Bugün bir hikayeyle başlayalım yazımıza:

“Yaşlı Kızılderili reisi ve torunu kulübelerinin önünde otururken, az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izlerler. Köpeklerden biri beyaz, öteki siyahtır. Torun,  kendisini bildiğinden bu yana, o köpeklerin, dedesinin kulübesi önünde yaşadığını düşünür. Dedesine, kulübeyi korumak için bir köpek yeterli olmasına rağmen, neden ikinci bir köpeği beslediğini sorar. Bu soru üzerine dede cevap verir: “Onlar benim için iki simgedir. Biri iyiliğin, diğeri kötülüğün simgesidir. Aynen bu köpekler gibi, iyilik ve kötülük de içimizde sürekli bir savaş içindedir” der. Torun düşünür, savaş varsa kazanan da olmalı ve sorar: “Hangisi kazanacak bu savaşı?” Dede cevap verir: “Ben hangisini daha çok beslersem, savaşı o kazanır.”

Peki, biz hangisini besliyoruz?

TOPLUMDA ARTAN ŞİDDET

Şiddet, gündelik hayatımızın her alanında var. Sadece insani ilişkiler değil, canlı-cansız tüm varlıkla olan ilişkiler tüyler ürpertici. (Bu bayram tanıdık görüntüler yine yürekleri dağladı) Öyle ki pek çoğumuz bu davranışları normal/sıradan davranışlar olarak görüyor artık. Göz yumuldukça dozunu artıran şiddet, canilerin adeta kendileriyle yarışmasına imkân tanıyor.

Peki, neden artıyor şiddet?

Çok daha önemlisi, şiddeti nereden öğreniyoruz?

En başta ailede; şiddete maruz kalan çocuk, bir başka çocuğa, insana, hayvana ayniyle karşılık veriyor. Aşağılanan, kabul görmeyen, hor görülen, incinen kadın-erkek-çocuk başkalarını yıpratmaya, incitmeye, aşağılamaya başlıyor.

Okullarda da öğretiliyor şiddet. Eşitlik anlayışının öğrenileceği ve öğretileceği kurumlar, kimi zaman eşitsizlikleri pekiştiriyor.

MEDYANIN DİLİ

Televizyonlarda şiddetin pornografisini izliyoruz; şiddete uğrayan kadınların fotoğrafları, esas faillerin fotoğraflarından çok daha fazla yer alıyor. Aşağılayan dil ölçüsüz, orantısız şiddet mesajlarına maruz bırakıyor kadınları. Gazetelerde, dergilerde, yazılı basında şiddet içerikli mesajlar neredeyse eksik olmuyor. 2005 yılında yapılan bir araştırma var; yazılı kitle iletişim araçlarında şiddetin yer alış biçimi ile ilgili. Bu araştırmaya göre; şiddetle ilgili haberlerin yüzde 85’i yanıltıcı ve magazinsel şiddeti ele alıyor, sadece yüzde 10’u toplumu bilinçlendirici şekilde.

FUTBOL MAÇLARI  MASUM MU?

Toplumdaki şiddet algısının en iyi gözlemleneceği yerlerden biri de stadyumlar. Muhataplara, eşe, anneye, kız kardeşe karşı söylenen sözler, yapılan tezahüratlar, kullanılan küfür kalıpları şiddetin çok yönlü yüzünden sadece biri.

Yetişkinler için yapılan programlar yetmezmiş gibi, çocuklara yönelik televizyon programları da şiddet içeren görüntülerle ve mesajlarla dolu. Çizgi filmler bile savaşlar üzerinden yapılıyor. İnternet ortamları da aynı şekilde şiddeti yeniden yeniden inşa ediyor. Ne kadar çok insan öldürülürse, o kadar daha çok puan. Ve oyun o zaman kazanılıyor. Vurmak, kırmak, öldürmek doğal bir davranışmış gibi kabul görüyor. Oyunlar, haber siteleri, filmler şiddeti tüm ayrıntılarıyla tekrar tekrar gözler önüne seriyor. Bu görüntüleri izleyen, bu şiddet mesajlarını alanlar, dünyanın kötü ve başa çıkılamayacak zorluklarla dolu bir yer olduğunu peşinen kabul etmiş oluyorlar. Haftaya devam edelim.