olup, 965 ve 967 sokaklardadır. Evliya Çelebi (kâgir kubbesinin kurşun örtülü) olduğunu söylüyor ki, asli yapısı herhalde yangın ve zelzelelerden harap olmuştur. Kitabesindeki 1842 tarihi de, bir yangın sonrası esaslı tamiri göstermektedir.

HİSAR CAMİ

İzmir Hisarönü Semti Fevzi Paşa Caddesi’nde bulunan bu caminin bazı kaynaklarda Latin Kilisesinden dönüştürüldüğü bazı kaynaklarda da Aydınoğlu Özdemiroğlu (Molla) Yakup Bey tarafından 1597–1598 yıllarında yaptırıldığı yazılıdır. Latin kilisesinden dönüştürülen bu caminin Timur tarafından 1402 yılında yıktırıldığı da yine kaynaklarda belirtilmektedir. Cami hisarın aşağı kapısı önünde bulunduğundan ötürü de Hisar Camisi ismini almıştır. Cami bahçe kapısındaki bir kitabeye göre h.1298 (1881) tarihinde onarılmıştır.

İzmir’in en büyük ve en görkemli yapılarından olan bu cami 1813,1868 ve 1881 depremlerinde hasar görmüş ve birçok kez de onarılmıştır. 1813 onarımında caminin önüne bir son cemaat yeri eklenmiştir.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami kare planlı olup üzeri sekiz fil ayağı üzerine oturan merkezi bir kubbe ve onu destekleyen altı kubbe ile örtülüdür. Batı yönündeki son cemaat yerinden ibadet mekânına üç kapı ile girilmektedir. Son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlı sekiz mermer sütunun taşıdığı yedi kubbe ile örtülüdür. Yakın tarihlerde son cemaat yerinin önü camekânla kapatılmıştır.

Cami içerisindeki ahşap minberi sedef kakmalıdır. Mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir. Caminin içerisi XVIII.-XIX. yüzyılın kalem işleri ile bezelidir. Minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Minare 1927 yılında yenilenmiştir.

