"Bu teklif yasalaşacak çünkü böyle talimat verildi" diyen Kocasakal, "Ama bunun en büyük zararı vatandaşa olacak. Hiç akla gelmeyen bir şey söyleyeyim, çok sayıda avukatı bünyesinde bulunduran büyük hukuk şirketleri var. İki binden fazla çalışanı olan bir hukuk bürosu isterse kendi barosunu kurabilecek.

Düşünebiliyor musunuz? Bu mesleğin düzeni, disiplini, adli yardım hizmetleri, zorunlu müdafilik hizmetleri nasıl sağlanacak? Bu tür barolar hukuksuzluklara karşı nasıl bir duruş sergileyecek?" tespitinde bulundu.

"MESLEKTAŞLARIM BU OYUNU BOZACAK"

Kocasakal, yasalaşacağını öngördüğü çoklu baro sisteminin uygulanmasının da uzun soluklu olamayacağını belirtti. Kocasakal, şunları söyledi:

* Meslektaşlarım bu tuzağa düşmeyecektir. Meslektaşlarımın bu oyunu bozacağını düşünüyorum zaten bu tasarı toplumun vicdanında yerini bulmadı dolayısıyla ölü doğacak bir sistem. Evdeki hesap çarşıya uymayacak, meslektaşlarımın büyük bir çoğunluğunun bu tuzağa düşmeyeceğini ve merkezi barodan ayrılmayacağını düşünüyorum.

* Bu sistem uzun sürmez. Çünkü bu sistem baroların mücadele ve azimini ortadan kaldırmaz. Asıl gövde yani merkezi baronun işlevini ortadan kaldırmaz. Sadece kaotik bir ortama yol açar bu kaotik ortam da zaten bu sistemin çok uzun yaşamaması gerekliliğini herkese yaşayarak gösterir. Kimse o konuda çok da karamsar olmasın.

"PARALEL VE PARTİLİ BAROLAR"

Baro düzenlemesinin iktidarın bir ihtiyacı olduğunu savunan Ümit Kocasakal, çoklu değil paralel ve partili barolar ifadelerini daha uygun bulduğunu söyledi. Kocasakal şu tespitlerde bulundu:

* Halk arasında sağ gösterip sol vurmak diye bir deyim vardır. İşte bu mesele sadece çoklu baro meselesi değil. Bir de temsilde adalet adı altında başka bir operasyon var. Yani delege sayısıyla oynanması. Zaten işin püf noktası da burada.

* Baro ifadesini ben çok doğru bulmuyorum. Bu getirilmek istenen aslında paralel barolar. Hatta parti devletinden sonra parti baroları. Amaç bu zaten.

"KIZACAK PİRE BULMALARI ZOR DEĞİL"

* Ankara barosunun Diyanet İşleri Başkanı için yaptığı açıklamayı fırsat bilerek bu sistem değişikliğine gittiler ama zaten yorganı yakmaya karar verenlerin kızacak bir pire bulmaları çok zor değil.

* Burada asıl amaç ve hedef iktidarın ne yaparsa yapsın bir türlü ele geçiremediği İstanbul, Ankara ve İzmir baroları. Bu üç baro barolar birliğinin yönetiminin belirlenmesinde de çok etkili bir konumda.

* İşte bütün hikaye bu. Buradaki bütün amaç "Biz burayı ele geçiremiyoruz o zaman bize göre bir baro kuralım. Yeni seçim sistemiyle etkin baroların etkisini kıralım, minimize edelim"dir.

"ÇOKLU BARO SİSTEMİ BİR FETÖ PROJESİDİR"

Prof. Dr. Ümit Kocasakal, baro sisteminin değiştirilmek istenmesinin bir FETÖ projesi olduğunu şu sözlerle savundu:

* Bu aslında yeni bir proje değil. 2013'lerden bu yana hep dile getirilen bir FETÖ projesi. Neden mi? Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı döneminde denetleme kurulunca hazırlanan ve barolar da dahil bütün meslek kuruluşlarının yapısını, kendilerine yararlı olacak şekilde değiştirmeyi hedefleyen bir rapor var. O dönem de baro başkanıydım o rapora vakıfım.

* Bu düzenlemenin akıl hocası, Balyoz başta olmak üzere kumpaslara destek olmak üzere bizzat Genelkurmay önünde açıklama yapan ve şu anda da AKP Grup Başkanvekili olan Cahit Özkan'ın Sabah Gazetesi'ne verdiği demeçte tam anlamıyla takke düşüyor, kel görünüyor.

* Özkan diyor ki liberal düşünce topluluğunun geniş bir raporu vardır. Çok önemlidir. "Değerlendirdik, inceledik ve bundan yararlandık" diyor. Peki kim bu liberal düşünce topluluğu? Üyeleri arasında mesela "Gülen cemaati siyasi güç haline gelsin ilk seçimde ona oy vereceğim" diyen Prof Dr. Atilla Yayla var. FETÖ'nün Abant toplantıları müdavimlerinden Ömer Çaha var. FETÖ dershanelerinin kapatılmasına şiddetle karşı çıkan Yusuf Şahin var. Görüyor musunuz? O liberal düşünce topluluğun bir şekilde nereye hizmet ettiğini?

"BAROLAR NİÇİN BU KADAR ÖNEMLİ?"

Ümit Kocasakal, baroların iki işlevi olduğunu belirtti ve devam etti:

* Baroyu diğer meslek kuruluşlarından ayıran çok temel bir özellik var. Bir yanda diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi mesleki haklar, düzen ve disiplin, mesleğin geleceği gibi konularla uğraşması. Diğer yanda 80 milyon vatandaşı ilgilendirecek şekilde barolara hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, insan hak ve özgürlüklerini koruma kolanama gözetme görevi olması.

* Yani vatandaşım şunu anlasın barolara yönelik avukatlara yönelik her saldırı aslında özünde vatandaşın 36. maddedeki hak arama hürriyetine ve anayasada belirtilen bütün temel hak ve özgürlüklerine yönelen bir saldırıdır.

* Şimdi hukuk okumamış bir vatandaş hukuku o ölçüde bilmiyor. Peki o vatandaş hak arama hürriyetini nasıl kullanacak? İşte avukat ve baro vasıtasıyla. Yani baro etkin olmazsa çocuk istismarlarına kadına şiddete çevre talanına sayamayacağım kadar hak ve özgürlüklere dair koruyucu bir yapı kalmıyor.

"BU YASA BİR BUMERANG GİBİ"

* Birilerini yaralamak için attıkları bu bumerang dönüp kendilerine de gelecek. Başta İstanbul olmak üzere bütün merkezi barolar vatandaşlarımızın yanında olmaya, hukuk devletini savunmaya devam edecek.

* Hangi setler çekilirse çekilsin suların hukuk devletine gidişini engellemek mümkün değil. Çünkü iktidarlar geçici hukuk devleti ideali kalıcıdır. Ulu Önder'in her zamanki dehasıyla söylediği gibi ''Her halde dünyada bir hak vardır. Ve hak kuvvetin üstündedir.''