✔ Şahsım adına yapılan suçlamalar kumpastır. Fehmi Koru denen şahsın gerçek dışı köşe yazısıdır


✔ Okullarında okumadım. Semtlerine bile uğramadım. Atatürkçü bir gazete hedef alınmaktadır


✔ SÖZCÜ’de FETÖ’yü eleştirmiş biri olarak tespitim; bunlar gerçek FETÖ’cüleri gizleme çabasıdır


SÖZCÜ Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay’ın 4 sayfalık yazılı ifadesi tüm gerçekleri ortaya çıkarmıştı


Tarih 7 Kasım 2017... “Şahsım, Atatürkçü bir gazete kurduğum için hedef haline getirilmiştir. Türk adaleti buna alet olmuştur. Şahsım adına yapılan suçlamalar kumpasın bir parçasıdır. Gerçek bir kumpastır bu. Fehmi Koru denen şahsın gerçek dışı savlar içeren köşe yazısıdır. Atatürkçü bir gazete hedef alınmaktadır. SÖZCÜ Gazetesi’nin yok olması kimin işine gelir? Bu iddianamenin varlığı bu örgütün faal olduğunu göstermektedir. Fehmi Koru ve Hüseyin Gülerce kısmen 17 Aralık’ı kısmen 15 Temmuz sonrasının izlerini silmek için bu kumpasa dahil oluyorlar. Dayatma mı var yalancı tanıklık için? Hakkımda FETÖ lideri ile bir fotoğraf için fotomontaj gibi bir yola başvurulmuştur. Şahsımın fotomontajlı görüntülerine karşı içerik engelleme talebim reddedilmiştir. Okullarında okumadım. Semtlerine bile uğramadım. İş hayatımda kurmuş olduğum gazetelerin çizgisi modern hukuk devleti çizgisidir. Hem özel hayatımda hem SÖZCÜ Gazetesi’nde FETÖ’yü eleştirmiş biri olarak tespitim; bunlar gerçek FETÖ’cüleri gizleme çabasıdır.

SÖZCÜ Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay


 PENSİLVANYA SEVİNMİŞTİ

Yaklaşık 2.5 yıl önce, SÖZCÜ Gazetesi’nin kurucu sahibi Burak Akbay, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 4 sayfalık yazılı savunma sunmuştu ve bu cümleleri kurmuştu. Meseleyi en iyi kavrayan isim Burak Akbay’dı bu süreçte! Zaman zaman yaptığımız konuşmalarda sakin olmamızı öneren de adalete inancını yitirmeyen de oydu!

Altını çiziyorum...“Hem özel hayatımda hem SÖZCÜ Gazetesi’nde FETÖ’yü eleştirmiş biri olarak tespitim; bunlar gerçek FETÖ’cüleri gizleme çabasıdır” cümlesi… Özellikle 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminin ardından istihbarat servisinin güdümündeki dini görünümlü örgütle mücadeleye ışık tutan bir tespit! Çünkü...

SÖZCÜ’yü hedef aldığınızda Pensilvanya sevinmişti... SÖZCÜ’ye ceza verilince de yine Pensilvanya ve örgüt sevindi! Ve... İnandırıcılık!…

Siz, kurulduğu günden bu yana örgütle ve yandaşlarıyla açık savaşı göze alan bir kurumu hedef aldığınızda, örgütle mücadeleye kimi inandırabilirdiniz?

Yanınıza aldığınız isimlere bakın: Fehmi Koru ve Hüseyin Gülerce! Birisi, Pensilvanya’dan mektup taşımış diğeri de örgütün yıllarca ‘basın sözcülüğüne’ soyunmuş! Esas soruya gelelim...

Fetullah’ın beyin takımı SÖZCÜ’yü neden hedef aldı?


“SÖZCÜ Gazetesi’nin yok olması kimin işine gelir?”…

Bu sorunun yanıtını 30 Ocak 2019’da bir duruşmada yaşanan ifadeyle anlatacağım...

