600 yıllık Osmanlı Devleti’nin her aşaması, her coğrafyası ve her bir yüzyılı araştırma konusu olabilecek niteliktedir. Osmanlı’da kadın dediğimizde, sarayda; Anadolu, Balkanlar, Mısır, Kuzey Afrika, Arabistan coğrafyalarında; köy, kasaba ve şehirlerin yanı sıra; Müslim, gayri-Müslim, kısaca pek çok inanç ve etnik kökeni kapsayan bir çeşitlilikten bahsediyoruz. Bu bağlamda ilk akla gelen ve tarih boyunca tartışmalara konu olmuş haremdeki kadındır. Haremle ilgili bilgilerse, Avrupalı gezginler, İstanbul’a gelen büyükelçiler, sarayda hizmet etmiş esirler tarafından yazılan, gerçekle söylentinin ve hayalin birbirine karıştığı eserlerden elde ettiklerimizdir.

KADINLARIN KURDUKLARI VAKIFLAR

Osmanlı medeniyetinin üç kıtaya yayılmasında ve Türk- İslâm kültürünün temel taşlarının bugünlere taşınmasında kadının rolü yadsınamaz. Vakıflar yolu ile kurdukları cami, mescit, han, hamam, medrese, kütüphane, hastane, köprü ve sebilleri, Anadolu’nun her köşesine adeta nakşetmişlerdir. Hayır-hasenat anlayışları erkeklerle yarışır mahiyettedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan 26.481 vakıf belgesi içinde kadınların kurduğu 3.612 vakıf tespit edilmiş, bunlar içinde 1.044’nün vakfiyesi mevcuttur. Anadolu Selçuklu dönemindeki 71 vakfın kurucularının yüzde 91.54’ü erkek, yüzde 8.45’i kadındır. Osmanlı döneminde ise vakıfların,  XVI. yüzyılda yüzde 16.83’ünün; XVII. yüzyılda  yüzde 30.06’sının ve XVIII. yüzyılda  yüzde 17.32’sinin kurucusu kadın olarak tespit edilmiştir.

Ancak kadınlar, Tanzimat’tan itibaren, Osmanlı’da başlayan çağdaşlaşma hareketleri zemininde bir takım haklar elde etmiş olsalar da, seçme ve seçilme başta olmak üzere eşitlik temelinde zikredilen tüm haklar için Cumhuriyet’i beklemek zorunda kalacaklardır.

KADIN UYGARLIĞIN DİNAMOSUDUR

İlk çağlardan günümüze kadın ve erkeğin toplumdaki yeri ekonomik ve kültürel gelişmelere bağlı olarak değişmiş. Çoğunlukla kadının aleyhine işleyen şartlar, kadının hak ve sorumluluklarını da sürekli tartışılır hale getirmiş. Kadın ve erkeğin konumu ile cinsiyetlerine yüklenen rollerin belirlenmesinde inançlar, gelenek ve görenekler, yazılı ve yazısız kurallar etkili olmaya devam ediyor. Kadınlar bu kuralları zorladıkça ve sosyal hayatta sorumlulukları arttıkça toplumların ilerleme ve gelişimi de o oranda ivme kaydetmiş. Zira bir toplumun uygarlık seviyesi kadının gelişimiyle ve konumuyla doğrudan ilintilidir.

MİLLİ MÜCADELE’DE TÜRK KADINI    

İstanbul hükümetinin işgallere karşı tedbir almaması üzerine başlatılan mücadelenin en önemli adımı, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı ve Anadolu’daki hareketin önderi olmasıdır. Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık aşaması diyebileceğimiz kongreler ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kuruluşu, savaş dönemi, TBMM’in açılışı ve sonraki süreçlerde kadınlar her alanda görev almışlardır. (Yerimiz doldu; Türk inkılabının farklılığını haftaya tartışalım.)