Değer verdiğim ve önemli işlere imza atan bir gazeteci arkadaşım iki gün önceki yazımla ilgili bana şu mesajı attı: “ABD’nin tekelindeki milliyetçilik mi kazanacak yoksa Anadolu milliyetçiliği mi? Çok güzel soru sormuşsun... Kanımca ‘Türk’ de eklense çok daha çarpıcı ve tartışılması kıymetli bir soruya dönüşür. Yani içini ABD’nin doldurduğu, üzerinde CIA’in çalışıp ortaya çıkardığı, NATO patentli Türk milliyetçiliği mi yoksa kökü Rumeli’den Anadolu’ya bu topraklarda olan Türk milliyetçiliği mi? ‘FETÖ ile ideolojik mücadele yoksa FETÖ ile mücadele de yoktur’ demek doğru değil mi?”

İşte esas mesele...

ABD merkezli, CIA patentli milliyetçilikle, Anadolu milliyetçiliği kavgası... Ya da... CIA patentli siyasetin Türkiye’deki rolü!

Yeşil Kuşak teorisinden, Ilımlı İslam’a uzanan ABD patentli politikaların Türkiye gibi ülkelerde nasıl uygulandığını incelemek önümüzü görmemizi kolaylaştıracak! Bu çok net...

Örneğin...

Yıl 1990...

CIA, Türkiye’de İslamcı hareket hakkında bir rapor hazırlatır. ABD derin devleti ve istihbaratıyla yakınlığı bilinen Rand Corporation düşünce ve strateji merkezinin teorisyenlerinden CIA ajanı Graham Fuller’in isteği üzerine Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sabri Sayarı bir rapor hazırlar. Ülkemizde de ‘Amerikan Gizli Belgelerinde İslamcı Akımlar’ adıyla basılır.”



(Not: Kitabı derleyen de Pensilvanya mektupçusu Fehmi Koru)

O kitabın 89 ile 94’üncü sayfaları arasında şöyle denir:

“...  Eğer kısa dönemde İslam faktörü Türk dış politikasında daha önemli rol oynamaya başlarsa, bu gelişme bölgedeki ABD çıkarları üzerinde de ters etki yapacaktır... Siyasi güç fundamentalist bir hükümetin eline geçerse, ABD, Türkiye’deki güvenlik çıkarlarını korumakta zorluk çekecektir... ABD’nin çıkarları en iyi, ihtiyatlı ve gürültüsüz politikalarla korunabilir... Amerikalı politikacılar uzmanlık seviyesinde bilgi edinmelidir... İslamcı hareketin ılımlı üyeleriyle gayri resmi ve ihtiyatlı temaslarda bulunmak faydalı olabilir.”

Raporun hazırlandığı tarih 1990...

Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı tarih ise 26 Aralık 1991...

Peki kim 1991’den sonra dağılan Sovyetler’in birliklerine yani Orta Asya’ya açıldı? Fetullah Gülen!

Gülen’in Türk cumhuriyetlerindeki eli kim? Enver Altaylı!

Fikir babaları da Graham Fuller!

Alın size FETÖ’yle ideolojik mücadele!

Peki... İktidar, bu örgütle neden hapishane yöntemiyle mücadele ediyor da ideolojik mücadeleden kaçıyor?

Kaçmayın...

Zaman’a verilen röportaj


Hatırlatalım:

Enver Altaylı 1963’te Albay Talat Aydemir’in darbe teşebbüsü başarısız olunca Kara Harp Okulu’ndan atıldı.

 MİT’e, CIA’in Özbek asıllı casusu Ruzi Nazar ‘eliyle’ girdi, 1974’te MİT’ten uzaklaştırıldı. Sovyetolog...

 12 Eylül öncesi Alparslan Türkeş’in danışmanlığını yaptı.

 1990’lardan sonra Orta Asya’da...

Devam edelim...

Enver Altaylı, Fethullah Gülen’in Orta Asya’daki rolünü 13 Mayıs 2013’te Zaman gazetesinde yapılan bir röportajda şöyle anlatıyordu: “Fethullah Hocaefendi bütün insanlığın derdine derman olabilecek bir reçete sunuyor. Özünde, aşk, sevgi, üstün ahlak olan bir reçete. Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan Hocaefendi. İslam’ın ilk döneminde sevgili Peygamberimiz’in (SAV), tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise Fethullah Hocaefendi’nin tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı ‘yeni nesil’ bu jeopolitiğin içini dolduracak insandır.”

Bitmedi...

Erdoğan’dan Altaylı yanıtı


Tarih 28 Eylül 2018...

Alman bir gazeteci, Almanya Başbakanı Merkel’i ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şu soruyu yöneltti: “Enver Altaylı Türkiye’de de tanınan bir insan. 14 aydır iddianame olmadan tutuklu kendisi. Siz de dindar bir insansınız. Merhamet duygusundan hareket ederek, böyle bir insanın tahliye olması makul olmaz mıdır?”

Erdoğan, Alman gazeteciye şu yanıtı verdi:

“Enver Altaylı... Acaba ben sorsam Enver Altaylı’yı tanır mısınız diye... ‘Geçmişinde bu kişinin neler olduğunu bilir misiniz’ diye. ‘Türkiye’nin istihbarat sistemi içinde de dolaylı olarak yer aldığını bilir misiniz’ diye sorsam acaba siz bilir misiniz? Bu istihbarat sisteminde ne gibi işlevler görmüş? Türk yargısı bu kişiyi acaba niçin tutuklamış? Onun için biz yargıya saygı duymak zorundayız.”

