Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, hastalığa nasıl yakalandığını konusunda "Bakanlık ilk olguyu açıkladığında gerçekten o hafta çok yoğun bir hasta trafiği oldu. COVID-19 şüphelisi çok sayıda hasta başvurdu. Bunların çoğu aynı aileden. Hiç belirti olmasa da tomografi çektirdiğimizde zatürre bulguları saptıyoruz. COVID-19 ile karşılaştığımızı anladık ama o an için test yapmak çok zordu. Bir hafta bu şekilde çok yoğun hasta baktım. Muhtemelen o hastalardan bana bulaştı.

16 Mart'ı 17 Mart'a bağlayan gece halsizlik, ateşte yükselme ortaya çıkınca hemen kendimi evde izole ettim, ayrı oda da yattım. Ertesi sabah hastaneye gidip tomografi çektirdiğimde bir zatürre başlangıcı bende de vardı. Anladım COVID-19 enfeksiyonu olduğumu. Hastaneye yattım" dedi.

ÇİN'DEN GELEN İLACI KULLANDI


Tutluoğlu, kendisinde  ortaya çıkan bulgularla ilgili olarak, şöyle konuştu:

Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu


"Enfeksiyon Türkiye'de yeni başlamış ama şu an baktığımız zaman tedavi için ulaşabileceğimiz her ilaçla başladık.  Bu hastalığın süreçleri var, belli bir düzelme sırası var. İstediğim düzeyde de performans elde edemiyordum. 5-6 saat iyiyim, sonra çok kötüyüm, ateş ve aşırı halsizlik. Bu şekilde giderken düzelmeyince, o dönemde Çin'den gelen ilaç yetişti, onu kullandım. Fakat 10. gün nefes darlığında artış, özellikle yürürken nefes nefese kalma şeklinde...

Başlarda oksijen düzeyi iyiydi, bir başka müdahaleye gerek olmuyor, ilaç tedavisine devam ediyorsunuz. Aşırı halsizlik ama bu halsizlik bayılma gibi neredeyse, 5-6 saat yatakta kalıyorum ama hiç hatırlamıyorum ne olduğunu. Ama bakıyorsunuz ateş öyle çok yüksek değil, 37-37.5 derece.

Sonra oksijen düzeylerim düşmeye başladı, burada yapılacak ilk şey oksijen tedavisi. Bu tedavide hasta birkaç gün oksijen aldığında düzeliyor. Bende işler bu açıdan da yolunda gitmedi. Gittikçe oksijen miktarını artırdık. Buna rağmen oksijen düzeyleri düzelmedi. Öyle olunca yoğun bakım öncesi kullanılan birtakım ilaçlar var. Onların kullanılmasını istedim. Onları da denedik. Bunlar bazı hastalarda hala kullanılıyor ve olumlu sonuç alınıyor. Ama maalesef onlarda yoğun bakım öncesi bende pek bir işe yaramadı."

"30 GÜN HASTANEDE YATMIŞ OLDUM"

"Çoğunlukla tedaviyi kendim yürüttüm, kendi tedavimi kendim yönlendirdim." diyen Prof. Dr  Tutluoğlu, şöyle devam etti:

"O arada bir tomoğrafi çektirdik, akciğerimin ilk başta yüzde 10 saran intihap yüzde 50'ye çıkmıştı. Bu olumsuz bir gelişmeydi. Doktor arkadaşlar toplandı geldi, 'bir yoğun bakım süreci gerekirse, her türlü tedaviyi kabul ediyor musun?' dediler. Ben de 'kök hücre dahil her şeyi kabul ediyorum' dedim. Hala yoğun bakıma gitmeyeceğim inancımı koruyordum, 'ben o noktaya gelmeyeceğim' dedim.

Saatler içerisinde durumum kötüleşti. Oksijen düzeylerim çok düştüğü için yoğun bakıma alıp bayılttılar. Ondan sonra mekanik ventilasyon dediğimiz suni solunum cihazına bağladılar ve 12 gün suni solunum cihazında kalmışım. Toplam 20 gün de yoğun bakımda kaldım. İlk başta işler orada da iyi gitmemiş. Yüzde 50 olan iltihap, akciğerin yüzde 80'ini sarmış. Bayağı bir ümitsizliğe kapılmışlar açıkçası. Sonradan tedaviye yanıt çıkmış ve düzeldim.

Mekanik ventilasyon dediğimiz dönemde iki kez kök hücre 5 kez de plazma ferez tedavisi uygulanmış. Yoğun bakımımızın da çok deneyimli doktorlardan oluşması ile bugün hayattayım. Yoksa bayağı umutların azaldığı bir noktaya kadar gelmişim. 30 gün hastanede yatmış oldum. Belki COVID açısından en uzun yatışlardan birisi."