Tarihin en eski medeniyetlerinin beşiği Anadolu coğrafyasına değinmeden geçmek büyük eksiklik olur. Anadolu’daki Asur ticaret kolonilerine ait Kayseri Kültepe Tabletleri, Asurlu tüccarlar ile Anadolu halkının münasebetlerini göstermesi açısından önemlidir. Çivi yazılı kil tabletlere göre, ikinci bir eş almak yasak; boşanma durumunda sahip oldukları ev kadın ve erkeğe ait, geçim sıkıntısı çekmemesi için koca karısına nafaka vermek zorunda. Kadınlar iş hayatında da etkinler, borç verip borç alıyorlar, şahitlik yapıyorlar, hukuksuzluğa maruz kaldıklarında dava açıyorlar. Kültepe Tabletleri’ndeki, bir Asurlu tüccarın yerli bir kadınla evlenme senedine göre; Anadolu’da evlenme karşılıklı sözleşme şeklinde yapılıyor, evlenme öncesinde hediye ve evlenme parası veriliyor. Boşanma hakkı her iki tarafa da tanınmış ve tıpkı evlilik gibi boşanma da bir törenle gerçekleşiyor. Ayrılmak isteyen taraf diğerine para ödemek zorunda, kadınlar boşanma sonrasında çocuklarını alabilme haklarına sahip.

HİTİTLERİN TAVANNALARI

Hitit kadını siyasî haklar açısından farklı bir konumda; kral ve kraliçenin eşit haklara sahip olduğu bu toplumda Tavanna (kralın annesi) sarayda taht mücadelelerinde etkilidir. III. Hattuşil’in eşi kraliçe Pudu-Hepa, Mısır’la yapılan Kadeş Anlaşmasını kocası ile birlikte imzalamıştır. Anadolu’daki diğer devletlerde, mesela Lidyalılarda kadın, ekonomik alanda yer alır. Frigler döneminde ise, toprak ile kadının doğurganlığı karşımıza Toprak Tanrıçası Kibele’yi çıkarır.

SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKEN TÜRK ANLAYIŞI

Göktürkler döneminin ve Türk dilinin en önemli millî kaynağı olan Orhun Abideleri’nde yer alan ifadeler, Türkler ile dönemin diğer toplumları arasındaki farkı ortaya koyar. Pek çok toplumda kadın köleden farksızken, Türklerde, hatun- kağan birlikte zikredilir:

“Yukarda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında arasında insanoğlu yaratıldı. Türk Milleti yok olmasın bir millet olsun diye Tanrı babam İlteriş Kağan ile annem İl-Bilge Hatun’u tepelerinden tutmuş, üstlerine çıkarmıştır.” 

Hükümdarın vasıflarından biri olan “kut” sahibi olmak, kağanın yanı sıra hatun için de geçerlidir. Tengri-Kağan ve Umay-Hatun ilişkisi ilahi vasfa vurgu yapmaktadır. Hatun, Umay İlahesine, Kağan, Gök Tanrıya benzetilir. Türk aile yapısının “anaerkil”, “pederi”, “pederşahi” ve “ataerkil” olduğu konusunda farklı değerlendirmeler vardır. Türk toplumunda kadın ve erkeğin rolleri başlangıçta birbirini tamamlayıcı cinsler arası eşitlik anlayışına uygun bir yapıya sahiptir.

Eski dünyada Türklerin kadın anlayışı, ne Arap kültürüyle kıyaslanabilir niteliktedir ne Ortaçağ Avrupa’sıyla. Seyyah İbn-i Batuta, Anadolu’yu anlatırken: “Önümüzde ata binmiş bir Türk kadını ile bir hizmetkâr, Yenice beldesine doğru gitmekte” diye yazar. İbn-i Fazlan “10. Yy’da Anadolu’da kadınlar ve erkekler yaşam ortamlarında beraberdirler, Türklerde kaç-göç yoktur” derken şaşırdığını ifade eder seyahatnamesinde.  Ahmet Eflakî de “Anadolu’da kadın sosyal hayatın her alanında vardır” der. Devam edeceğiz.