SORU ŞU: Enver Altaylı, Türk istihbarat sistemi içinde ne gibi işlev gördü? Altaylı, kaç kişiyi devşirdi, eğitti? Bugün de o insanlar istihbarat servisinde mi?


Yafa portakalı ve Filistin’in kavgası


HÜSNÜ MAHALLİ’NİN YENİ KİTABINI OKUYUN


Bir kitabın arka kapağı size o kitabı okumanız için yol gösterir... Neden mi? Bir cümle sizi o kitaba bağlar ya da bağlamaz! Bir cümle size “Bu kitabı almalısın” der... Bir cümle, ‘Tüylerinizi diken diken eder...’ İlk görüşte aşk gibidir...

Örneğin...

“İsrail’e karşı direnişe katılan Filistinli bir genç kendisi öldükten sonra annesine verilmek üzere bir mektup yazmış ve arkadaşına vermiş. Mektubu alan annesi hiç ağlamadan okumuş: ‘Anacağım; bir insanı kendi toprağından söküp atabilirler ama o insanın yüreğinden vatan sevgisini yok edemezler çünkü vatan anadır. Yani sensin. Anacığım; vatanımı kurtarmadan öldüğüm için sakın kızma bana. Çok yakında babam ve dedemle birlikte mezarlıktaki herkesi örgütleyerek önce toprağın altını sonra yukarı çıkıp üstünü de kurtaracağız. Çok yakında zeytin ağaçlarımız özgür olacak. Yafa portakallarımız çiçek kokacak. Unutma bunları sen söylemiştin bana. Analar yalan söylemez çocuklarına. Sen söyledin ben inandım çünkü sen anasın, çünkü senin adın Filistin. Ben ölmedikçe sen sonsuza dek yaşayacaksın.”



Korkusuz Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli’nin “Filistin Benimdir/Ortadoğu’nun Kanlı Tarihi” kitabının arka kapağındaki “Yafa portakallarımız çiçek kokacak. Unutma bunları sen söylemiştin bana. Analar yalan söylemez çocuklarına” cümlesi kalbimi titretti! Evet...

Analar yalan söylemez! Herkes söyler ama o söylemez!

Ve... İnsan yaşadığı yere benzer...

 ‘Yafa portakallarımız çiçek kokacak’ cümlesini Filistinli bir ana kurar... Çünkü...

O ana yafa portakalıyla doğmuş, büyümüş ve ölmüştür!

Bu belgeseli izleyin


Yafa... 1515 ile 1918 arasında Osmanlı egemenliğindeydi... İsrail’in 1948’de Filistin’i işgaliyle bugün Tel-Aviv’in bir parçası olarak kabul ediliyor... Filistin bölgesinin uluslararası ticaretini yönlendiren en önemli limanı!

Yafa portakalı... Tatlı ve çekirdeksiz... Filistin’de üretimin sembolü! Orta Doğu’da yetiştirilen portakalların üç ana çeşidinden biri. Filistin merkezdir ama Kıbrıs, Irak, Lübnan, Suriye ve Türkiye’de de yetiştirilmekte...

Hüsnü Mahalli


Yafa  portakalının İsrail portakalına nasıl dönüştüğünü İsrailli muhalif yönetmen Eyal Sivan “Yafa Portakalının Otomatiği” adlı 2009 yılında çektiği belgeselinde anlatmıştı. Filmde, 1948 öncesinde Arapçanın Filistin lehçesinde “beyyara” olarak adlandırılan portakal bahçelerinde Müslüman ve Hıristiyan Filistinlilerin beraber çalıştıklarını... Portakal bahçelerinin işgal edilip mülkiyetlerinin değiştirildiğini... Yafa portakalının ‘İsrail portakalı’ olarak uluslararası bir markaya dönüşme sürecini anlatıyor. Aslında, İsrail işgalinin sembolü Yafa portakalı...

Ve... O mektuptaki gibi: “Çok yakında zeytin ağaçlarımız özgür olacak. Yafa portakallarımız çiçek kokacak. Unutma bunları sen söylemiştin bana. Analar yalan söylemez çocuklarına...”

Kimlik kartı


Hüsnü Mahalli’nin kitabını okurken aklıma Mahmut Derviş’in şiirleri geldi. Filistinli devrimci şair Derviş ‘Kimlik Kartı’nda şu dizeleri kurmuş:

Kaydet! Arabım

Kartımın numarası elli bin

Çocuklarımın sayısı sekiz

Dokuzuncusu da yolda

yaz sonunda burda!

Kızıyor musun?

★★★

Kaydet!

Arabım

Sen yağmaladın bağlarını atalarımın

Benim ve tüm çocuklarımın

sürdüğü toprağı sen yağmaladın

Bana ve torunlarıma

hiçbir şey bırakmadın

şu kayalıklardan başka!

Söylendiğine göre hükümetiniz

bunları da alacakmış, öyle mi?

★★★

Madem öyle!

Kaydet!

Kaydet ilk sayfanın ta en başına

Nefret etmem insanlardan

Hiç kimseye saldırmam!

Ama aç kalınca

toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim!

Kolla kendini, kork benim açlığımdan

Kork benim öfkemden!

Kolla kendini!