İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2014 yılında Can Paksoy ve ağabeyi Mahmut Emre Paksoy hakkında verilen beraat kararının, Yargıtay tarafından "Aile Bakanlığının müdahil olması gerektiği" belirtilerek "usul yönünden" bozulunca dava yeniden görülmeye başlamıştı.

Yeniden görülmeye başlayan davada Paksoy kardeşlerin tutuklanması taleplerini reddeden duruşma savcısı celse arası açıkladığı mütalaasında, bu kez Can Paksoy hakkında mahkumiyet kararı isteyip tutuklanmasını istemişti.

Savcı, Can Paksoy hakkında 'Kasten adam öldürmek' suçundan müebbet hapis cezası ve tutuklanma talep ederken ağabeyi Emre Paksoy'un ise beraatını istemişti. Paksoy Kardeşlerin avukatı, savcının mütalaasının ve verdiği kararların dosyadaki delillerle çeliştiğini ileri sürerek 'görevi kötüye kullanmak' suçundan şikayetçi oldu.

[caption id="attachment_5594483" align="alignnone" width="880"] 24 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun cesedi merdiven boşluğunda bulunmuştu. Foto: Sözcü[/caption]

SAVCI 4 MAKAMA ŞİKAYET EDİLDİ


10 yıldır devam eden Nazlı Sinem Erköseoğlu davasında Paksoy Kardeşlerin avukatları Prof. Dr. Köksal Bayraktar ve Dilek Helvacı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'a, Hakimler ve Savcılar Kurulu'na, Adalet Bakanı'na ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne şikayet dilekçesi sundu.

Şikayet dilekçesinde savcı Barış Kurt'un, dosya kapsamındaki somut delillere, tanık ifadelerine, bilirkişi raporlarına ve 4 adet Adli Tıp Kurumu raporuna tamamen aykırı olarak tek yanlı, soyut iddialara dayanarak Can Paksoy'un mahkumiyetini talep eden mütalaa düzenlediği ileri sürülerek hakkında görevini kötüye kullanmak suçundan soruşturma başlatılması istendi.

SAVCI KENDİNİ PSİKİYATR YERİNE KOYDU


Nazlı Sinem'in olay tarihinden önce de intihara teşebbüs ettiği ve ağır depresyonda olduğuna dair dosyada deliller bulunmasına rağmen savcı Barış Kurt'un söz konusu delilleri yok sayarak ölenin intihar etme olasılığının bulunmadığını iddia ettiği ve kendisini adli psikiyatr yerine koyarak özel uzmanlık gerektiren bir konuda bilirkişi görüşü verdiği dilekçede ifade edildi.

Dilekçede, Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun, olay tarihinden önce, anne ve babasının boşanması üzerine intihara teşebbüs ettiği ve son dönemde sık sık nefes almada zorluk, çarpıntı, bayılma hissi gibi panik atak izlenimi veren şikayetlerle Acil Servis'e kaldırıldığı, dosyada mevcut Florence Nightingale Hastanesinin resmi kayıtları ve ölenin annesi, babası ile kız kardeşinin ifadeleri ile sabit olduğu vurgulandı.

DELİLLERİ KARARTMAYA ÇALIŞTI


Savcı Barış Kurt'un mütalaasında Adli Emanet Memurluğu'nda muhafaza altında olan Nazlı Sinem'in elbisesinin ve olay tarihinde intihar etmeden önce oturup beklediği pencerenin dış duvarından alınan sıva örneklerinin de bulunduğu delil torbaların imhasını yargılama devam ederken istemesinin, delillerin yok edilmesi şüphesi yarattığı dilekçede iddia edildi.

BAŞSAVCIYA TEŞEKKÜR ADİL YARGILAMAYI ETKİLER


Şikayet dilekçesinde; savcının duruşmadan bir ay önce alışılmadık biçimde celse arasında dosyaya mütalaayı sunmasından saatler sonra, Nazlı Sinem'in annesi Ferah Kural ve babası Ergun Erköseoğlu'nun basına yansıyan açıklamalarında davaya müdahil olmaması gereken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'a teşekkür etmelerinin, mahkeme heyeti üzerinde kamuoyu baskısı yaratılmaya çalışıldığı ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçunun işlendiği ileri sürüldü.

YARGISIZ İNFAZ İDDİASI


Savcının "esas hakkındaki mütalaası"nın basına verildiğinin belirtildiği dilekçede, "Müvekkilimiz Can Paksoy yargısız infaz edilerek, kamuoyunda adeta bir "katil" algısı yaratılmış ve bu suretle, mahkeme heyeti üzerinde baskı oluşturulmaya çalışılarak müvekkilimizin ağır mağduriyetine neden olunmuştur" denildi.

SAVCI OLAYI KURGULADI İDDİASI


Dilekçede savcı Barış Kurt'un dosyadaki delilleri ve tanık ifadelerine geçmemesine rağmen "Taraflar arasında tespit edilemeyen bir nedenle tartışma çıktığı, tartışma esnasında sanık Can'ın, maktulün başının arka kısmına künt bir cisimle vurduğu ya da tartışma sırasında mağdurun almış olduğu alkolün de etkisiyle yere düşerek başını sert bir yere çarptığını" iddia etmesinin gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

Dilekçede, taraflar arasında bir sorun bulunmadığı, olayın meydana geldiği saatlerde, herhangi bir tartışma, bağırma, çığlık ya da boğuşma gibi bir sesin duyulmadığı, 4 ayrı Adli Tıp raporunda Nazlı Sinem'de darp, cebir, boğma, boğulma gibi bir bulguya rastlanmadığı, Paksoy kardeşlerin yapılan adli muayene raporlarında "vücutlarında herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanılmadığı", olayın geçtiği odada herhangi bir dağınıklığın bulunmadığının tespit edildiği yer aldı.

KAFADAKİ ŞİŞLİK


Şikayet dilekçesinde ise ölenin apartman boşluğunda düştüğü yerin hemen yanındaki klimanın kenarının ciddi biçimde yamulmuş olduğu ve üzerinin muhtemelen kandan renk değiştirdiğinin olay yeri fotoğraflarıyla sabit olduğu, Adli Tıp Raporlarında Nazlı Sinem'in başının arkasındaki yaranın yaklaşık 30 metre yükseklikten aşağıya düşerken apartman boşluğundaki klimalara, demir ünitelere ya da mermer pencere pervazına çarpmak suretiyle de meydana gelmesinin mümkün olduğunun belirtildiği vurgulandı.

CİNSEL İLİŞKİ YAŞANMADI


Can Paksoy ile Nazlı Sinem arasında cinsel ilişki yaşanmadığı Adli Tıp Raporu ile sabit olmasına rağmen, savcı Barış Kurt tarafından cinsel ilişkinin saklandığının iddia edilmesine de dilekçede yer verildi.