Genelkurmay eski Adli Müşaviri Muharrem Köse


Ergenekon, Kozmik Oda kumpas davalarının yanı sıra 15 Temmuz’daki darbe girişiminde de başrol oynayan ve FETÖ’nün beyin takımı arasında sayılan Genelkurmay eski Adli Müşaviri Muharrem Köse, 30 Ocak günü SÖZCÜ’yü hedef almıştı! FETÖ’nün askeri yapılanmasına ilişkin davada ifade veren Köse, “31 aydır tutukluyum, aleyhime delil oluşturmaya çalışıyorlar. Kumpas davalarında mahkemelere sahte belge göndermekle suçlanıyorum. 2 gün önce SÖZCÜ Gazetesi yine bu iddiayı gündeme getirdi. İstihbarat Başkanı bana, ben de mahkemeye gönderdim. Benim ne suçum var? SÖZCÜ buradaysa görsün. Ben sizden adil yargılama istiyorum. SÖZCÜ Gazetesi adil yargılamayı etkiliyor, buna izin vermeyin” dedi. Köse devam etti: “Hakkımda yıllarca araştırma, soruşturma yapıldı. Hakkımda delil olsa bugüne kadar önünüze konur, gazeteler yazardı. Size göndermeden SÖZCÜ, Star, Odatv, A Haber’e verirler, siz de basından öğrenirdiniz zaten.”

İşte örgütün beyin takımının hedef aldığı gazete SÖZCÜ! Bitmedi...

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Kocaman neden isyan etmişti?


Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman


Daha yeni...

Unutmayın...

TBMM eski Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter hakkında FETÖ üyeliği suçlamasıyla açılan davada beraat kararı verilmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman da karara itiraz ettiklerini belirterek “Kararın bozulacağını düşünüyoruz” demişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Yeter hakkında verilen beraat kararına yaptığı itirazın gerekçesi 3 Ocak’ta ortaya çıktı. Başsavcılık, mahkemenin verdiği beraat kararının kanuna aykırı olduğunu savunarak, 3 sayfalık şu gerekçelerle kararın bozulmasını talep etti:

‘BEYANLARDA ÇELİŞKİ YOK’

“Dosya kapsamındaki deliller ve mütalaamızda geçen hususlar bütün olarak değerlendirildiğinde tanık beyanları arasında esasen herhangi bir çelişki bulunmadığı... Gizli tanık, değişmeyen ifadelerinde sanıkla Mehmet Turgay Baz aracığıyla irtibat kurduğunu ve sanığın yönlendirdiği kişilerin de kendisi örgüte müzahir evlere yerleştirdiğini anlatmıştır. Mehmet Turgay Baz’ın gizli tanığı doğrulaması halinde kendisi açısından sorumluluk doğurabilecek durum oluşabilecek olması nedeniyle olayı bütün ayrıntıları ile anlatmasının da beklenilemeyeceği ortadadır. Gizli tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere sanığın örgüt üyelerinin irtibatlı olacağı kişileri belirleme ve organize etme görevini ifa ettiği değerlendirilmiştir.”

Ekrem Yeter


2015’E KADAR YÖNETİCİ

“Ayrıca sanığın başkanlığını yaptığı derneğin örgüt liderinin talimatı ile kurulan sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi olduğu da tanık beyanları ile ispatlanmıştır. FETÖ isimli örgütün örgütsel faaliyetlerini yürütmek maksadıyla hukuku bir kılıf olarak kullandığı ancak gerçek amacın ve hedefin ülke yönetimini ele geçirmek olduğu, sağlık alanında faaliyetlerini yürütebilmek adına sanığın başkanlığını yaptığı Uluslararası Tıp Örgütü’nü (USAF) kurduğu anlaşılmıştır. Sanık bahse konu derneğin faaliyetlerini her ne kadar 15 Temmuz 2016 tarihinden evvel kendiliğinden sonlandırmış ise de... 2015 tarihine kadar derneğin faaliyetlerini yürüttüğü dosya kapsamındaki delil ve beyanlarından anlaşılmaktadır. Sanığın örgütün tepe yönetimi ile yaptığı görüşmeler içeriği belli olmadığı gerekçesiyle mahkemece dikkate alınmamış ise de birçok tepe yöneticiyle görüşme kayıtları bulunduğu ve Tuncay Delibaş ile görüşmeye Bülent Çanakçı’nın tanıklık ettiği, sanığın ‘İndeyim bekliyorum beyefendi gelecekmiş halıları serdik bekliyoruz’ sözlerini de telefonda söylediği anlaşılmıştır.”

Ankara başta olmak üzere İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde örgütle mücadeleye ışık tutacak tespitler işte bunlar!

Nazım Hikmet’in doğduğu gün memleketi sevmek...


Memleketimi seviyorum:
Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
Memleketim: Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.
Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş:
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana...
Nazım Hikmet dün bir kez daha doğdu ve bugün de bize
“Memleketimi Seviyorum” şiiriyle siz okuyucu selamlamak kaldı!