Her seçimde siyasi partilerin “Bir Roman adayımız var” diyerek oy toplamaya çalışmalarına isyan eden Romanlar hareket geçti. Ve kendilerine ait, herkesi kucaklayan bir parti için çalışmalara başladı.

İsim bulundu, logosu hazırlandı. Güzel Parti Genel Başkanı Hüseyin Akbulut partinin kurulma sürecini şu sözlerle anlattı:

*Yaklaşık 90 yıldır romanlardan bir tek milletvekili yoktu meclimizde temsil edilmemiştik. Cumhuriyetin kurulmasından 94 yıl sonra Özcan Purçu akabindeki seçimlerde de Cemal Bekle milletvekili olarak meclise gönderildi.

*Fakat bundan önce Romanlar hiçe sayıldı yani sanki bu ülkede hiç yaşamayan insanlar gibi… Romanların dertleri çok birikti. Bu dertleri Türkiye’de kimse görmüyor.

*Bir tek seçimden seçime hatırlanıp seçim zamanları oy istemek için gidiliyor, seçim bittikten sonra yüzlerine bakılmayan bir toplum olarak görülüyor siyaset tarafından.



“ROMANLARIN EN BÜYÜK SORUNU BARINMA VE EĞİTİM”

Parti kurma ihtiyacının romanların görülmeyen ve çözülmeyen sorunlarından doğduğunu anlatan Akbulut, “Barınma ve eğitim en büyük sorunların başında geliyor. Mesela geçenlerde Ankara’ya gittim. Bir kardeşimiz hukuk fakültesinde okurken 2. Sınıftan bırakmış. Neden bıraktın diye kızdım. Çok dışlandım, arkadaş bulamadım. Hep 3. Sınıf muamelesi gördüm, dayanamadım bilmeyen anlayamaz dedi. Çok üzüldüm" dedi.

Toplumda romanlar bir yandan çok seviliyor ama bir yandan bazı kesimlerce de hiç sevilmiyor, nefret ediliyor diyen Güzel Parti genel başkanı, “Mesela bunun en başında maalesef okullardaki eğitimciler geliyor. Başka bir örnek vermek gerekirse büyük bir futbol kulübünün alt yapısı için seçmeler vardı.

Yeteneğine güvendiğimiz bir roman çocuğunu getirdik. Her deneme maçında 20’ye yakın gol atıyor. Diğer rakiplerini geride bırakıyor. Ancak seçilmiyor. Çünkü 'Bu roman çocuğu iki sene sonra topu bırakır' diyorlar. Yine bir önyargı ve dışlanma" ifadelerini kullandı.



“EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMIYOR”

Akbulut 'en çok karşılaştıran sorun eğitim' derken sitem ediyor ve eğitimde Roman öğrencilere fırsat eşitliği sağlanmadığını savunuyor.

“Mesela fakir öğrencilere değerlendirme dersinden sonra liselere hazırlanması için dersler veriliyor o derslere maalesef roman çocukları sokulmuyor. Hocaya soruyorum bizim çocuklara neden ders vermiyorsunuz cevabı onlar okumaz ki! Yani önyargı. Siz bu fırsatı verdiniz mi ki yargıda bulunuyorsunuz? Bizim esasında eğitimcilerimizi de eğitmemiz gerekiyor. Bize bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor. Bu sebeplerden dolayı siyasette kendi haklarımızı arayacağız."

“İÇ BARIŞI SAĞLAMAMIZ LAZIM”

Partilerinin herkese kucak açacağının altını çizen Güzel Parti genel başkanı “Şu an mecliste olsanız gündeminiz ne olurdu?” sorusuna da yanıt verdi:

*İlk planda adalet olurdu. Eğitim ikinci planda olurdu. Fakat bunlardan çok daha önemli bir problem var. İç barış. Artık herkes birbiriyle kavga eder hale gelmiş.

