Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan coronavirüs salgınında en ön cephede savaşan sağlıkçıların mücadelesini İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi’nde görev yapan Dr. Burcu Çoban, kare kare ölümsüzleştirdi. Çoban, sağlıkçılarının yaşadıklarını anlattı.

Sürecin en zorlayıcı kısmının aileleri ve sevdiklerini görememek olduğunu söyleyen Çoban, “Toplum olarak sevdiklerimizle sıcak ilişkiler kurmayı seviyoruz... Bir anda gelen bu kısıtlamalar insanı ruhsal olarak kötü etkiliyor. Herhangi bir semptomum olmasa bile viral yük maruziyetimin yüksek olması ve asemptomatik taşıyıcı olma ihtimalimden dolayı aylarca aynı şehirde yaşamama rağmen ailemi görmedim. Mesaide olduğum saatlerde konuşamıyorduk, eve geldiğimde de uyuduğum için konuşamıyorduk. Kısır bir döngüye girmiştik. Daha kötüsü bazı arkadaşlarımız kalabalık bir ev ortamında yaşamaları sebebiyle hastanemizin sunduğu misafirhanelerde kalıyor, evlerine gidemiyordu. İçimizde hasta olan arkadaşlarımız, hemşirelerimiz, temizlik görevlileri vardı. Son güne kadar durumları kötüleşir mi diye diken üstündeydik. Şükürler olsun ki hepsini evlerine taburcu edebildik” diye konuştu.

SOSYAL İHTİYAÇ

Pandemi döneminde yoğun çalışan Çoban fotoğraf çekme merakını ise şöyle anlatıyor: “İlk vakanın ülkemizde görülmesinden sonraki 8 aylık süreçte çok farklı duygusal dalgalanmalar yaşadık. Çoğu insan karantina dönemindeki sıkışmışlık, ‘işe yaramıyormuş’ ve ‘zamanını boşa harcıyormuş’ hislerinin önüne geçebilmek ve akıl sağlığını koruyabilmek için bir uğraş arayışına girdi. Ben de fotoğrafçılık sanatıyla 2-3 yıldır amatör olarak ilgileniyorum. Stresli bir iş yaşamınız varsa bir şekilde kafanızı boşaltabilmek için farklı sosyal alanlara yönelme ihtiyacı hissediyorsunuz. İşte böyle bir ihtiyaç sonrasında oluştu. Çektiğim fotoğrafların görselliğine dikkat ediyorum tabi ki, ama sanatsal bir kaygı taşıyacak kadar da deneyimli değilim. Nöbetlerimin arasında karmaşık duyguların içinde yeni dünyamda daha faydalı ve mutlu nasıl olabilirim, diye düşündüm.

TARİH YAZIYORUZ

Bir yerde isyan etmek yerine kabullenmemiz ve yeni koşullara adapte olmamız gerekiyor. Sonra durdum ve ‘fotoğraf çekmekten çok hoşlanıyorsun ama şu an sokağa çıkamıyorsun, o zaman fotoğrafları hastanede çekmeyi düşünsene’ dedim. Şu an tüm dünyayı ilgilendiren bir salgın hastalıkla mücadele ediyoruz ve böylesine tarihi bir sürece tanıklık etmek hem büyük bir talihsizlik, hem de çok değerli. Bundan onlarca yıl sonra insanlar bu fotoğraflara baktıklarında neler yaşadığımız, nasıl bir ortamda çalıştığımız, nasıl zorluklar çektiğimiz, hangi ekipmanları giydiğimiz gibi konularda fikir sahibi olabileceklerdi, fotoğraflar geleceğe birer belge olarak aktarılacaktı, dolayısıyla ben bu yolla toplumsal hafızaya bir katkı sağlamak istedim.”

Dr. Çoban: “Gelecekte insanlar bu fotoğraflara baktığında yaşadığımız zorlukları görecek. Toplumsal hafızaya katkı sağlamak istedim.”

BENİ STRESTEN KORUDU


Dr. Burcu Çoban fotoğraf çekmenin kendisine kattığı olumlu yönleri şöyle özetledi: “Beni oldukça heveslendiren bu güzel fikir stres yönetimimi sağlamama ve kendimi rehabilite etmemi sağladı.”

TEDBİRLERLE YAŞAMALIYIZ


“Coronavirüs salgınını tanıdıkça tedavi kılavuzlarına yeni ilaçlar eklendi, hastaların tedavisi konusunda gittikçe daha deneyimli hale geldik” diyen Dr. Burcu Çoban, değişmeyen üç kurala, sosyal mesafe, maske ve el hijyenine dikkat etmemiz gerektiğini vurgulayarak  sözlerini şöyle tamamladı: “Kendimiz ve sevdiklerimiz için bu üç kuralı hayatımıza entegre etmeli, gereğinden fazla panik ve kaygılı bir yaşamdan ziyade daha kontrollü, bu basit kuralları hayatımızın birer parçası haline getirip birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Ayrıca hem sağlık hizmeti veren personeller hem de hastalar için umudu kaybetmemenin ve motivasyonu yüksek tutmanın da çok önemli olduğunu asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.”