HACI MAHMUD CAMİİ

Konaktaki 847 ve 848 sokaklar köşesinde, avlusundaki asırlık serviler ve mezarlıkları ile güzel bir camidir. Eskiden yanında sübyan mektebi vardı. Evliya Çelebi bu camiden bahsettiğinden, XVII. yüzyılda yapılmış olmalıdır.
Mahmud Cami Haziresi : (Necmi ÜLKER- İzmir· Hacı Mahmud Camii haziresi mezar kitabeleri (XVIII. ve XIX. yüzyıl) Hazire, Kemeraltı Caddesi'ne açılan çok işlek İkinci Beyler Sokağı'nın sonunda, ibadete açık olan Hacı Mahmud Camisi'nin batısındadır.Bu hazireye İzmir'de 1933 yılından evvel kaldırılan kabristanlardan bazı mezar taşlarının getirildiğini öğrenmiş bulunuyoruz:
Burada 'yirmi biri erkek, on yedisi kadın' olmak üzere otuz sekiz mezar kitabesi bulunmaktadır. Birbirine çok yakın ve girift bir biçimde bulunan kitabelerin arasında üç mezar dikkati çekmektedir. İlk dikkat çekici mezar, Kadri Paşa'ya ait üstü açık lahit biçiminde olup mermerden yapılmış olanıdır. Kabrin kuzey yönündeki mezar, eşi Üftade Hanıma ait olup pehle taşına oturtulmuş bir şahide ve bir ayak taşı vardır. Üçüncü dikkat çeken mezar, hazirenin kuzeydoğusuna düşen ve Ordu kâtiplerinden Mirliva Mesut Paşa'nın oğlu Mehmed Murad Bey'e ait olandır. Burada şahide ve ayak taşı silindir (üstüvani) biçimindedir. Hazirenin güneydoğusundaki çevresi ince duvarla belirlenmiş mezarın kitabe ve ayak taşı yoktur.
Haziredeki şahide ve ayaktaşIarının hemen hepsi defalarca badanalandığı için mermer kitabelerdeki kabartma yazıların okunması bir hayli güç olmuştur. Anadolu'da sık görülen ve bilinçsiz bir biçimde yapılan badanalama işlemi mermer kitabe ve ayak taşlarının yazı ve süslemelerini korumakla birlikte taşların görünüm ve estetik güzelliğini bozmaktadır. Bazı mermer kitabelerin de her nedense siyaha boyandığı gözlenmiştir. Ali Paşazade İbrahim Bey'e ait bu şahide 1129 H 1716-7 M tarihli olup haziredeki en eski tarihli kitabe taşlarından biridir. Şahidenin kavuğu yerde olup iki parçaya ayrılmıştır. Genelde hazire düzensiz dikilmiş bir taş yığını görünümündedir. Mutlaka bir düzenlemeye ihtiyacı vardır.
Yukarıda adı geçen şahidenin, büyük bir ihtimalle, caminin inşasına ait bilgilerimizin 1716 tarihine kadar gerilere gitmesinde ışık tutar mahiyettedir. Pek tabiidir ki cami yapımının bu tarihte olduğunu ileri sürmemekle birlikte, bu camiye ait haziredeki en eski mezar taşının caminin kurulması tarihinin 1716'dan da önce olduğunu göstermesi yönünden önemlidir. Değerli hocamız Prof. Dr. Münir Aktepe'nin İzmir camileri üzerine yayınladığı bir makalesinde Ankara Vakıflar Müdürlüğü'nde bir vakıf kaydında cami ismiyle ilgili şu ibare vardır: «İzmir’de mahalle-i cedid de Mahmud Hoca demekle maruf Hacı Mustafa Camii şerifi vakfı» Münir Hocanın da ilgili makalesinde ifade ettiği gibi camiyi Hacı Mustafa Efendi isminde bir zatın inşa ettirdiği anlaşılmaktadır.

HAN-BEY (PAZARYERİ) CAMİ

Tarihi XV.yüzyıl belki de daha eskiye çıkabilen bir camidir. Bugünkü yapısı da yeni olmalıdır. 948 Sokak'ta olup, eskiden yanında bir zaviyesi vardı. Evliya Çelebi ayrıca burada Hacı İbrahim Camii'nden bahsediyor. Pazaryeri Camii diye ünlü olup, aslî ismi Han-Bey olsa gerektir.

HATUNİYE CAMİİ

Anafartalar Caddesi ile 943 Sokak köşesinde olup eskiden yanında geniş bir medresesi vardı. XVII. yüzyıl başlarında Tayyibe Hatun adında hayırsever bir kadın tarafından yaptırılmıştır, Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü, iki eklentili bu gayrimuntazam planlı cami, 1737' de önemli tamir gördü.

İKİÇEŞMELİK CAMİİ

Konak İkiçeşmelik Caddesi kenarında olup, üzerinde yakın tarihe ait birçok tamir kitabesi vardır. Fakat daha 1734'de bu caminin Kurt Mehmet Yeniçeri veya Kurt Beşe adıyla var olduğunu biliyoruz.

KURŞUNLU CAMİİ

Namazgâh Meydanı’ndaki Camii, kentin en eski camilerinden olup, Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Önünde küçük avluda ezan okunması için yapılan 3m. yükseklikte bir platform vardır. Ana mekânın üzerindeki ahşap çatısı, kiremitle örtülüdür.