*Farklı partilere mensup iki kardeş bir araya geldiğinde kardeşte sohbet yerine siyasi kavgaya tutuşuyor. Partiyi kurduğumuz zaman yapacağımız ilk iş Cumhurbaşkanı Erdoğan ve parti liderlerini ziyaret etmek olacak.

*Çünkü Türkiye’de biz bu barışı sağlamamız gerekiyor. Baştakiler kavga ederse onları takip eden halk da birbiriyle kavga eder. Biz 80 öncesine dönmek istemiyoruz.

“EN BÜYÜK PROJEM GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİĞİ ÇÖZMEK”

Güzel Parti’nin 36 kurucu üyesi var. Bunlardan 15’i Roman değil. 12 üyenin yaş ortalaması 25 yaş altı. Akbulut “Biz roman değil Türk siyasi partisi kurduk” dedi ve ekledi;

*Amacımız Türkiye’de ezilen halkların sesi olabilmek. Maalesef bir çok siyasi parti günümüzde bütün sorunları televizyonlardan izliyorlar. Halkın yanında değiller.

*Geçenler cumhurbaşkanımız dedi ki 'Artık sahaya inin.' Yani ne kadar tepedesiniz ben de merak ediyorum. Halkın yanında olmak için nereden ineceksiniz?

*Ben vatandaş Hüseyin. Benim yaşadığım sıkıntıyı tüm vatandaşlar yaşıyor. Ezilen vatandaşların sesi olacağız onların haklarını almak için mücadele edeceğiz.

*En büyük projem gelir dağılımındaki adaletsizlik. Eğer bu adalet sağlanırsa Türkiye’de fakir kalmaz. Ama insanlar sürekli fakirleştriliyor, muhtaç duruma düşürülüyor. Bir insan neden makarna veya bir koli erzağa, kömüre muhtaç kalsın.

GÜZEL PARTİ İDDİALI : SEÇİMDE YÜZDE 13 OY ALACAĞIZ

Genel başkan Hüseyin Akbulut, Roman derneklerinin önce destekten kaçındıklarını söyledi. Ancak 'halk bize destek olunca daha fazla karşı çıkamadılar' diyen Akbulut, “Destek vermeseler de herkese kapımız açık” dedi.

Güzel Parti kurucuları bir yanda partinin kuruluşu ile ilgili prosedürlerin tamamlanmasını beklerken bir yandan da tüm Türkiye’yi geziyor. Batıdan doğuya birçok il ve ilçeye ziyarette bulunan partililer ilgiden oldukça memnun. Ve bir seçim olursa alacakları oy oranı konusunda da iddialılar.

“Bizi çok sıcak karşılıyorlar. Muhakkak partide yer almak istediklerini belirtiyorlar. 12 milyona yakın bir nüfusumuz var Türkiye genelinde. Önümüzdeki seçimlerde en az yüzde 13 oy alacağımızı düşünüyoruz."

“AMACIMIZ ÜLKEYİ YÖNETMEK”

Bizim amacımız meclise girmek değil ülkeyi yönetmek diyen Akbulut “Çünkü ülkeyi bizden daha iyi hiç kimse yönetemez. Çünkü biz halkız, halkın derdini kederini bizden iyi bilen başka kimse yok. Nasıl çözüm getireceğini de bilen yok. Mesela birçok parti proje yapıyor. Projeye gerek yok ki! Vatandaşa sorarsın derdini nasıl çözeriz diye o sana iki bin tane proje söyler” dedi.

“ALT KİMLİĞİMİZ ROMAN OLSA DA BİZ TÜRK’ÜZ”

“Bir romanlar için bir de Ermeniler için etnik kökeni belirtilerek aday gösteriliyor. Roman milletvekili, Ermeni milletvekili gibi. Bu ayrımcılığa ötekileştirmeye sınıflandırmaya biz karşıyız. Ne kadar alt kimliğimiz Roman olsa da biz Türk’üz. İbrahim aleyhselam zamanından bu zamana binlerce yıldır biz bu topraklarda yaşıyoruz.”

