“Kemalizm bitti...”

“Devletçilik öldü...”

“Son sosyalist devleti yıktık...”

“Ilımlı İslam Türkiye’nin yeni sistemi...”

“Tarikatlar, cemaatlere özgürlük...”

Bu cümleleri 1980 sonrasında kimlerden duyduk? Liberaller, Fetullahçılar, Graham Fuller gibi CIA ajanları, Turgut Özal ve prensleri, Tansu Çiller ve 2002’de kurulan AKP’den... Hatta... ‘Yeni Sol’ diye dünyada esen ‘liberal rüzgardan’ etkilenen sosyalist ya da kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olan CHP çevresinden! Ne zamana kadar? İki ay öncesine kadar... Neyse ki koronavirüs imdada yetişti de...



DEVLET SUÇ ÜRETİR Mİ?

Şimdi size CHP’li siyasetçi ve Umut Oran’ın hazırladığı bir rapordan bahsedeceğim... Raporun adı: “Korona sonrası için yol haritası: Atatürk’ün devletçilik anlayışı...” Okuyalım: “... ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler’ diye diye... ‘Devlet süt mü üretir?’ diye bağıra bağıra, ‘Paramız var ki ithalat yapıyoruz!’ denile denile gelinen nokta ‘iflastır.’ İnsanlığın tüm emeğini sömüren yüzde 1’lik nüfus dışında hiç kimse aylarca evden çıkmadan yaşayabileceği ekonomik birikime sahip değildir. Tüm geliri kesilmiş olan insanlar ilk anda birkaç parça altınını satarak, birkaç yüz dolarını bozdurarak günü kurtarabilir ya da kredi kartı gibi araçlarla borçlanabilir ancak aylarca ‘üretmeden tüketmek’ mümkün olmayacaktır.”

Umut Oran, çıkış yolunun Atatürk’ten geçtiğini CHP’de unutanlar için hatırlatmış...

Devam edelim...

Yeni bir kuruluş süreci


CHP’li Umut Oran, “2002’den beri mevcut iktidar tarafından adeta bir aşağılama sebebi olarak gösterilen ‘Atatürk döneminin devletçi politikaları’ tüm aydınlığıyla ortada durmaktadır” diyor: “Çok kısa sürede, hem de son 100 yılın en büyük ekonomik krizi olarak tarihe geçen ‘1929 Büyük Buhranı’na rağmen, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni düzlüğe çıkaran politikaların benzerleri hem geçmişte hem de bugün tüm dünyada ‘kurtuluş reçetesi’ olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ne liberaller gibi ‘devlet ekonomiden tamamen uzak dursun’ söylevlerine itibar edilmiştir ne de ‘tüm üretim araçlarının devlette olması’ istenmiştir ve ortaya Atatürkçü Devletçilik modeli çıkmıştır.”

İşte tartışmanın bam teli de burası...

Yeni bir kuruluş sürecinin vaktinin geldiğini anlatan Oran’ın şu tespiti de çarpıcı:

“Bugün de 1929’ların 1930’ların büyük krizlerine benzer bir durum geçerlidir. Dünyanın dört bir yanında, devletinin yoğun desteğiyle rekabet gücünü artıran, dev şirketlere karşı Türk özel sektörünün desteklenmesi kaçınılmaz olduğu gibi devletin ekonomiyi planlaması ve kendi kendine yeten bir ekonomi ortaya çıkarılması için gerekli tedbirlerin alınması da zorunludur. Atatürk’ün devletçilik anlayışına dayalı planlı ekonomi hamlesi yapmak, adil bir bölüşüm sistemi kurmak, herkesin insanca yaşayabileceği bir işe sahip olmasını sağlamak...”

Her şartta ücretsiz sağlık


Koronavirüs sonrası siyasetin de siyasetçilerin de etkileneceğini anlatan Umut Oran’ın “üretim” vurgusu da önemli: “... Örneğin virüsle daha ilk andan itibaren etkili şekilde mücadele eden ve üretimi, ekonomik hayatı devam ettirmeyi başaran Çin’de, Singapur’da, Japonya’da, Tayvan’da ve Kore’de iktidarlar hem güçlenecek hem de dünyanın diğer bölgeleri için ‘model’ olabileceklerdir.”

Siyasetçiler için itibar sorunun yaşanacağına dikkat çeken Umut Oran, hem iktidarı hem de muhalefeti de şöyle uyarıyor: “... Bu noktada ilk sorulması gereken soru şudur: ‘Dünya devletleri bugüne kadar salgınlar için planlama yapmışlar mıdır?’ Piyasadaki ‘görünmez elin’ her şeyi otomatik olarak yoluna sokacağını, devletin mümkün olduğu kadar küçülmesi gerektiğini tüm dünyaya vaaz eden odaklar Covid-19 salgınıyla beraber yerle bir olmuştur. O halde geçmişte yapılan yanlışlardan ders alarak hem geleceği planlamak hem de kitlelere yeniden güven vermek gerekmektedir. Mevcut iktidar bloğunun salgın karşısında ‘başarılı olup olmadığını’ tespit etmemize yarayacak ana kriter de bu olmalıdır yani planlama.”