KESTANE PAZARI CAMİİ

İzmir merkezinde Kestane Pazarı denilen yerde bulunan bu camiyi Emin oğlu Hacı Ahmet Ağa h. 1079 (1663) yılında yaptırmıştır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami iki katlı olup alt katında dükkân ve depolar bulunmaktadır. Merdivenle çıkılan caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri olup yakın tarihlerde camekânla çevrilmiştir. İbadet mekânı kare planlıdır. Üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe köşelerdeki küçük kubbelerle desteklenmiştir. Niş şeklindeki mihrabının üst kısmına XIX. yüzyılda Selçuk’taki İsa Bey Camisi’nden getirilen bir bölüm eklenmiştir.Caminin batısındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

KEMERALTI CAMİİ

İzmir Anafartalar Caddesi'nde Kemeraltı Çarşısı içerisinde 853. Sokak’ta bulunan bu camiyi Yusuf Çamazade Ahmet Ağa 1671 yılında yaptırmıştır. Cami dükkânlar ve yapılar arasında sıkışmış durumdadır.
Kesme taştan yapılan caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekânı kare planlı olup üzerini merkezi tromplu bir kubbe örtmektedir. Caminin dış kenarları saçak hattından yüksek yuvarlak kemerli dışa taşkın birer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunun dışında ibadet mekânı iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıradakiler yuvarlak kemerli olup ikinci sıra pencereler daireler halindedir.
Minber ve mihrabı bir özellik taşımamaktadır. Caminin içerisi XVIII. yüzyıla tarihlenen kalem işleri ile bezenmiştir. Bu bezeme XX. yüzyılın ikinci yarısında yapılan onarımlar sırasında eski izlere dayanılarak yenilenmiştir.
Kesme taş kaideli minaresi yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Caminin bitişiğinde XVIII. yüzyılda yapılmış bir sebil bulunmaktadır.

Naturzade/Kadızade Camii

Konak İlçesi, Tan Mahallesi, eski adı Müftü sokak olan 838 sokak no 27 adresindeki camidir. XVII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIX. Yüz yılın başlarında yapıldığı düşünülen caminin kim tarafından yaptırılıdığı bilinmemektedir. 1874 yılında Hacı Mustafa Efendi tarafından büyük bir tadilat yaptırlmıştır. Bazı kaynaklarda 'Kadızade Camii' yada 'Natırzade Camii' olarak da belirtilmektedir. Bahçesinde küçük bir hazire bulunmaktadır.

SALEPCİOĞLU CAMİİ

Konak Esnaf Şeyhi Mahallesinde, eski adıyla "Şamil Sokak", şimdiki adıyla “Dr. Faik Muhittin Adam Sokağı" (850 sokak) üzerinde, Kemeraltı Caddesi ve Birinci Beyler Sokağı ile Kestelli Caddesi arasında kalan bölgede, eski Büyük ve Küçük Salepçioğlu hanlarından Büyük Salepçioğlu Han'ın arkasında yer alan cami; Salepçizade Hacı Ahmet Efendi'nin vasiyeti gereği İzmir Kadısı Mehmet Emin Efendinin nezaretinde 1897-1907 yılları arasında inşa edilmiştir.

Foto:Depo


Büyük ve Küçük Salepçioğlu hanlarının yerinde bugün Salepçioğlu Çarşısı bulunmaktadır. Cami, kuzeyinde bulunan bu çarşısının içinden geçildiğinde Kemeraltı ile ilişkilenmektedir. İzmir de XX. yüzyıl başlarında inşa edilen camilerden biri olan Salepçioğlu Camisi'nin önemli özelliği fevkani (fevkani: üst katılan) bir yapı olmasıdır. Üst kat cami, ait kat medrese olarak ana simetri ekseni üzerinde bir bütünlük içinde tasarlanmıştır. Aynı yapıda cami ve medresenin olduğu diğer bir örnek Bursa'daki Hüdavendigar Camisi'dir. Ancak Hüdavendigar Camisi'nde, Salepçioğlu Camisi'nden farklı olarak medrese üst katta, cami alt katta yer almaktadır. Bu açıdan da cami ilginç bir örnek oluşturmaktadır.

