Gazeteci arkadaşlarım Çin Devrimi’ne yakınlığımı (Ki sosyalist/ anti emperyalist bütün ilerici hareketlerin yanındayım ve Atatürk Devrimleri’nin sıkı savunucusuyum) bildikleri için zaman zaman katıldığım canlı yayınlarda bana “Sinovac’ın ürettiği CoronaVac aşısını olacak mısın?” sorusunu yöneltiyordu... Espriler havada uçuşuyordu! Ben de ‘Evet’ yanıtını veriyordum...

Geleneksel bir yöntem olan ‘inaktif virüs’ tekniğine göre hazırlanan Çin merkezli bu aşıda, enfekte etme özelliğini yitirmiş olan virüs vücuda verilerek, vücudun hastalığa bağışıklık kazanması hedefleniyor.

Yaklaşık 25 gün önce İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ne ‘gönüllü katılımcı/denek’ olmak için başvurdum!

Birinci neden, korku duvarını, koronanın yarattığı iklimi en azından vücudumda yenmekti...

Geçen hafta üniversite tarafından çağrıldım ve cuma günü de hastaneye gittim. İlk önce  PCR testi ve antikor testi yapıldı. Kan tablosuna, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarına bakıldı... Çünkü... Covid-19 hastalığı geçirmiş kişiler çalışmaya dahil edilmiyor. Yaş aralığı da 18-59 arası... Eğer testlerde
olumsuz bir sonuç çıkarsa hastanenin bildireceği yoksa pazartesi günü 12 ile 15 arasında aşı olabileceğim söylendi.



Test sonuçlarımın olumlu olduğunu ‘gelmeyen’ telefondan anladım ve geçen pazartesi günü Çapa’ya gittim. 13 bin gönüllüden birisi de ben olacaktım! Hemen bilgisini vereyim: Çalışmaya katılan kişiler iki gruba ayrılıyor. Bir kısmına aşı, diğer kısmına boş aşı (plasebo) veriliyor. Aşı kodlarla geliyor, dolayısıyla çalışmanın sorumluları da gönüllüler de, kime hangisinin uygulandığını bilmiyor. Bunu da gözümle gördüm...

O sırada doktor, telefonuma gelen kodu söylememi istedi... Okudum...

Araştırma Ürün Numaranız: 100994...

Rakamı söyledim ve doktor da onayladı... Artık aşı olmaya hazırdım ve hemşireye kolumu uzattım... Aşı sonrasında yaklaşık 15 dakika beklemem söylendi ve ateşime bakıldı! Çünkü... Herhangi bir alerjik duruma karşı önlem alınıyordu. Ateşim ölçüldü ve gidebilirsiniz denildi. Peki... Boş aşı (plasebo) mı olmuştum? Bu sorunun yanıtını nasıl alacaktım?

Baş ağrısı... Halsizlik...


Çapa Tıp Fakültesi’ndeki dostum Prof. Yağız Üresin’in odasına geçtim. O da ‘mutasyon’la ilgili bazı televizyon kanallarıyla röportaj hazırlığındaydı. Bu arada vücudumda bazı değişiklikler olmaya başladı.

Örneğin...

Ciddi bir baş ağrısı... Halsizlik... Su ihtiyacı... Yağız Hoca belirtilere göre “Plasebo (boş aşı) değil galiba” dedi... Eve doğru yolculuğa çıktığımda, vapurda, başımın ağrısı daha da şiddetlendi... Kızımı okuldan aldım ve eve kendimi attım... Halsizlik ve vücutta kırıklık... Erken bir saatte de uyuyakaldım! Sabah kalktığımda dinç bir vücutla uyandım ve en azından ‘korku duvarı’ yıkılmıştı. Şimdi 15 gün sonra yapılacak ikinci dozu bekliyorum!

Bana arkadaşlarımın sorusu şu oldu: “Yan etkisinden korkmadın mı?”

Yanıtı belli: Koronadan daha fazla korkuyorum! Koronaya karşı gelişimi sağlamak için de birilerinin buna destek olması gerekiyor.

Peki dostum ve fikirlerine inandığım Soner Yalçın’la aşı konusunda ters mi düştüm?

Esas mesele: Ekonomi politik!

Tıp sınıflar üstü değil


“Kara Kutu” geçen yıl okuyucuyla buluştu... Tartışılmaya devam ediyor... SÖZCÜ’de dört gün süren yazı dizisi yaptım Yalçın’la... Kara Kutu’yu okumadan eleştiri yapan ve Yalçın’ı “Aşı karşıtı” göstermeye çalışan bir algı operasyonu yapıldığını gördüm. Çünkü... Kitabın 278’inci sayfasında aynen şu ifadeler yazıyor: “Aşı yararlı mı zararlı mı tartışması doğru değildir. Aşı meselesi bu parantez içine sıkıştırılamaz. Toplumu aşılar konusunda bilinçlendirmek lazım.” Kitabı okuyunca ana fikir şuydu... Söz Yalçın’da: “Doktorların başımızın üstünde yeri var. Ama tıpkı Tanzimat dönemi münevverleri gibi ABD merkezli yayınları ‘tercüme’ yapıp kesin doğrunun bu olduğuna kör inançla bağlı olmalarını anlayamıyorum. Tıp, sınıflar üstü değil; ekonomik-politiğini bilmek şart. Sayfalarca bunu örnekler üzerinden anlatmaya çalışıyorum. Kazanan hep ‘kasa’ oluyor: Kanser ilaçları satışının 2016 yılında 93.7 milyar dolar iken,  2022 yılında 192.2 milyar dolar olacağı öngörülüyor! Şeker hastalıkları ilaçları satışı 43.6 milyar dolar iken, 57.9 milyar dolar olması bekleniyor! Aşı satışı 27.5 milyar dolardan 35.3 milyar dolara yükselecek! Bu rakam on yıl önce dörtte bir oranındaydı; yirmi-otuz yıl önce ise onda biriydi. Ne oldu da bağışıklık sistemi bu kadar çöktü? Umarım KARA KUTU-Yüzleşme Vakti kitabım farkındalık yaratıp ezber bozar...”

Esas soru bu: Bağışıklık sistemi neden çöktü?

Birilerinin dediği gibi ‘Aşı karşıtlığı’ üzerine kurulmuş bir kitap değil. Peki bugün neyi tartışıyor dünya: Aşıyı! Aşıyı tartışırken de ‘Neoliberalizm’in insanı nasıl çürüttüğü kanıtlanıyor!

SON SÖZ: Gerçek şu: Ekonomi-politik, salt ekonomik ilişkiler alanı değil! Tüm toplumsal ve siyasal ilişkileri kapsıyor. Bu yüzden de... Karl Marks ve Friedrich Engels, üretim, değişim ve bölüşüm üzerinden ekonomi-politiği açıklamıştır. Yani... Hayatın kendisi sınıflar üstü değil... Yani... Tıp sınıflar üstü değil... 21’inci yüzyılı komplo teorileriyle değil, toplumcu düşünce sistemiyle, kapitalist düşünce sistemi arasında yaşanan çelişki üzerinden yorumlamak gerekiyor.