Siyasetin kısır döngüsünde halkın gerçek gündemi ekonomi!

Milli Gazete’nin dünkü manşet haberi ‘gerçek’ti...

Sadettin İnan imzalı haberde “Tarım da özelleştirme kapsamına alındı!” tespiti yapıldı ve şöyle denildi: “...TÜRKŞEKER’in şeker pancarının dışında yürüteceği bütün tarımsal faaliyetler, Vakıf Katılım’ın kurduğu tarım şirket üzerinden yapılacak. Vakıf Katılım’ın kurduğu tarım şirketinin yüzde 49’u özelleştirme kapsamına alındı...”

Okan Gaytancıoğlu


CUMHURİYET’İN İLK MÜHENDİSLERİ

Tarımda sözleşmeli üretim modeli nedir?

CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, “Tarımda yeni dönem olarak sunulan, TÜRKŞEKER üzerinden sözleşmeli üretim yapılacağı şeklinde açıklanan model, Cumhuriyet’in kuruluşunda Atatürk tarafından gerçekleştirilmiş bir modeldir. Yani yeni bir şey değildir” dedi.

Gaytancıoğlu şu bilgileri verdi:

“Cumhuriyet’in ilk yıllarında Alpullu, Uşak, Turhal gibi merkezlerde şeker fabrikaları kurulmuş ve bu fabrikalarla birlikte Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) üreticilere sözleşmeli üretim modeli ile şekerpancarı üretimi yaptırmıştır. Şekerpancarının kökleri toprakta nodozite denilen bir bakteriden etkilendiği için aynı tarlaya 3 yılda 1 defa şekerpancarı ekimi yapılabilmektedir. Bunu çok iyi bilen Cumhuriyet’in ilk mühendisleri daha o yıllarda toprak haritaları hazırlayarak... Hangi tarlaların, hangi bölümlerinde, hangi yıl üretim yapılacağını, şekerpancarından sonra hangi bitkinin edileceğini, üreticinin ne zaman pancarı söküp fabrikaya götüreceğini sözleşme altına almışlardır.”

Yani... Yine Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet...

Yine Kurtuluş Savaşı sonrası halkçı tarım modeli...

Devam edelim...


ATATÜRK ÜRETİCİYİ KORUDU!


Okan Gaytancıoğlu’nun verdiği bilgiler önemli: “O dönem... Şeker şirketi (TÜRKŞEKER) şekerpancarı ekimi yapan üreticilere, gübre, tohum, tarım ilacı gibi girdileri temin etmiş, çapalama zamanı kredi vermiş, fabrikanın çalışmaya başlayacağı dönemlerde erken söküm yapılması gereken şekerpancarına erken söküm avansı ödeyerek üreticileri korumuştur. Bu sayede Türkiye’de, Atatürk döneminde ve daha sonra gelen İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan, Çiller, Özal gibi başbakanlık yapmış tüm yöneticiler zamanında yeni fabrikalar açılmış ve şeker fabrikaları sayısı 30’u aşmıştır.”

Peki sorun nerede? CHP’li tarım doçenti Gaytancıoğlu’nu dinleyelim: “Şimdi AKP tarafından yeni bir model olarak sunulan bu sistem eğer Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi işlerse ve diğer tarım ürünleri de bu şekilde yönetilirse Türkiye tarımına ciddi katkıları olur. Ancak... AKP’nin Türkiye tarımına nasıl bir tahribat yaptığını biliyoruz. Çiftçiyi borçlandıran, yerli üretim varken ithal ürünleri tercih edip başka ülkelerin çiftçilerine ciddi kazançlar sağlayan AKP’li tarım bakanlarının bu konuyu da sadece sözde gündemde tuttukları ortadadır.”.

HAYVANCILIKTA İTHALAT BİTMELİ!


Okan Gaytancıoğlu’nun son hazırladığı “Hayvancılık’ raporunu da okudum.

Tespitler çarpıcı:

- Cumhuriyet tarihinde ilk defa AKP’li yıllarda 1 litre süt satarak 1 kg yem alınıyor.

- 2010 yılında başlayan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 2019 sonuna kadar 8.1 milyar dolar ödendi.

- İthalat halen devam ediyor. 26 Ekim 2019’dan sonra Cumhurbaşkanı tarafından ‘ithalat yapılmayacak’ denildi ancak 200 binin üzerinde hayvan girişi tespit edildi.

- 2002’de mera varlığımız 16 milyon hektar iken 2019’da 12 milyon hektarlara geriledi. Bedava yem kaynağımız olan 4 milyon hektar yani 40 milyon dönüm mera;  termik santral, yol, fabrika, konut alanı, tarla arazisi haline getirilerek yok oldu.

SONUÇ: AKP’nin sürekli başvurduğu ithalata dayalı süreç böyle devam ederse Türkiye, hayvancılığı ciddi anlamda geri dönülemez sorunlar yaşayacaktır. Besici desteklenmeyip, girdi maliyetleri düşürülmedikçe hayvancılıkta sürdürülebilir bir üretim mümkün görülmemektedir. Kendi damızlığını üreten ve destekleme mekanizmaları ile et ve süt dengesini sağlayacak bir yapı oluşturmak çok zor değildir.