Türkiye son yıllarda siyaseten fazlasıyla gerildi. Özellikle seçim dönemlerinde çok daha fazla hissedilen bu gerilimden insan hayatı ve sosyal ilişkiler de payını alıyor. Kutuplaşma en önemli sorunlardan biri. TurkuazLab ise 'Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları 2020 Araştırması' ile kutuplaşma hakkında çok çarpıcı detaylar ortaya koydu. Araştırma kapsamında Kasım ve Aralık aylarında Türkiye’den 4006 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapıldı. Araştırma sonucu anlaşıldı ki insanların kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarıyla aralarında çok ciddi mesafeler var.

Görüşleri alınan insanlar, kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarıyla iş yapmak istemiyor. Çocuklarının arkadaşlık yapmasını veya "o parti" taraftarlarından biriyle evlenmesini de istemiyorlar. Bunlar sadece ön plana çıkan önemli detaylardan bazıları... Bu dosyada kutuplaşmaya ve araştırma sonuçlarına dikkat çektik. Ayrıca araştırmayı hazırlayan isimlerden biri olan Prof. Dr. Emre Erdoğan'la konuştuk.

'ÇOCUKLARIMIN ÇOCUKLARIYLA ARKADAŞLIK ETMESİNİ İSTEMEM'

Araştırmada kutuplaşmaya dair çok çarpıcı detaylar mevcut. Bu konu başlıklarından biri şöyle: "En uzak hissedilen parti taraftarlarıyla sosyal mesafe."

Sosyal mesafe pandemi döneminde sık sık karşı karşıya geldiğimiz bir kavramı ancak buradaki kullanılış amacı farklı. İnsanlara kendilerini en uzak hissettikleri partinin taraftarlarıyla ilgili sorulan sorularda şöyle detaylar ortaya çıkıyor:

  • Araştırmaya katılan insanların yüzde 74,9’u çocuklarının o partinin taraftarlarından biriyle evlenmesini istemiyor.

  • Yüzde 72’si o partinin taraftarlarından biriyle iş yapmak istemiyor.

  • Yüzde 66,6’sı çocuklarının o parti taraftarlarının çocuklarıyla arkadaşlık etmesini istemiyor.

  • Yüzde 60,8’i ise kendini en uzak hissettiği partiye kendini en yakın hisseden biriyle komşu olmak istemiyor.


Grafikleri daha yüksek çözünürlükte görmek için görsellere tıklayınız.


Bu çalışma 2015 ve 2017 yılında yapılan Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları çalışmalarının devamı niteliğinde. "Beş yıllık süreçte ne değişti?" diye sorduğumuz Emre Erdoğan, sosyal medya etkisine dikkat çekiyor.

"Daha önceki çalışmalarımız Türkiye’de siyasi parti taraftarları arasındaki duygusal mesafenin yüksek olduğunu ortaya koymuştu" diyen Erdoğan, "Bu açıdan bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Belki "diğeri" olarak görülen siyasi parti taraftarlarının kimler olduğu değişmiş olabilir, ancak o parti taraftarlarına karşı hissedilen olumsuz duygular, sosyal mesafe ve siyasal hoşgörüsüzlük azalmış değil" ifadelerini kullanıyor. Çalışmalar sonucu vatandaşların sadece kendilerine benzeyen kişilerle görüş alışverişinde bulunduğunu söyleyen Erdoğan, "'Yankı Odaları'nın azalmadığını söyleyebiliriz. Bilakis sosyal medyanın etkisiyle arttığını görüyoruz" diyor.

EN ÖNEMLİ BULGULARDAN BİRİ 'YANKI ODALARI'

Emre Erdoğan'a göre; araştırmanın en önemli bulgularından biri vatandaşların kendi seslerinin yankılarından fazlasını duymalarına izin vermeyen Yankı Odaları… "Vatandaşlar sadece kendi siyasi görüşlerine uygun televizyon ve gazeteleri takip edip, bu bilgi kaynaklarını tarafsız; diğerlerini taraflı görüyorlar."


Siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan


"Sosyal medyada da sadece kendilerine benzeyenleri takip edip, arkadaşlarını kendilerine benzeyenlerden seçiyorlar" diyen Erdoğan, "Filtre Balonları"na da dikkat çekiyor: "Sosyal medyanın algoritmalarının yarattığı "Filtre Balonları" da göz önünde tutulursa; sosyal medya, vatandaşları bir tek kendi doğrusunun "sahici" olduğu yanılgısına sürüklüyor. Kendisinden farklı düşünenlere rastladığındaysa bu durum "anormal", "hastalıklı" ya da "sapkın" gözüküyor. Bu da farklı taraflar arasında diyalog kurmayı imkansız hale getiriyor.

'TÜRKİYE İÇİN TEHDİT OLUŞTURANLAR'

Araştırmanın çapıcı detaylarından biri de ahlaki üstünlük başlığı altında toplanıyor. İnsanlar yakın hissettikleri partinin taraftarlarının büyük oranda vatansever, ülke yararına çalışan, onurlu, açık fikirli, zeki ve cömert olduklarını düşünüyor. Uzak hissedilen partilere karşı ise tam tersi bir durum söz konusu.

