SUİKASTIN ÜZERİNDEN TAM 30 YIL GEÇTİ

Tarih 6 Ekim 1990...

Yer: Başkent Ankara...

... Ertesi gün uyandığında Kumru telaş içindeydi. O gün yapılacak çok iş vardı; şofben için usta çağıracak, arabasına teyp taktıracak, pazara gidip alışveriş yapacak ve annesinin kargosunu alacaktı. Saat 16.00’yı geçerken, arabasını Expres Kargo’nun yakınında bir yere park edip dükkandan içeri girdi. Paketi alan Kumru şöyle bir inceledi paketi... Bir köşesi yırtık, iple bağlanmış paketin yırtık köşesinden içi görünüyordu. Çok ince, biri deri kaplı gibi görünen iki kitap vardı paketin içinde... ‘Ha tamam kitapmış’ dercesine başını salladı Kumru. Hemen arabasına bindi, paketi yan koltuğa fırlattı ve eve doğru yola çıktı...



... Eve vardığında, evin kapısı açık, Halil Usta şofbenle uğraşıyor, annesi de üst katta, birazdan katılacağı Türk Hukuk Kurumu toplantısı için hazırlanıyordu. Paketi mermerin üzerine koyup üst kata doğru bağırdı Kumru:

‘Bombanı getirdim anne!’

... Bahriye bir süre sonra aşağıya indi ve ucu yırtık paketi görünce şöyle bir baktı ve ‘Kitap var içinde... Bomba değilmiş’ dedi. ‘E herhalde’ diye söze başladı Kumru, ‘Bomba olacak hali yok ya, dalga geçiyoruz...’

... Bahriye evin Köroğlu Caddesi’ne bakan ön bahçesine doğru çıktı... Bir iple bağlıydı paket. Makası ipe değdirmeden son kez etrafına bakındı, Kumru uzaklaşmıştı... İpi kesmesiyle saniyeler içinde büyük bir patlama sesi duyuldu...

Roman tadında gerçek...


Aydınlanma savaşçısı, İlahiyatçı Prof. Bahriye Üçok, 30 yıl önce bugün bombalı suikast sonucu hayatını kaybetti.

Tanığı kızı Kumru’ydu.

‘Bahriye’ kitabını okurken 30 yıl öncesine gittim...

Gazeteci Elfin Tataroğlu, roman-polisiye ve araştırma tadında yüreğimize seslenmiş ‘Bahriye’yi anlatırken!

Zaman zaman tüylerim diken diken oldu...

Zaman zaman gözyaşımı tutamadım...

Bir o kadar da öfkelendim...

Kitabın can alıcı yerlerinden birisi, bugün yaşadığımız “Atatürk mü, Mustafa Kemal mi?” tartışmasıyla ilgili!

1972’de tavrını koymuş Bahriye Üçok: “Bugün ülkemizde, Atatürk ilkelerine karşı çıkan birbirine zıt gruplar vardır. Aşırı sağcılar, daha doğrusu şeriatçılar ‘Atatürk niye şeriatı kaldırdı, niye laikliği getirdi’ demekte... Aşırı solcular ise, (O, milli mücadelenin sonuna kadar emperyalizm ile savaştığı için bizce makbuldür ve Gazi Mustafa Kemal’dir. Ondan sonra, elinde her türlü iktidar olduğu halde niçin ülkemizi komünistleştirmedi? Onun için biz, Atatürk’ü değil, Gazi Mustafa Kemal’i tanırız) demekte... Ekonomik krizlerin ve geri kalmışlığımızın sorumlusu olarak onu göstermektedirler.”

Ve gelelim 1990’lara...

İslami Hareket Örgütü var mı?


31 Ocak 1990... Türk Hukuk Kurumu Başkanı Muammer Aksoy, suikast sonucu hayatını kaybetti.

7 Mart 1990... Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Çetin Emeç, 7 kurşunla, arabasının içinde öldürüldü!

4 Eylül 1990... Eski imam ve İslamiyet konusunda farklı düşünceleri olan yazar Turan Dursun, evinin önünde suikasta kurban gitti.

6 Ekim 1990... Bahriye Üçok... Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın akademisyeni, Cumhuriyet Senatosu üyesi, Halkçı Parti’den Ordu milletvekili. Bombalı suikast sonucu  yaşamını yitirdi!

20 Eylül 1992... Yazar ve şair Musa Anter, Diyarbakır’da faili meçhul bir cinayete kurban gitti.

24 Ocak 1993... Uğur Mumcu... Cumhuriyet Gazetesi yazarı olan Uğur Mumcu, Ankara’daki evinin önünde, aracına konan bombanın patlamasıyla hayatını kaybetti.

27 Şubat 1993... Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, şüpheli bir uçak ‘kazasında’ şehit oldu.

2 Temmuz 1993... Sivas’ta Pir Sultan etkinliklerine katılan Aziz Nesin ile bir grup aydın ve sanatçının kaldığı Madımak Oteli ateşe verildi, 37 kişi katledildi.

4 Kasım 1993... JİTEM’in kilit isimlerinden olduğu belirtilen Cem Ersever öldürüldü.

Bu suikastlar 2000’lerde de devam etti...

Suikastları...  Ne olduğunu 30 yıldır bilmediğimiz ‘İslami Hareket Ordusu’  ya da kime hizmet ettiği tartışılan ‘PKK’  üstlendi...

Bildiğimiz... 1990’lı yıllar ve sonrası, Türkiye’nin ‘Ilımlı İslam’ ile ‘Kürt Açılımı’na hazırlandığı yıllardı!

Suikasttan üç gün sonra 9 Ekim 1990’da Uğur Mumcu “Bahriye Üçok” yazısında şu cümleleri kurmuş:

“... Muammer Aksoy cinayeti susturucu takılmış bir silah ile işlendi. Çetin Emeç cinayetinde de susturucu kullanıldı. Yöntem, bu cinayetlerin profesyonel ellerce işlendiğini gösteriyor. İslamcı terör örgütleri kimler? Bunları kim kurmuş? Teröristlerin rahatça girip çıktıkları yabancı elçilikler var mı? Devletin görevi bu gibi konularda teori üretmek değil, cinayetlerle ilgili somut kanıtlar bulmaktır...”