Caminin dikkat çeken diğer özelliği büyük bir vakfiyeye sahip 'vakıf eseri' olmasıdır. Camiyi yaptıran Salepçizade Hacı Ahmet Efendi 16 Fiebi ül- evvel 1311 tarihinde hazırlattığı vakfiyesinde yaklaşık 80 adet dükkân ve iki büyük hanın gelirlerini cami için kullanılmak üzere bırakmıştır. Cami, Kemeraltı'nda eğimli yamacın başladığı yerde, mihrap (güney) tarafında 2m. kadar hafriyat yapılarak düzleştirilen arazi üzerinde, üç tarafı demir parmaklıklı geometrik bir bahçe içinde inşa edilmiştir. Doğu cephesinde camide kullanılan kırmızı taştan yapılmış bir de havuz vardır. Salepçioğlu camisinin 1904 yılında yapılan ön (kuzey) ve doğu cephesinin çizimleri günümüzde caminin son cemaat mahallinde sergilenmektedir. Bu çizimlerde doğu cephesi kubbesiz çizilmiş ve inşaat sırasında karar verilerek medrese altına yapılan bodrum kat ilavesi de gösterilmemiştir.
Camide medrese olan zemin kat duvarları, kırmızı ve koyu nefti (yeşil) renkli kesme taşların ardışık uygulanması ile inşa edilmiştir. Söveler ve avlu demir korkuluklarına destek olan babalar kırmızı taştandır. Cami kitlesi olan üst kat, koyu nefti (yeşil) renkli kesme taş duvarlara beyaz mermer söveler ve tamamı ön cephede bulunan, mermer kaplı dört pilastr ilavesi ile inşa edilmiştir. Caminin giriş cephesi, rüzgârlığı, mahfei pencerelerinin önündeki balkonları cepheyi düşey panolara ayıran pilastrları ile dikkat çekmektedir. Yan cephelerde de pilastrlar ile cephenin düşey panolara ayrılması tekrarlanmıştır. Mihrap cephesi, mihrap bölümünün çıkıntısı dışında diğer cephelere göre daha sade bırakılmıştır.
Zemin Kat: Ana girişin iki yanında, dışarıda ve içeri girince iki yanda dört adet mermer çeşme vardır. Bugün içerideki çeşmelerden biri, dışarıdaki çeşmelerden ise girişin solundaki ikisi kullanılmaktadır. Cami; zemin katta, merkezi girişi dik kesen doğu batı yönlü bir geçitle ikiye ayrılır. Yol tarafı günümüzde kuran kursu dershane odaları olarak kullanılmaktadır. Güney (kıble) tarafı -caminin altına gelen kısım ise onda etrafı demir korkuluklarla çevre dolaşımından ayrılan bir namazgah bölümü ve bunun iki yanında merdivenle çıkılan, altlarında bodrumları bulunan her bir yanda iki oda olmak üzere toplam dört oda ile tasarlanmıştır. Caminin bir diğer özelliği odalarda bulunan bacaların üst katta (avluda) demir korkuluklara destek olan babalar olmasıdır. Tavan, merkezi dört adet yivli dökme demir kolon tarafından taşınan volta döşeme ile yapılmıştır. Caminin yapıldığı dönemin özellikleri göz önünde tutulursa zamanının en gelişmiş yapı teknolojisi uygulanmıştır denilebilir.
Üst Kat : Zemin kat girişinin iki tarafındaki çeşmelerin yanlarından barok etkili kıvrık ikili bir merdiven düzeni ile fevkani avluya ulaşılır. Avlu tamamen mermer parke kaplıdır ve caminin ön, doğu ve batı tarafında devam etmektedir. Avluda demir korkuluklara destek olan ve kırmızı taştan yapılmış babalar bulunmaktadır. Camiye, çizimlerinde olmayan, bu nedenle de yapıya sonradan yapılmış bir ilave olup olmadığı konusunda belirsizlik yaratan, ancak cami çizimleri ile cami uygulanması arasında farkların olmasından