Bilim insanları, dünyanın dört bir yanında Covid-19’a karşı “Ne yapabiliriz?” sorusuna yanıt arıyor. Türkiye’de de birçok üniversite, ilaç, aşı ya da hastalıkla ilgili yeni gelişmeleri masaya yatırıyor... 24 Nisan’da, İstanbul Üniversitesi Klinik Araştırmalar Mükemmeliyet Uygulama ve Araştırma Merkezi (İUKAMM) Müdür Vekili Prof. Dr. Yağız Üresin’in moderatörlüğünü yaptığı “Covid-19 günlerinde klinik araştırmalar online sempozyumu” gerçekleştirildi. Ben de sempozyumu online izleyen bazı gazetecilerden biriydim.

Prof. Üresin’in açış konuşmasında kurduğu bazı cümleler dikkatimi çekti.

Örneğin...

Yağız Hoca diyor ki: ‘’... İyi ve yeterli düzenlenmemiş çalışmaların olgunlaşmamış sonuçları ve ticari-akademik hırs tarafından yönlendirilen aceleci, çarpıtılmış, medyatik açıklamalarla toplum yanlış bilgilendiriliyor, yersiz ümit ve endişeye sevk ediliyor.  Bilimsel bilgi üretirken bugünkü binlerce kişinin yanında gelecekteki milyonları da düşünerek çalışma yapmalı ve sonuç açıklamalıyız. Bu sempozyum sosyal medya kahramanlığı yapmadan kanıta dayalı bilimsel, etik, yasal, ağırbaşlı, evrensel geçerliliği olan toplum yararına çalışmalar yapılabilmesi yolunda içinde bulunduğumuz pandemi günlerinde gerçekleştiriliyor.’’

Şu tespitlerin altını çizelim: “Yeterli düzenlenmemiş çalışmalar... Ticari-akademik hırs... Aceleci, çarpıtılmış, medyatik açıklamalar... Topluma yersiz ümit verenler...”

Prof. Yağız Üresin kimleri eleştirdi?

Her gün yeni ilaç adı verenleri mi? İlaç şirketlerinin temsilcileri gibi davranan gazetecileri mi? ‘Aşıyı bulduk’ diye ortaya çıkanları mı? Ekranda ya da sosyal medyada kabul edilmek için ‘hırs’ yapan doktorları mı?

Sempozyuma devam edelim...

Erken sonuçlar hatalı olabilir


İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji Bilim Dalı’nda çalışan Prof. Dr. Ahmet Gül’ün de sunum yaptığı sempozyumda şu uyarılar dikkat çekti: Ülkelerden gelen ilaç kombinasyon çalışmaları, makaleler ve yayınlar iyi incelenmeli. Sosyal medyada çıkan haberler yanıltıcı olabiliyor. Salgınla ilgili erken sonuçlar hatalı yorumlanabilir ve burada tekrarlanabilirliği görmek gerekiyor. Kanıt düzeyi sınırlı veriler sıkıntı yaratabilir, bu yüzden de nitelikli veri üretmek, doğru paylaşımlar yapmak gerekli.

Havada uçuşan ilaçların da konuşulduğu sempozyumda, klorokin, hidroksiklorokin, favipiravir, remdesivir (ilaç) gibi bilimsel çalışmalarda elde edilen verilerin doğru paylaşımının önemli olduğuna dikkat çekildi. Yani... Sempozyumdaki şu cümle çok önemli: “Tekrarlanabilirliği görmek gerekiyor.” Çünkü... Bilim tekrar tekrar yapılan deney ve sonuçlarla gerçeğe ulaşıyor! Sadece 10 hasta, 20 hasta üzerinde denenen ilaçlarla, “Virüse çare bulduk” denilemez!

Bu arada bir not düşmek istiyorum: Koronavirüsle ilgili erken tanı, hızlı müdahale, düşük ölüm oranı konusunda Çapa Tıp Fakültesi’nin başarılı olduğunun altı çiziliyor.

Trump’ın bir yalanı daha çıktı


Şimdi gelelim, ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından CFR’de (Dış İlişkiler Konseyi) çıkan makaleye. Amelia Cheatham, “Coronavirus ve Çiftçiler: Gıda Temini Risk Altında mı?” başlıklı yazısında şu tespitleri yapmış: “...Covid-19, işletmeleri kapattı ve birçok Amerikalıyı evden çalışmaya zorladı. Ancak, ‘temel personel’ olarak sınıflandırılan yabancı tarım işçileri, virüse karşı duyarlılıklarına rağmen tarlalarda ve işleme tesislerinde çalışmaya devam ediyor. Başkan Donald Trump hem yasal hem de yasadışı göçü sınırlamaya çalışsa bile, yönetimi, çoğu mevsimlik işçi ya da belgesiz göçmen olan bu emekçileri işte tutmak için politika peşinde koşuyor. Yabancı işçiler ABD tarımının belkemiği.



Meksika’dan yüz binlerce göçmen işçi her yıl geçici iş vizesi alıyor. Yabancı tarım işçileri, bazen uygun kişisel koruyucu ekipman olmadan, genellikle başkalarıyla yakın temasta çalışarak, koronavirüse benzersiz bir şekilde hassas.