Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programına katıldı

"PELİKAN VE ÇEVRESİ TÜM SUÇU BENİM ÜZERİME YÜKLEMEYE ÇALIŞTI"

3.5 yıl boyunca kendisine yönelik 'kara propaganda' yapıldığını savunan Davutoğlu, şu şekilde konuştu:

* Görev zamanımda ne yapmış etmişsem sorumluluktan kaçmam. Başbakanlığı bıraktıktan sonra ana akım medyada ilk defa bir programa katılıyorum. Dolayısıyla 3.5 yıldır tek taraflı bir propaganda işledi.

* Pelikan ve çevresi bütün suçu şahsen benim üzerime yüklemeye çalıştı. En kolay eleştirilebilir kimse ona yöneldiler. T.C. bir devlet, bir geleneği var. O dönemde cumhurbaşkanı, üç başbakan geçmiş, dört genelkurmay başkanı geçmiş ve tek sorumlusu bir kişiye atfediliyorsa burada samimiyet olmaz. 3.5 yıl kara propaganda işlendi.

"Suriye konusunda yanlış mı yönlendirildiniz?" sorusunu da yanıtlayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

* Ben diplomasisinden sorumluyum. Ben dışişleri bakanıyken bizim açımızdan bir hata yapıldığını düşünmüyorum. Uluslararası toplumun bu kadar büyük insanlık suçlarına bu derece sessiz kalacağını düşünmedik.

* Amerikan sistem içindeki başkanlık seçimleri esnasındaki tablo Suriye'de önemli ölçüde etkili oldu .Bu konularda çok daha kararlı bir tutum bekledik. Türkiye'nin bir değerlendirme hatası varsa bu ülkelerin de insani hataları var.

Davutoğlu, "Cumhur İttifakı’nı destekleyenlerden biri de Aydınlıkçılar. Doğu Perinçek Türkiye’nin Esad rejimi ile anlaşması gerektiğini söylüyor. Esad rejimi ile anlaşma önerisi konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

* Son 17 yılda Esad’la çok görüşenlerden biri benim. Önce ilişkilerimizin yoğunlaşması anlamında büyük bir mesafe katedildi. Değişen şey Esad rejimi. Biz o rejimin karakterini biliyorduk ve istiyorduk ki kendi içinde yavaş yavaş dönüşsün. İki aile ekonomiyi kontrol ediyor.

* Sistemin sürdürülebilirliği de ancak ve ancak baskıcı yöntemlerle gerçekleştiriliyordu. Biz Suriye’nin dünyaya açılmasını istedik ama Esad başka bir yol tercih etti. Bütün savaş suçlarını yaptı. Biz her zaman Esad rejimiyle o kritik dönemlerde bile mümkün olduğunda ordu kullanmaksızın bu reformların yapılması için elimizden geleni yaptık. Türkiye'nin kapasitesi neyi sağlıyorsa bunları yaptığımızı düşünüyorum.

Davutoğlu, Emevi Camii eleştirilerine ilişkin olarak da, “Hiçbir zaman irrasyonel bir dil kullanmadım. Kime ait olduğu belli. En kolay saldırılabilir konumdayım” dedi.

Davutoğlu'nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

“Siz seçim kazandınız. Size Sayın Erdoğan bırak dedi, siz de bıraktınız. Bırakmasaydınız bu millî iradeye sahip çıksaydınız ne olurdu?”

* Bir kere hem şahsi hukuk hem de devlet hukuku anlamında terk etmediğim ilkelerim vardı. Yetkili ve sorumsuz bir başbakan ile sorunlu ve yetkili cumhurbaşkanı arasında hep gerilimler yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı ile benim yakın bir dostluğum var.

* 2008’de benim siyasete girme kararım parti kapatma kararıyla olmuştu. Hem başbakanlık makamının hem kendi içindeki tutarlılığını korumak için çok çaba sarf ettim. 2016 baharında yüzde 49,5 gibi büyük bir halk desteği ile hukuktaki reformları yapabilecekken çok ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bir takım çevreler bu görüş ayrılıkları üzerinden cumhurbaşkanı ve başbakanın ilişkisini bozacak şekilde devreye girdiler. Bu bir noktaya geldi. Bu ayrılıklarla birlikte uyumlu şekilde çalışma esasları kaybolmaya başladı.

* Ben yurt dışındayken arkadaşlarımızın MKYK’da benim yetkilerimi kısıtlayacak bir karar almak için toplanmaları. Bu beni bir tercih yapmak durumunda bıraktı beni. Orada Türkiye'nin ekonomisinin siyasetinin geleceğini 2001’de Ecevit ile Sezer arasında yaşananlar gibi tehlikeye atmamak için bir fedakârlık yapmam gerektiğini, bırakmam gerektiğini düşündüm. Ben artık geriye bakmıyorum, geleceğe bakıyorum.

HAYAT BOYU DUYDUĞUM EN BÜYÜK HÜZÜN

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şehir Üniversitesi üzerinden bulunduğu 'dolandırıcılık' ithamı için, "Hayat boyu duyduğum en büyük hüzün Erdoğan'ın hakkımdaki dolandırıcılık ithamı oldu. Şehir Üniversitesi arsasının tahsisi de Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan iken yapılmıştır. Ortada hiçbir hukuksuzluk yoktur. Varsa hukuksuzluk hukuki süreç başlatılmalıdır" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Bir hukuksuzluk var o da şu; Türkiye'nin en değerli üniversitelerinden birine siyasi bir cezalandırma aracı olarak görülerek baskı yapıp tasfiye etmeye çalışmak en büyük hukuksuzluktur. Vakfa kayyum atanması Osmanlı tarihi de dahil Anadolu'da vakıf geleceğine yapılan en büyük darbedir."