dolayı da sonradan değil, yapım sırasında karar verilerek yapılmış olabilecek, piramidali saç çatılı ve dökme demir sütunlu bir rüzgarlık bölümünden girilir. Flüzgarlık bölümünden içi tamamen mermer kaplı ve mahfelide kapsayan son cemaat mahalline girilir. Son cemaat mahallinin rüzgarlık bölümü girişi dışında yine aynı cephede rüzgarlığın iki yanında iki girişi daha vardır. Mahfele çıkan ahşap döner merdivenler sağ ve sol yanlardadır. Son cemaat mahalli üzerindeki mahfel katı, uçları sivriltilmiş ve barok tarzı süslemeli üç kubbeyle örtülüdür. Mahfel pencereleri önlerindeki balkona açılan kapılar biçimindedir. Bugün son cemaat mahallinin sağ ve sol yanlarında müezzin ve imamın kullandığı iki ayrı oda ilavesi vardır. Son cemaat mahallinden üç kapıyı esas ibadet mekanına geçilir. Kare planlı ibadet mekanını örten kubbe yarım küreklen daha yüksek etki yaratmaktadır. Kareden eşit kenarlı sekizgene ve ondan kubbeye geçişte oluşan kasnağın her kenarına ikişer vitraylı pencere açılmıştır. Kare mekanın üzerine oturan kubbe sanki duvarlara ilave (dışta ve içte çıkıntılı olan) sekiz sütun ve bunlara oturan sekiz yarım daire kemerle taşınmaktadır. Kubbe kasnağının altı ve üstü yatay kartonpiyerlerle vurgulanmıştır. Kubbe 16 dilimli radyan bölmelidir ve bu bölmelerin her birinin merkezi, kubbenin merkezi ve radyan bantların uç noktaları üç boyutlu yeşil bitki motifleri ile süslenmiştir. Kubbede, zemin yeşil, bantlar kahverengi seçilmiştir. Sütun başlıkları ile kemerler arasında özel tasarlanmış sekizgen levhalar vardır. Vaiz kürsüsü, minber ve mihrap sivri dikitlerle süslenmiştir. Mihrapta beyaz çevre içine gri sütunlar ilave edilmiştir. Mihrap nişi de gridir. İzmir cami mihraplarının kendine özgü elemanı olan mermerden işlenmiş kıvrımlı perde mihrabı süslemektedir. Sekiz kolondaki üç lambalı aplikler ve merkezi avize, dönemin kaliteli kristal işçiliğinin örneği olarak mekanı zenginleştirmektedir.
Minare : Cami kitlesinden ayrı, yüksek sekizgen kaide üzerinde daire kesitli olarak inşa edilmiştir. Minarenin, cami kitlesinin saçağına kadar yükselen sekizgen kaidesi koyu nefti (yeşil) kesme taş ve beyaz mermer ile oluşturulmuştur. Minare iki defa yıkılmıştır. 1927 yılında yıkılan ilk minare İzmir Valisi Kazım Dirik zamanında, 1974 yıllın da ki deprem sonrasında yıkılan minare ise 1982 yılında yaptırılmıştır. Camide şadırvan ve tuvalet eksikliği ilave yapılarla giderilmiştir. Caminin batı cephesinde bulunan tuvalet ve şadırvan işlevi gören demir konstrüksiyonlu üstü kiremit kaplı yapı ve avlunun doğu tarafında bulunan çeşme ilaveleri iyi niyetle yapılmış olsalar bile tasarlanmadan yapıldıkları için caminin bu cephelerinde iyi bir görüntü oluşturmamaktadır.
Medrese Bölümü: Medreselerin kapatılmasından sonra Güreş İhtisas Kulübü ve Yeşilay Cemiyeti gibi kuruluşlar tarafından 1945 - 1967 yılları arasında kullanılmıştır. Bir süre kereste deposu olarak da kullanılan bölüm, 1967 - 1985 yılları arasında Vakıflar Bölge Müdürlüğü deposu olarak kullanıldıktan sonra 1985'de ibadete açılmıştır. Medrese bölümü günümüzde kuran kursu olarak kullanılmaktadır. .