NEDEN “GÜZEL” PARTİ?

Partinin sloganı “Yarınlarımız bugünlerimizden çok daha güzel olacak!” Peki partinin adı nereden geliyor?

*Birkaç isimle yola yıkmıştık en son 3’e indirdik seçeneklerimizi. Umut, Derman ve Güzel. Anket çalışması yaptık. Yüzde 62 güzel ismi tercih edildi.

*İşin ilginç tarafı ankete katılanlar arasına hiç roman sokmadık. Romanların dışındaki vatandaşlarımızın fikirlerini merak ettik. Güzel ismi akılda kalan bir isim.

*Herkes güzele aşık, güzeli ister. Sloganımız Yarınlarımız bugünlerimizden çok daha güzel olacak. Birbirine uyumlu oldu, bizim de içimize sindi.

TÜRKİYE’DE ROMAN OLMAK…

*Romanlar aslında yaşamıyorlar ama dışarıdan baktığınızda çok neşeli insanlar olarak görünüyorlar. O da düğünleriyle daha çok ilgi çekiyorlar o açıdan.

*Romanlar Tükiye’de hiç yaşamıyorlar çünkü yaşama hakkı verilmemiş. Daha çocukken gerek öğretmenleri tarafından, gerek arkadaşları tarafından gerekse diğer örencilerin velileri tarafından dışlanmışlar.

*Bir roman çocuğu başka bir öğrencinin yanına oturduğu zaman veli gelir benim çocuğumu o romanın yanına oturtma der. Bir silgi bir kalem kaybolsa hemen öğretmen der ki roman çocuğuna çantanı getir arayacağım.

*Onun çantasından çıkmaz da Roman olmayan başka birinin çantasından çıkarsa yanlışlıkla aldı olur.

GÖZYAŞLARIMIZDAN YASTIKLARIMIZ SIRILSIKLAM OLUYOR

*Oysa biliyorsunuz çocuklarda 5 yaş işe 9 yaş arasında sahiplenme kabullenme hisleri vardır. Sokakta yavru köpek görse o benimdir der. İş sorunumuz çok fazla var.

*Romanlar iş bulamıyor. Başvurdukları işe roman diye alınmıyorlar. İşsizlik, dışlanmışlık romanları gayri meşru işlere sevk ediyor. Tüm hepsi değil ama belli bir kitlenin gerçeği bu.

*Uyuşturucu ile mücadele derneğini kurduğumuzda bu gerçekleri daha fazla öğrenme şansımız oldu. Ailelerle tek tek konuştuğumuzda hep yokluk hikayeleri duyduk.

*Diyorlar ki, akşam yastığa başımıza koyduğumuzda eşimle gözyaşımız yastıkları sırılsıklam yapıyor. O kadar çok birikmiş dertleri var ki…

“O KADAR ÇOK ÇİLE VAR Kİ HANGİSİ ANLATAYIM…”

Romanların kanayan yaralarına değinen Akbulut’a peki siz ne yaşadınız diye sorduk. Akbulut anlatırken zorlandı, boğazı düğümlendi.

“Ben çok zeki bir öğrenciydim. Matematiğim çok iyiydi. Ama, öğretmenim sürekli döverdi sürekli. Özellikle matematik derslerinde tahtaya gönüllü kalkıp zor soruları bile hemen çözerdim. Ortaokul öğretmenim, çözsen de çözmesen de o dayağı yiyeceksin derdi. Ortaokula kadar okudum. Devamını okuyamadım, bıraktım... Yanaklarımız şişene kadar, artık onun parmakları yanağımızda kalana kadar bizi döverlerdi. Cetvelleri ile ellerimize vururlardı, ayakları ile tekme atarlardı. Babamıza söylemezdik, korkardık olay çıkar diye… O kadar çok çile var ki başka hangisi anlatayım…"