Uzak hissedilen partinin taraftarlarına yönelik bakış açısı ise şöyle: Onlar büyük oranda kibirli, bağnaz, zalim ve bencil. Ayrıca bu kişilerin ikiyüzlü olduğu ve Türkiye için tehdit oluşturduğu düşünüyor.

BAŞKANLIK SİSTEMİ KUTUPLAŞMAYI ARTIRIYOR MU?

Prof. Dr. Emre Erdoğan'a sorduğumuz bir diğer soru ise Türkiye'de 9 Temmuz 2018 itibariyle uygulanmaya başlanan başkanlık sistemi. Başkanlık sistemi kutuplaşmayı ne kadar etkiliyor?

Emre Erdoğan, "Başkanlık sistemleri, yüzde 50 artı bir kişinin oyunu alan adayın seçimi kazandığı, diğer adayların kaybetmesiyle sonuçlanan; ve kaybeden tarafın iradesinin herhangi bir şekilde ülke yönetimine yansımadığı bir siyasal ortam yaratır. Bu yüzden doğaları gereği kutuplaşmayı arttıran sistemlerdir" diyor.

"Parlamenter sistemler ise hükümet kurmak, yasama ya da denetleme işlevini yerine getirmek isteyen siyasi partilerin koalisyonlar kurmalarını, yani taviz vermelerini sağlar" diyen Erdoğan, "Böylece kaybedenler yönetimden tamamen uzaklaşmış olmazlar, bu da kutuplaşmaya bir ket vurur" görüşünde.

ANAYASAL HAKLAR BİLE HOŞ GÖRÜLMÜYOR

Kutuplaşmanın şehirde yürüyüş ve toplantı düzenleyebilme, basın açıklaması yapabilme, eğitim ile seçme ve seçilme hakkı gibi anayasal hak ve özgürlüklere yönelik bakışı da doğrudan etkilediği görülüyor. Bu husustaki olumlu ve olumsuz yaklaşımlar aşağı yukarı birbirine yakın olsa da insanların yaklaşık yüzde 37’si kendilerini en uzak hissettikleri partinin taraftarlarına karşı siyasi hoşgörüye sahip değil. En önemli haklardan biri olan eğitim hakkı için bile durum böyle.

Araştırma kapsamında görüşüne başvurulan insanların yüzde 38,9’u, kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarının ihtiyaçlarına uygun eğitim almaması gerektiği görüşünde.

KENDİNİ AVANTAJLI VE DEZAVANTAJLI GÖRENLER

Araştırmada ‘partiler ve grup üstünlüğü’ başlığı altında mensubu olduğu partiden dolayı kendini avantajlı ve dezavantajlı gören insanlar da belirtiliyor. Grafiği incelediğimizde kendisini AKP'ye yakın hisseden insanlar, diğer gruplara göre birçok başlıkta kendilerini daha avantajlı görüyor. Bunlar, hükümetten saygı görme, diğer gruptaki insanların özenmesi, maddi durum, iş bulma olanakları ve güç sahibi olmakla ilgili başlıklar. Bu anlamda ikinci sırada ise MHP var. Türkiye’de kendini en avantajsız durumda gören insanlar ise kendisini HDP’ye yakın hisseden insanlar.

AYASOFYA VE KANAL İSTANBUL

Dikkat çeken detaylardan biri de Ayasofya’nın ibadete açılması ve Kanal İstanbul gibi tüm Türkiye’yi ilgilendiren konulardaki görüş ayrılıkları. AKP'lilerin yüzde 66’sı Kanal İstanbul’u desteklerken MHP’lilerin yüzde 57’si projeye destek veriyor. CHP, İYİ Parti ve HDP’lilerde ise farklı bir durum söz konusu. Yine Ayasofya’nın camii olmasıyla ilgili olarak da benzer bir sonuç hâkim. AKP'lilerin yüzde 86'sı, MHP'lilerin ise yüzde 82'sinin destek verdiği görülüyor. İYİ Partililerin desteği yüzde 51 oranındayken, HDP’lilerin yüzde 43, CHP’lilerin ise yüzde 34 oranında.TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

Araştırmada insanların izledikleri kanallardan okudukları gazetelere, sosyal medya kullanımlarından ülkenin en önemli sorunlarına dair düşüncelerine kadar birçok detay var. En önemli unsurlardan biri de Türkiye’nin gidişatı konusunda yapılan yorumlar. AKP'lilerin yüzde 57’si, MHP’lilerin ise yüzde 37’si Türkiye’nin iyi yolda olduğunu düşünüyor. İYİ Partilerin sadece yüzde 15’i Türkiye’nin iyi yolda olduğunu düşünürken, CHP’lilerde bu rakam yüzde 10, HDP’lilerde ise yüzde 5 oranında.

