SÖZCÜ Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, Halk TV’de SÖZCÜ’ye yönelik kumpas davasını gazeteci Ayşenur Arslan’a anlattı. Yılmaz, FETÖ’ye yardım iddiasıyla gazetemizin yönetici ve yazarlarına verilen hapis cezalarını yapılan algı operasyonunu tek tek açıkladı.

43 yıllık gazetecilik hayatında ilk kez böyle bir dava ile karşılaştığını belirten Yılmaz “SÖZCÜ davası karar duruşması 2019 Aralık ayında görüldü ve ben de 3 yıl 4 ay hapis cezası aldım. Dava istinafa oradan da Yargıtay’a gidecek. Bakın, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yayınladığı yargı reformu olmasaydı bizi hapse atacaklardı. Ben bir gazeteci olarak bu reformu destekliyorum” dedi.

Yılmaz, programda SÖZCÜ’nün kurulduğu günden beri, FETÖ tehlikesine nasıl dikkat çektiğini şöyle anlattı:

"BİZ 2008’DE FETÖ DEDİK"

*8 Nisan 2008’de ‘Şeriatçı Gülen’ diye manşet attık. 15 Nisan 2008’de ‘Amerika’da ahkam kesme ülkeye dön’, 23 Mart 2008’de ‘Fetullah düğmeye bastı”, 10 Aralık 2010 da “Apo-Feto ittifakı” manşetlerimiz var. Kimse bu manşetlere cesaret edemezdi.

*Onlar ‘Muhterem hocaefendi’ diyorlardı. Kolkola idiler. 21 Ağustos 2010’da ‘Emniyet’in içini cemaatçiler sardı’ demişiz. Bakın o dönem el ele bu ülkenin aydınları hapse atılıyordu.

*1 Mart 2012’de ‘Fetullah 28 Şubatçı mı?’ diyoruz. 17-25 Aralık’tan sonra 16 Nisan 2016’da Fetullahçı 40 askeri tespit edip ordudan atılan subayı haberleştirdik.

"ÖNCE SUÇLADILAR"

*Darbeden 3 ay önce uyardım. 2 ay önce de “TSK’nın komuta komitesinde FETÖ’cü paşalar” manşeti attık. Ama bizi “Siz Zaman ile aynı manşeti attınız diye” suçladılar.

*İddianamede bu var. Fehmi Koru, SÖZCÜ patronunu suçlayan bir yazı kaleme aldı. Mahreçli bir yazı yazmış, ismi yok… (O dönem) SÖZCÜ’nün tirajları yükselmeye başladı.

*17/25’ten sonra da bize saldırılar başladı. 15 Temmuz’dan önce bir çatı iddianame hazırlandı. FETÖ’nün yayın organları diye SÖZCÜ’yü koymuşlar… Ama delil yok. ‘Belki ilerde çıkar’ demişler. Önce suçlama geldi.

*Anladık ki kumpas başlıyor… Ve darbe oldu. Gökmen Ulu haber yapıyor. “Cumhurbaşkanı bir haftadır kayıp” diye. Her gazeteci bunu merak eder. Doğan Haber Ajansı “Cumhurbaşkanı Ege’de tatil yapıyor” diye araştırıyor.

*Gökmen de vatandaşlara dayandırıp, “Cumhurbaşkanı burada tatil yapıyor” diye haberi yazıp geçiyor. Darbeden 2 gün önce haber geliyor. Resim yok diye haber bekletiliyor.

*Cuma günü saat 3-4’te internete konuluyor. Darbe girişimi günü… Ertesi gün diğer gazeteler saldırıya geçiyor diyorlar ki, “Darbenin yerini bildirdi kaçmasın, soruşturma açılsın.” Ardından 19 Mayıs’ta bize operasyon yaptılar.

*Gökmen o gün kimlerle konuştu, gazeteden kimi aradı, bunların hiçbirini savcı incelememiş. 9 ay sonra bu bahane ile inceleme olmadan bize, Gökmen’e operasyon yapılıyor.  2017 Mayıs’ında SÖZCÜ’ye operasyon yapılıyor. Burak Akbay zaten o sırada yurtdışındaydı. Akbay buradan ayrıldıktan sonra operasyon yapıldı. Sırf onu kaçak durumuna düşürmek için…

*Aleyhimize de 6 tane tanık buluyorlar. Hakim diyor ki “SÖZCÜ ve Akbay FETÖ’cü mü?” Tanıkların hepsi ‘Hayır değil’ diyor. O, 6 tanık lehimize ifade veriyor. Sonra 2. iddianame hazırlandı.

