- Köksal Şengün… Ergenekon Davası’na baktığı dönemde sanıkların tahliyesi yönünde oy kullandı


- Fetullahçı hakimler, Şengün’den rahatsız oldu… Bolu’ya düz savcı olarak sürüldü, kanser oldu


- Gazeteci Caner Taşpınar, Hakim Köksal Şengün’ün hayat hikayesini yazmak için röportajlar yaptı


- Ancak… Gazeteci Taşpınar’ın bilgisayarı ve ses kayıt cihazı iki kişi tarafından çalındı, kitap yazılamadı


İlk iddianame 14 Temmuz 2008’de, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. 25 Temmuz 2008’de mahkeme tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008’de yapıldı. İlk iddianame yaklaşık 2500 sayfaydı. İkinci iddianame 25 Mart 2009’da kabul edildi ve Ergenekon ana davasıyla birleştirildi. Ağustos ayında ise birleştirme talepli üçüncü iddianame ana davaya eklendi. İlk iddianamede Ergenekon, “terör örgütü” olarak tarif edildi ve “üyeleri ve yöneticileri” darbe teşebbüsüyle suçlandı.

[caption id="attachment_5574528" align="alignnone" width="880"] Ergenekon hakimi Köksal Şengün[/caption]

Köksal Şengün...

İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 yıl başkanlık yaptı ve Ergenekon Davası’na baktığı dönemde sanıkların tahliyesi yönünde oy kullandı. Fetullahçı hakimler Hasan Hüseyin Özese, Sedat Sami Haşıloğlu, Hüsnü Çalmuk’la çalıştı.

Temmuz 2011’de HSYK kararı ile Bolu’ya ‘düz hakim’ olarak atandı. Çünkü... Örgüt, Köksal Şengün’ün ‘tahliye’ yönünde oy kullanmasından rahatsızdı. Sonra...Yaşadıkları o kadar ağır gelmişti ki kanser oldu!… Peki Şengün’ün hayat hikayesini kim yazacaktı? Ya da yazmaya başlamıştı!

Fetullahçılarla ters düşen hakim Şengün’ün çalınan hayat hikayesi


Caner Taşpınar... Yürekli bir gazeteci ve muhabir...

Ergenekon kumpasında yargılanan ve beraat eden isimlerden. Şimdi...

Odatv’de editörlük yapıyor, özel haberlere imza atıyor.



Kitabı çıktı ve okumaya başladım...

Kitabın adı ‘DAMAT’!… Ancak... Damatlardan farklı şekilde...

Kitabın içinde bir hikaye dikkatimi çekti!

Meğer, bu kitap (Damat) Caner’in ilk kitabı değilmiş… Nasıl mı?

Okuyalım:

“...Aslında şu an elinizde tuttuğunuz kitap, benim ilk kitabım değil. Başıma neler geldi anlatayım... 15 Temmuz darbe girişiminden önce Köksal Şengün’ün hayatını yazmaya karar verdim. Kendisi önce istemedi, ancak ilk görüşmeyi yapınca gerisi gelmişti. Yazmaya başlamıştım. Kendime ait bir bilgisayarım yoktu, bu nedenle ses kayıt cihazımı, kitabı yazdığım ofis bilgisayarını ve notlarımı sırt çantamda taşıyor, ofiste mesaim bittikten sonra eve giderken yanımda götürüyordum.”

Caner, bir bakıma çalışma masasını sırtında taşıyordu!

Kitaba devam edelim:

“Bir akşam ofisten çıkıp, arkadaşımın işlettiği lokalde sohbete başladık. Gece geç saat olduktan sonra kalktım, ancak çantam yoktu. Çıkış kapısının tam yanında masada oturmuştuk. Her yere baktım, bulamadım. Halbuki, çantayı çıkış kapısının önüne bırakmıştım.”

[caption id="attachment_5574530" align="alignnone" width="300"] Caner Taşpınar[/caption]

Sonra ne mi olur?

Caner, sabah lokale bir kez daha uğrar ve çantayı sorar.

Yok, bulunamaz.

Hemen polise koşar...

Okuyalım:

“Önce ilgilenmediler. Kitap yazdığımdan, sırt çantamdaki ses kayıt cihazında Türkiye’nin en önemli hakimlerinden birinin açıklamaları olduğundan bahsettim. Polislerle apartmanın kamera kayıtlarını inceledik. Yüzlerini gizleyen iki kişinin montlarına bir şey saklayıp çıktıkları görülüyordu...”

Soru şu: Caner’in arkadaşlarıyla oturduğu lokal, bir apartmanın ikinci katındaydı. Kapısı da daima kapalı tutulan bir mekandı. Nasıl oldu da bu iki kişi kapının ardında bulunan çantayı çalmıştı?

Genç hakim adayının bıyıklı fotoğrafı ‘sakıncalı’ bulundu!


Ben bilmiyordum..

Bugüne kadar da bir yerde okumamıştım.

Yine Caner’in, ‘Damat’ kitabından öğrendim!…

Hakim Köksal Şengün, 1968’in öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş’in sınıf arkadaşıymış. Gezmiş, 1966 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolur, Köksal Şengün ise 1967’de aynı bölüme gelir. 6. Filo’yu taşlayan gençler arasında... Bu ayrıntıyı kitabı okuyunca görecek ve şaşıracaksınız...Ancak...

[caption id="attachment_5574531" align="alignnone" width="741"] Köksal Şengün’ün sakıncalı fotoğrafı.[/caption]

Öyle bir hikaye var ki… Okuyalım:

“Askerlikten sonra nihayet hakimliğe başlamak için ilk adımı atabilirdi. Tüm evraklarını titizlikle hazırladı. İlk görev yeri Rize’nin Ardeşen İlçesi’ne doğru yola koyuldu. Dosyasını sundu, her şey eksiksizdi. Ancak bir anda mırıltılar başladı. Memur dosyayı hakime uzattı, hakim savcıya gösterdi. Derken... Yetkili hakim yanına sokuldu ve Köksal Şengün’e şöyle dedi: ‘Bu fotoğrafla olmaz.’ Köksal Şengün ne olduğunu anlayamadı! Fotoğrafa baktı, yetkili hakim fotoğraf üzerinde bıyıklarını gösteriyordu. Köksal Şengün, aslında daha mesleğin ilk dakikasında ‘sakıncalı’ ilan edilmişti.”

O dönemin sembollerinden biri de ‘bıyık’tı! Köksal Şengün’ün bıyığı da solcuların bıraktığı bıyıktı...