Hayatını gazeteciliğe adadı...

12 Haziran 2007’de başlayan kumpasların peşini bırakmadı hatta Silivri Cezaevi’nde hapis yattı...

15 Temmuz öncesi ve sonrasında ABD destekli Fetullahçıların ‘kılcal damarlarını’ dahi yazdı...

Türk milliyetçilerinin ve muhafazakarlarının ‘Gladio’ diyemediği günlerde örgütün adını ‘Gladio’ olarak koyan ilk milliyetçi oldu...

Türk Ordusu’nu ‘casusluk’ örgütü gibi göstermek isteyenlere karşı gerçek haberleriyle direndi...

Bir dönemin, ‘heykeli dikilecek’, ‘zırhlı araçlı’ savcısı Zekeriya Öz’e dava kaçacak kadar yürekli...

Ankara’da onu tanımayan bürokrat, emniyetçi, asker ve siyasetçi yok...

Örneğin... TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a sorabilirler...

Siz, hayatını gazetecilikle kazanan Türk milliyetçisi bir kadını neden gözaltına aldınız?

Haber kaynağından aldığı bilgileri haber yapmadığı için kim bugüne kadar sorguya çekildi?

Müyesser Yıldız gözaltına alınınca aklıma geldi...

Haber kaynağının esiri olan ‘şimşek’ gibi adliye ve emniyet koridorlarını gezenlere neden dokunulmadı?

İhbar mektuplarına tanık olan gazeteciler!


Kardan Adam (Kırmızı Kedi) kitabımda yazmıştım...

Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 6. katındaki İstihbarat Şube Müdürlüğü, kirli komploların kurulduğu, yasa dışı telefon dinlemelerinin yapıldığı karanlık bir dönemin sessiz şahidi gibiydi... Birçok kumpasa ev sahipliği yapan İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün bir bölümü var ki, o şubede çalışanların bile görmediği, giremediği bir yer...

Şube içinden açılan bir merdivenle çıkılan, kapılarının parmak izi ile açıldığı, kozmik odaların ve telefon dinleme birimlerinin bulunduğu labirentlerden geçilerek girilen 30 metre kare genişliğinde mütevazı bir oda bulunuyordu.

Anlattığımız mekan İstanbul Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinde “C Blok 8. Kat” olarak bilinen yer.

MEDYA DÜNYASI ORADA

2007’nin sonlarına doğru ‘Bir kafa atıp dağları yıktım’ diyen polis şefi, C Blok’un çatı katına özle bir oda yaptırır. İçinde yatak da vardır, oturma grubu da... Güvercin bile beslenir. O kadar ki o polis şefinin günün 10 saatini bile burada geçirdiği olur. Çatı katının anahtarı da kendisinden başka kimsede yoktur. Ziyaretçileri de vardır müdürün.

Karizmatik ve yakışıklı müdür yardımcısı...

Emniyet’in kabadayı gibi yürüyen diğer bir müdür yardımcısı...

O dönemde ‘olmazsa olmaz amir’...

Sonradan bıyık bırakan savcı ve diğer ünlü bazı savcılar ve medya dünyasının bazı etkili isimleri...

Bitmedi...

‘Bavulcu’ ve ‘çantacı’ gazeteci her dönem var!


Zaman zaman domino oynanır zaman zaman çaylar içilir ve Ergenekon, Balyoz gibi operasyonların ana hatları burada konuşulur.

İlin en kudretli kişileri dahi bu kata çıkamaz.

Derler ki...

2007’den 2013’e kadar Emniyet üzerinden savcılığa gönderilen mektuplar işte burada oluşturuldu. Eldivenler takıldı, iz bırakılmadı...

Buranın müdavimleri aslında emniyet ve adliyeyi yöneten kişilerdi. Hiyerarşik yapı çatıda bozulmuştu...

Ve derler ki...Odaya girdiğinizde sizi karşılayan ilk şey büyüleyici görüntüsü ile adeta odanın içine doğan Fatih Camii sülieti oluyordu. Balyoz kumpasında ‘Fatih Camii’ni bombalayacaklardı’ iddiası bu görüntüden mi doğdu bilinmez ama Fatih Cami’nin İstanbul’daki en güzel göründüğü yerlerden biri Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün İstihbarat Şubesi’ndeki o çok az kişinin girebildiği odaydı.

Peki oraya hangi gazeteciler girerdi?

Gazeteciler, hazırlanan ihbar mektuplarına katkıda bulunur muydu?

SONUÇ: Müyesser Yıldız’ın gazeteci olduğu... Dün de bugün de aynı Barışlar’ı, Müyesser Yıldız’ı, gerçek gazetecileri hedef gösterenlerin ‘bavulcu’ ya da ‘çantacı’ oldukları unutulmamalı’! Zekeriya Öz’le karşılıklı otururken ‘tutuklanacak gazeteciler’ listesi hazırlayanlara iyi bayramlar şimşek hızıyla çakanlara!