*Yeni iddianameye köşe yazarlarımızı da dahil ettiler. ‘Suçlama nedir?’ dedik. Bir bilirkişi buldular ama kim olduğu belli değil. AKP’ye yakın, Atatürk düşmanı. Çocukları FETÖ okullarında okumuş. İstanbul’da yerel bir gazetede çalışmış.

*Dedik ‘Biz de bilirkişi istiyoruz’ ve bunu reddettiler. Bu kişi Zaman Gazetesi abonesi ve bu kişiye dayanarak ifadelerimizi aldı savcı. Tek bir delil olmadan.


"TÜRKİYE’NİN DÜZELMESİ İÇİN MEDYANIN DÜZELMESİ LAZIM"


SÖZCÜ Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, gazeteci Ayşenur Arslan’a şunları söyledi:

*Burak Akbay’ın sadece matbaa işi var. Bakın matbaada arıza olsa usta patronu arar. Bunlar güzel şeyler. Biz bunları istiyoruz. Biz böyle bir gazetecilik istiyoruz.

*Gazeteci patron benim dilimden anlar, yerine göre de bir haber için kavga eder. Bakın Türkiye’nin düzelmesi için medyanın düzelmesi lazım.

*Basının özgürleşmesi için bunlar şart. Türkiye’de medya patronu sadece gazetecilik yapmalı.”

"SÖZCÜ bir makineyle yola çıktı Burak Akbay insana yatırım yaptı"


*Burak Akbay ile ilgili ‘Kırmızı Bülten’ isteniyor. Adalet Bakanı “Delil yok” diyerek kararı geri yolladı. Mahkeme de 3 kez bu kararı reddediyor.

*Suçu ise “Silahlı terör örgütü yönetmek.” Adam sadece gazetenin sahibi ve yurtdışında. Hakkında kırmızı bülten çıkartmaya çalışıyorlar şimdi. Akbay’ın onlara sempatisi bile yok.

*Bu tavırlar ile bilin ki Türkiye’yi lekeliyorsunuz. Bizi yok etmeye çalışıyorlar. Biz ilk gazeteyi çıkardığımızda 2007’de bir makinemiz ve 57 bin tirajımız vardı… Biz zaman içinde sansüre uğrayan yazarları da yanımıza aldık...

Metin Yılmaz, kurulduğu günden bu yana SÖZCÜ’nün Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptı. SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay’ın bu gazeteyi hangi imkansızlıklar içerisinde nasıl kurduğunun en yakın tanığı oldu. Bunu da canlı yayında yıl yıl anlattı.


"İKİ FARKLI KARAR VAR"

*Burak Akbay insana ve gazeteye yatırım yaptı. ‘Burak Akbay’ın enerji ile ilgili işi var mı?’ diyorlar. Hayır hiçbir şekilde ticari bir işi yok. Burak Akbay’ın tek işi var o da matbaa.

*Akbay matbaaları nasıl kuruyor biliyor musunuz? Finlandiya’da, İsveç’te nerede ucuz makine varsa gidiyor, oradan alıp getiriyor. Sonrasında da o makineleri kendi elleri ile tek tek takıyor.

*Böyle bir patron olabilir mi? Gazetenin her safhasını takip eder. Derki ‘Metin burada tashih var’ der. Ben de hemen baskıyı durdurur ve düzeltirim.

*Biliyorsunuz bize Ekrem Dumanlı ve Fetullah Gülen’in fotoğrafına montaj yaparak algı çalışması yapmak istediler. Oradaki kişi Ekrem Dumanlı ancak montajla Burak Akbay gibi gösterilmiş.

*Mahkeme bu yalan montajlı görsele “Basın özgürlüğü” diyor. Bakın, 17-25 Aralık’ta bize vergi müfettişleri 12 milyon değerinde ceza gönderdi. Sürekli üzerimize geliyorlar. Bize diyorlar ki “Bu gazete FETÖ parası ile kuruldu.

*Bunlar gerçek dışı. Bizim ceza aldığımız manşetlerde “Yuh artık savaş sırlarımızı bile dinlemişler” manşeti var. Bakın aynı gün çıkan Posta Gazetesi o haberi “Rezaletin Zirvesi” diye vermiş.