ŞADIRVAN CAMİ

İzmir Tarihi Kemeraltı Çarşısı içerisinde Eski İç Liman kıyısında bulunan bu cami ismini yanında ve altındaki sekiz sütunlu şadırvandan almıştır. Bu nedenle de Şadırvanaltı Camisi de denilmektedir. Cami 1636 yılında yapılmış 1815 yılında da onarılmıştır.

Cami yüksek bir su basman üzerinde olup altında büyük bir çarşı bulunmaktadır. Bu yüzden merdivenlerle kuzeyden ve batıdan iki ayrı girişi bulunmaktadır. Bunlardan kuzey kapısına çıkan merdivenler bakımsız kalmış ve sonradan burası kapatılarak yerine dükkânlar yapılmıştır. Günümüzde son cemaat yerine batı yönündeki 29 basamakla çıkılmaktadır.

Kesme taştan yapılan caminin önündeki son cemaat yeri camekânla çevrilmiştir. İbadet mekânı on sütun tarafından taşınan tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında sekiz pencere vardır. Bunun yanı sıra tromplarda üçer tromp arası boşluklarda da ikişer pencere bulunmaktadır. Kubbe kalem işleri ile bezenmiştir. Mihrap oldukça geniş ve yuvarlak bir kemer içerisine alınmıştır. Mihrabın iki yanında iki sütunçe bulunmaktadır. Minber mermerdendir.

Caminin güneyindeki kesme taş minaresi yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Bu minare 1941 yılında onarılmıştır.

ŞEYH CAMİ

Konak ilcesi, 946-961 Sokaklar arasında olup, adını yanındaki türbede yatan Aziz Mahmud Hüdaî Efendi'nin halifelerinden ve Halvetiye tarikatından Şeyh Mustafa Efendi'den alır. Evliya Çelebi bu camiden bahsetmekte ve o zaman sağ olduğunu söylemektedir. Bu Cami, herhalde XVII.yüzyıl ortalarında yapılmış olacaktı. Daha Evliya Çelebi zamanında kiremitli olan bu cami, 1809 tarihinde tamir edildi.

YALI CAMİ(KONAK CAMİ)

İzmir Konak Meydanı'nda Hükümet Konağı’nın önünde, çinileri ve sekizgen planıyla dikkatleri çeken, İzmir'in en zarif camilerinden Yalı (Konak) Camii, Mehmet Paşa’nın kızı Ayşe Hanım 1754 yılında yaptırmıştır. Depremde zarar gören camiyi I. Dünya Savaşı sırasında Rahmi Bey h. 1336 (1920) onarmıştır. Bu onarımı belirten bir kitabe giriş kapısı üzerinde bulunmaktadır. Cami 1964 yılında bir kez daha onarım geçirmiştir.

Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda yapılmış olan tek kubbeli ve tek minareli şirin bir yapı olan cami sekizgen planlıdır. Pencerelerin etrafını çeviren çinilerle dikkati çekmektedir. Yapımında taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır. İbadet mekânını sekizgen bir kasnak üzerine oturmuş küçük bir kubbe örtmektedir. Caminin içerisi çinilerle bezenmiştir. Kesme taş kaide üzerine tek şerefeli yuvarlak gövdeli minaresi bulunmaktadır.

ODUNKAPULU CAMİ

Konak 427 Sokak'ta ahşap bir camidir. Kitabesine göre 1757'de yapılmıştır; oysa içindeki çeşmenin kitabesi 1728 tarihini gösteriyor. Cami herhalde birçok defa yandıktan sonra bugünkü görünüşünü kazanmıştır.

HACI OSMANPAŞA CAMİ

Karşıyaka, Bahariye Mahallesi’nde, Zübeyde Hanım Caddesi üzerinde bulunan camidir. Üçüncü Kolordu, 32. Tümen, 63. İzmir Tali Tugayı Kumandanı Hacı Osman Hilmi Paşa tarafından inşa ettirilen tek minareli cami, 1901 yılında tamamlanmıştır. Soğukkuyu Camisi’nden sonra Karşıyaka’nın ikinci cami olan yapının bahçesinde Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı bulunmaktadır.