Kişinin, kendini/benliğini bir insanın eline bırakması (bu şeyhtir, cemaat lideridir, parti lideridir fark etmez) ve ona teslim olması, temel bir insanlık sorunudur. Böylece kişiliksiz insanlar ortaya çıkar. Bu bazen bir cemaat/tarikat bazen de siyasal bir örgüt içinde gerçekleşir. FETÖ olayında görüldüğü üzere, bu yapılar içinde yetişmiş ve ferdiyetini yitirmiş insanlar her şeye alet olabilirler. Beyinleri uyuşturulan bu kişiler, peşlerinden gittikleri şeyhlerin/liderlerin kirli dosyalarına -apaçık itirafları olsa da- inanmak istemezler; Uşşakî Tarikatı şeyhi Fatih Nurullah olarak tanınan sapığın, 12 yaşındaki kız çocuğuna yönelik cinsel istismarında olduğu gibi; hak arayan babanın önüne engel koyarlar, “niye davacı oldun” diye de kolunu kırarlar.

KÖTÜLÜK KORUNUYOR

Onlarca kez görüldüğü halde, çocuklara yönelik istismarlarda tarikatlar ve cemaatler suçlanmaz, sorgulanmaz; “bunlar İslam düşmanları zaten” denilip, kınayanlar/sorgulayanlar suçlanır garip bir şekilde! Yıllardır böyle. Kötülük artık cisimleşmiş ve diğerlerine bulaşır hale gelmiştir. Bunu sadece bu yapılarda mı görüyoruz? Kadına şiddet konusunda mandalda kül bırakmayanlar HDP’li bir milletvekilinin tacizini görmek istemez mesela. Keza şiddet olaylarında, taciz edenlerin değil de tacize uğrayanların suçlanması ibreti âlem; edepsizce “sen yol vermeseydin olmazdı” denilerek mağdur kadın, suçlu ilan edilir. Kötülüğün bu kadar alenileşmesi ve bir o kadar da savunuluyor ve korunuyor olması garip ve hastalıklı bir durum. Bu toplumsal çürümenin net ifadesidir.

KOL KIRILDI VE İŞLEVSİZ HALE GELDİ

Dini yapılardaki yozlaşma ve ahlaki çöküş, çok daha önemlisi Diyanet’in de tartışmalı fetvaları ve pek çok konuda siyasetle iç içe görüntü veriyor olması, dini hayatı işlevsiz hale getirdi. Din adamına, din kurumlarına yönelik kaybolan güven duygusu, dine olan güveni de yok etti. Oysa iman güvendir, güvenin olmadığı yerde kimse imandan bahsedemez. Müslümana güven yoksa o Müslümanın savunduğu imanı kimse savunamaz. Bu yüzden, geçmişe öykünüyor din anlatıcıları. Oysa ölülerin koruyuculuğuna bırakılmış bir din yaşamıyor demektir.

İSLAM GÜZEL AHLAKTIR

Dinler ahlakı desteklemek için gelmiştir. Ferdiyeti yok eden, din/tasavvuf adı altında çıkmış bu hastalıklı yapılar ahlakı değil inancı öne çıkartırlar. İnsanlar inançla kör edilir ve teslim alınır.  Kör bir inanç, ahlaksızlığı beraberinde getirir ve bir delinin, bir yalancının, bir sahtekârın peşinden götürür. Hatırlayalım; Kalkancı gibi,  Peygamberliğini ilan eden Evrenesoğlu gibi, müritlerine cinsel organını öptüren şeyh Uğur gibi, ‘bana itaat eden Allah’a itaat eder’ diyen Oktar gibi, elini öpenlerin cennete gireceğini iddia eden Şağban gibi ahlaksız şeyh bozuntularının eksik olmayışı bundandır. Bu maneviyat avcılarının İslam denilince aklına, dört kadınla evlilik, küçük çocuklarla nikâh, sakal-sarık-cübbe, başörtüsü, erkeğin kadına üstünlüğü, akla ve bilime karşıtlık, devlette kadrolaşma ve hilafet gelir. Akıldan, bilimden, aydınlıktan, eleştirel düşünceden korkarlar. Atatürk ve onun kurduğu Türk Cumhuriyeti’ne bu yüzden düşmandırlar. Devam edeceğim.