*Hürriyet “Devletin gizli sırları sızdırıldı” demiş. Yurt Gazetesi “Savaş komplosu” demiş. O gün her gazete bu manşetlerle çıktı. Bunlar haberdir biz de bunu yayınladık. “Şunun, bunun değil ben cumhuriyetin savcısıyım” manşetimiz ile de suçlandık.

*Bu savcı Binali Yıldırım’ın dünürüne soruşturma açtı ve Saygı Öztürk de gidip bu kişi ile röportaj yaptı. Öztürk’e soruşturma açıldı ve takipsizlik verildi.

*Aynı mahkeme ise bize aynı haberden dolayı dava açtı ve bu haberi alıp benim ceza dosyama koydu. Aynı mahkemeden iki farklı karar çıktı.

*Ayrıca biz Zaman Gazetesi ile aynı mizanpajı yapmadık. ‘Zaman ile aynı manşeti atmışsınız’ diye bizlere ceza veriliyor.

"BOŞ ÇIKTIK, 400 BİN SATTIK"

*Bakın kendileri kolkola giderken attıkları manşetleri göstermek istiyorum. Bakın Sabah, Yeni Şafak, Star… ‘Demokratik taleplere canımız feda’ başlığını atmış.

*Aynı başlık aynı ifade mizanpaj böyle benzer… Bakın bunlar FETÖ ile mücadeleyi sulandırır ve işini yapan hakim ve savcılara da saygısızlıktır.

*Ceza sonrası Kamuoyundan daha da destek gördük biz. Boş gazete çıkardık 400 bin sattık. Kimse FETÖ’cü olduğumuza inanmıyor. Atatürkçüyüz.

"Bize delile göre değil kanaate göre ceza verildi"


*Bakın bizim dosyamızda bir tane bile delil yok. Desinler ki “Şununla görüşmüşler şununla da pastaneye gitmişler.” İnanın hiçbir şey yok. Yani böyle bir suçlama olabilir mi?

*Böyle yapmakla Türkiye adalet sistemini de sarsıyorsunuz. Bizlere delillerle değil kanaatle ceza verildi. Böyle bir şey olabilir mi? Bakın şahite, bilirkişiye izin vermiyorlar dosyamızda. Lehine tanık vermiyorlar. Bu cezayı açıkçası bekliyorduk.

"EMNİYET KAYITLARIMIZ TEMİZ"

*Ancak, okuyucularımızdan, vekillerden hep destek gördük. Herkes SÖZCÜ ‘FETÖ’cü değil’ diyor. Bizler gazetecilik yapıyoruz.

*Tekrar ediyorum. Aleyhimizde tek bir delil yok. Biz Türk yargısında yargılandık zaten. Halkımıza da hesap verdik. Bizim HTS kayıtlarımız incelenmiş bir şey yok. Derneklere üye değiliz.

*Hiçbir şey yok. Burak Akbay’ın MASAK, HTS emniyet kayıtları, vergi kağıtları hepsi temiz… Tertemiz.


"Yazarlarımıza müdahale etmeyiz sansür uygulamayız"


*Emin Çölaşan ve Necati Doğru yazılarından dolayı torbaya atıldı.

*Bize ve sozcu.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin’e de “Neden yazarlarınıza müdahale etmediniz? Sansür uygulamadınız?” suçlaması yöneltildi.

*Ben neden gazetecilere sansür uygulayayım? Bakın Yılmaz Özdil de bizi sürekli eleştiriyor ve yayınlıyoruz. Biz müdahale etmeyiz hiçbir yazarımıza.


"Rahmi Turan’a ‘O kişi kim?’ diye sormadım bile..."


*Rahmi Turan olayında da ben bu habere inansam manşet yapardım. Kulis bilgisi olduğu belli. Hatta sormadım bile Rahmi Turan’a kim olduğunu?

*Bakın biz Gözcü’den sonra SÖZCÜ’yü açtığımız zamanlarda Rahmi Turan başyazardı.

*Biz de oradaki mizanpajın aynısını SÖZCÜ’ye taşıdık ve böyle devam etti... Son olaylardan sonra Rahmi Bey “Ben başyazar değilim” diyerek, kendi isteği ile içeri geçti. “Size zarar veriyorum” dedi.