EN ÖNEMLİ ETKİYİ SİYASETÇİLER YAPIYOR

'Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları 2020 Araştırması'nı incelediğimizde kutuplaşmanın özellikle siyasi partiler ve siyasi meseleler etrafında döndüğünü görüyoruz. Ekonomi, kadına yönelik şiddet, corona virüsü ile mücadele ve deprem korkusu gibi konuların da siyasi uzantıları olsa da bu konularda insanlar birbirine yakın yaklaşımlar ortaya koyuyor. Bu detay da araştırmanın en dikkat çeken sonuçlarından bir tanesi.

Prof. Dr. Emre Erdoğan, "Kutuplaşmaya en önemli etkiyi tabii ki siyasetçiler yapıyor. Söylemleriyle, hedef göstermeleriyle ve "biz"/"onlar" ayrımı yapmalarıyla toplumdaki kutuplaşmaya doğrudan katkıda bulunuyorlar" diyor.

Partizan yayınların egemenliği

"Siyasetçilerin daha birleştirici bir dil tercih etmeleri, kutuplaşmayı azaltabilirdi" diyen Erdoğan'a göre medyanın da etkisi büyük: "Medyada ana akım yayın organlarının önemini yitirmesi ve partizan diye adlandırdığımız yayınların egemen hale gelmesi de farklı gerçeklikler yaratarak kutuplaşmayı artırıyor. Sosyal medyaysa vatandaşların kendilerini rahat hissettikleri bir alan olarak, diğerinden uzak durmamızı sağlıyor, nefret söylemini ve ayrımcılığı kolaylıkla yayıyor. Bu etkenlere, ülkenin siyasi yapılarını da ekleyebiliriz."

Araştırmada ön plana çıkan bazı önemli detaylar şöyle:

1-) AKP'lilerin yüzde 59,8’i geçmişte de toplumda benzer görüş ve davranış farklılıkları olduğu görüşünde. MHP’lilerin görüşü de aynı (%60,8) doğrultuda. CHP’lilerin yüzde 70,3’ü ülkemizde insanlar arasında görüş ve davranış farklılıklarının arttığını düşünüyor. Aynı şekilde İYİ Partililerin yüzde 64,9’u, HDP’lilerin ise yüzde 67,4’ü görüş ve davranış farklılıklarının arttığını ifade ediyor.

2-)
Türkiye'de ayrılığa en çok yol açan konular ise şöyle:


3-) AB'ye tam üyelik konusunda bir referandum olsa MHP’liler hariç herkeste 'evet’ oyu daha fazla çıkıyor. MHP'lilerin yüzde 50,4'ü "hayır" derken, yüzde 34,8'i "evet" diyor. AKP'lilerin yüzde 42,5'i "evet", yüzde 41,4'ü ise "hayır" diyor. CHP'lilerin yüzde 64,8'inin görüşü ise "evet". HDP'lilerde bu rakam 62,3, İYİ Partililerde ise yüzde 52.

4-) Yakın hissedilen parti, "Türkiye’ye en büyük tehdit olan ülke" konusunda bir fikir ayrılığı yaratmıyor. Sırasıyla ilk üç ülke şöyle: ABD, İsrail ve Rusya.

5-) Corona virüsü tedbirlerine uyma konusunda herkes aynı özeni gösteriyor. Partililerin 5 üzerinden puanlamaları şu şekilde yansımış.

  • CHP, 4,40

  • İYİ PARTİ, 4,40

  • MHP, 4,40

  • AK Parti, 4,36

  • HDP, 4,30


6-) Corona virüsü ile mücadelenin hedefi ne olmalı sorusunun da cevabı herkesin nazarında aynı. İnsanlar, "hastalanan ve ölen kişi sayısını en aza indirmek", "işyerlerinin kapanmasını ve insanların işlerini kaybetmelerini engellemek" ve "öğrencilerin eğitimlerine devam etmesini sağlamak" gibi başlıklarda hemfikir. İnsanların ortalama yüzde 75'i bu hedefleri destekliyor.

KUTUPLAMAYI HIZLANDIRAN FAKTÖRLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Prof. Dr. Emre Erdoğan, "yaptığımız çalışmalar kutuplaşmanın çoğu belirleyicisinin yapısal olduğunu gösteriyor" derken "başkanlık sistemi, yargının bağımsızlığını yitirmesi, basın ve ifade özgürlüklerinin azalması ve en önemlisi güvenlik kaygıları, kutuplaşmayı hızlandıran faktörler" ifadesini kullanıyor.

"Bu sorunların çözülmesi için bazen iktidar değişikliği gerekebilir" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle noktalıyor: "Öte yandan vatandaşların kendilerini yankı odalarına kapatmaları, farklı bilgi kaynaklarından kaçınmaları ve "ötekinin" sesini duymak konusundaki isteksizlikleri, bireylerin kendi iradeleriyle çözülebilecek sorunlar olarak gözüküyor. Yapısal sorunların çözülmesini beklemektense, bireysel düzeyde müdahaleler yapmak ve vatandaşlara medya okuryazarlığı, eleştirel bakış açısı ve diğerine karşı empati duymasına yardımcı olmak daha kısa vadede bir çözüm sağlayabilir."