SON SÖZ: Umut Oran’ın bu tespitlerini CHP yönetimi de düşünmeli: “... Kuruluş yıllarında hastalıklarla kırılan Anadolu’yu çok kısa sürede ‘sağlıklı nesillerin’ merkezi haline getiren Türkiye Cumhuriyeti, aradan geçen 100 yılın sonunda her bir yurttaşına doğumdan ölüme kadar tamamen ücretsiz sağlık hizmeti verebilecek yollar bulabilir.”


Barışları Silivri’den çıkarmak istemeyenler kimi tahliye etti?


Libya’da şehit düşen MİT mensubu S.C.’nin cenaze töreniyle ilgili haber yüzünden geçen ay tutuklanan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun avukatları, tahliye talebinde bulundu. Avukatlar Hüseyin Ersöz, Kazım Yiğit Akalın ve Serkan Günel, yeni infaz yasasındaki denetimli serbestlik süresinin üç yıl olarak uzatılmasına dikkat çekti. İnfaz yasasına gece yarısı eklenen “MİT düzenlemesine” rağmen Barışların tahliyesi için engel kalmadı...



 

Ancak... Bir güç direniyor... Sanki...

Barışlar üzerinden gazetecilik dışında işi olmayanlara ‘sopa’ gösteriliyor!

Ne yaptı gazeteci arkadaşlarımız?

Fetullah’ın yani Gladio’nun yani casusluk örgütünün ipliğini pazara çıkardı!

Devlet içinde devlet olmaması gerektiğini yazdı... Kitaplar hazırladı!

Vatan savunmasında, emperyalizme karşı kalemleriyle savaştı!

Ödülleri ne oldu? 2011’deki gibi Silivri Cezaevi!

Dün... Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu SÖZCÜ TV’ye konuştu ve şöyle dedi: “Doğru şeyler yazarak ayaklarına bastıkları kesimler var neticede. Bugün ‘Muhalif gazetecilik’ olarak algılanıyor. Yani size söyleneni değil de kendi bildiğinizi yazdığınız zaman iş buraya gidiyor. Şu bence çok açık görülüyor, artık gazetecilik mesleği, tahammül edilemeyen bir meslek olarak görülüyor ve onların da bunu yapmasına engel olmaya çalışıyorlar.”

Yani... SÖZCÜ Gazetesi yazmasın, Odatv olmasın, gerçek gazeteciler konuşmasın...

Olmayan deliller üzerinden sussunlar mı?

Bunu mu istiyorsunuz? Fetullah’ın darbe girişimine direnenleri susturarak ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Ya da... Ergenekon kumpasında rolü olan Savcı Murat Dalkuş’un tahliye edilmesi konusunda (Neyse ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti de yeniden tutuklandı) neden sessiz kalıyorsunuz?

Nasıl tahliye edildiği konusunda bir bilginiz var mı? O savcıyla ilgili suçlamaları ve delilleri incelediniz mi?

İncelemediyseniz... Anlatayım...




O savcının bilinmeyenleri


Tarih 14 Mart 2020... İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanık Murat Dalkuş’un tahliyesine karar verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da tahliye kararına itiraz etti. İtirazı değerlendiren İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığın talebini kabul ederek, sanık Dalkuş hakkında yeniden tutuklama kararı verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan ve İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, sanık Mehmet Murat Dalkuş’un “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Peki mahkemenin kabul ettiği iddianamede ne vardı?

- Meslekten ihraç edilen HSYK eski Kurul Müfettişi Halil Şener tarafından Murat Dalkuş’a not olarak 85 verildi. Ancak raportör incelemesi sonucunda notun 75 olduğu belirlendi.

- Murat Dalkuş’un, görevi kötüye kullanmak, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve suç uydurma suçlarından Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde ve Bakırköy 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama dosyasının bulunduğu...

- Yakın arkadaşı tarafından verilen ifadeye göre, Ergenekon davasını sağlıklı yürütebilmesi için FETÖ tarafından ‘Eşinden boşan’ talimatını uyguladığı...

- Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un ifadesini, sorgusunu kendisinin yaptığını alaycı tavırla anlattığı...

- Bir savcı (adı iddianamede var) şu bilgiyi veriyor: “...Ergenekon savcılarından Mehmet Fatih Uslu’yu tanırım. Yapı üyesi olup, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşioğlu, Erdal Fırat, Nihat Topal, Mehmet Ali Pekgüzel, Mehmet Murat Dalkuş’un da yapı üyesi olduklarını da Mehmet Fatih Uslu vesileyle biliyorum...”

- Başka bir savcı da şu ifadeyi veriyor: “...2009 yılında tayin zamanı geldi, Mustafa Baklacı daha önceden tayin olmuştu, onun yerine grup sorumluları Nihat Topal ile Mehmet Murat Dalkuş’tu.”

- 17-25 Aralık 2013’ten sonra... FETÖ soruşturması geçiren hakim, savcı, polis, doktorlarla yüzlerce telefon görüşmesi olduğu...

- Şüpheli Mehmet Murat Dalkuş’un, örgüt politikaları ve stratejisi doğrultusunda, ileriye yönelik örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olarak örgüt üyeleri ve o dönemin HSYK’sındaki örgüt üyelerinin desteği ile Bucak Cumhuriyet Başsavcılığı ve örgüt için en mahrem kabul edilen özel yetkili mahkemelere Cumhuriyet Savcısı olarak görevlendirildiğine dair tespitler yapılmıştır...

SORU ŞU: Bu kadar delile rağmen FETÖ’cü Murat Dalkuş nasıl tahliye edildi? Barışlar neden içeride?