Isaiah Berlin...

İngiliz filozof... Liberal düşüncenin önemli isimlerinden...

Şu tespiti çarpıcı: “... Toplum az çok baba katliyle ilerler; çocuklar genel olarak babalarını değilse bile, babalarının inançlarını öldürüp yeni inançlar edinirler...” Berlin’in “Babalarının inançlarını öldürmek...” cümlesi aklıma Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı getirdi. Neden mi?

Anlatayım:

Tarih: 17 Eylül 2017...

Diyanet İşleri Başkanlığı’na Ali Erbaş getirilir.

Erbaş’ın İhya Tv’deki konuşması medyaya yansır ve yeni başkanın ilk cümleleri Cumhuriyet dönemiyle hesaplaşmak olur.

Okuyalım:

“... Benim babam da 1921 doğumluydu. Merhum. Onun hatıralarını hep dinleyerek büyüdük. Okula gittiğimizde, Kur’an kursuna gittiğimizde, Kur’an öğrenmek için gittiğimizde Karadeniz’in bir dağ köyü... Aman yarabbi bu ne korkudur ki Karadeniz’in bir dağ köyünden birisi bile dışarıda nöbetçi tutuyorlar acaba bir jandarma gelir de bizim hocamızı alıp götürür mü dışarıda bekliyor. Akşam evlerine Kur’an-ı Kerim’i götürmüyorlar. Tarlanın duvarlarında herkesin bir taşı var, o taşı çekiyor, Kur’an’ı taşın içine koyuyorlar, taşı oraya yerine koyuyor ki eve götürmesin Kuran’ı. Bu ne korkudur, nerede yaşadık bunu biz. Bu nasıl bir şeydir?”

Erbaş’ın bu cümleleri kurmasına şaşırmamak gerekiyor... Çünkü... 1923’ten bu yana birilerinin ısıttığı ‘yalan’ her fırsatta dile getiriliyor!

Ali Erbaş

‘Kurucu baba’ya saldırmak!


Değerli dostum ve saygın gazeteci Sibel Akmen’in zaman zaman yaptığımız sohbetlerde kurduğu şu cümle hep kulağımda: “Bir ülkenin kurucu babasına bu kadar saldırı nasıl olur? Anlamıyorum!”

Ben de anlamıyorum... Sadece ipuçlarından yola çıkıyorum...

Nasıl mı?

Örneğin...

Ali Erbaş...

Casusluk örgütünün firari ismi, darbe girişiminin merkezindeki Adil Öksüz’ü Sakarya Üniversitesi’nde ‘doktor’ yapan jüride bulunan o! Örgütün sözde imamı Suat Yıldırım’ın çalışma arkadaşı, örgütün derneği KADİP’in Yönetim Kurulu Üyesi, Abant Toplantıları’nın katılımcısı, Dinlerarası Diyalog çalışmaları için Vatikan’a yol yapan Ali Erbaş bugün Diyanet’i yönetiyor. 10 Kasım’dan hemen önce Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu’nu ziyarete giden de o...

Yani...

Hutbede Mustafa Kemal Atatürk’ün adının yer almaması normal!

Ya da ‘lanetlenmesi’...

Hatırlatayım...

Tarih: Kasım 2018...

Diyanet Aylık Dergisi’nde Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu tarafından kaleme alınan “Kıyametin Tellalları” başlıklı makalede, Atatürk ve İsmet İnönü dönemleri “kanlı diktatörlerle” aynı kefeye konuldu. Baloğlu’nun yazdığı makalede şu ifadelere yer verildi: “... Büyük bir kısmı aldatmacadan ibaret olduğu halde Müslüman halklara dayatılan bu toptancı, totaliter, teokratik düzenler sahiplerinin nazarında eşsiz birer dünyevi cennet tasarımıydı. Irak ve Suriye’nin Arap ırkçılığına dayalı Baas rejimleri; Türkiye’nin, otoriter, seküler tek parti rejimleri, Suharto’nun kanlı diktatörlükleri...”

Son hatırlatma...

15 Temmuz’u kim önledi?


Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’ndaki eylemlerle ilgili 221 şüpheli hakkında hazırlanan çatı iddianamenin girişinde şu tespit var: “... Tarih sahnesinde onurlu bir biçimde yerini almış on altı Türk Devletinin mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün, ‘Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ sözünden hareketle... Türk Milleti, 15 Temmuz 2016 gecesi, kendisine karşı gerçekleştirilen bu hain darbe girişimini, Sayın Cumhurbaşkanının önderliğinde, başta demokrasiye inanmış, Cumhuriyet değerlerine bağlı, karakteri bağımsızlık olan halkımızın, TBMM’nin, Hükümetimizin, Milli Ordumuz içinde darbe girişimine katılmayan askerlerimizin, emniyet güçlerimizin, yargı organlarımızın kararlı ve etkili mücadelesiyle bastırarak, tarihimize yeni bir kahramanlık destanı yazmıştır.”

Genelkurmay Çatı İddianamesi’nde ne yazıyor:

“... Türk Milleti... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün, ‘Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ sözünden hareketle darbe girişimine karşı destan yazmıştır.”