- Esas, yani temel öğe... FETÖ denilen örgütün varlığını hala sürdürdüğü değil mi?


- 2010 referandumuyla Fetullahçılara idari ve adli yargıyı teslim eden de suçlu...


- 2015’te ‘Olgunlaşmamış darbe yapacaklar’ raporunu araştırmayan karargah da


- Bugün... Hem Erdoğan’ı hem de askerleri hedef alan örgütle mücadele esas olmalı


1 - Tartıştığımız konuya bakın...

Bir tarafta 17-25 Aralık 2013’te yıkılmak istenen Cumhurbaşkanı Erdoğan!

Bir tarafta, ‘terörist’ diye yaftalanan ve Silivri’ye atılan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ!

İkisini de aynı örgüt hedef aldı... İkisini de aynı örgüt yok etmek istedi... Ancak...

Gelinen noktada, ‘siyasi ayak’ tartışması üzerinden Türkiye yine esası ıskalamaya başladı!



Esas, yani temel öğe, FETÖ denilen örgütün varlığını hala sürdürdüğü değil mi?

Her gün TSK’da, emniyette ya da yargıda operasyon haberleri başka bir ülkeden mi haber merkezlerine ulaşıyor?

Ülkenin yurtsever bürokratları ölümü göze alarak örgütün peşine neden düşüyor? Çünkü... Bitmediler! Bitmediğini nereden anlıyoruz? Çünkü...

CIA’nın düşünce kuruluşu Rand Corporation’ın hazırladığı son raporda, “Orta kademe (subay) tasfiyelerden rahatsız, darbe yapabilirler” değerlendirmesi çok açık. değil mi? Ya da...

Pensilvanya’da yaşayan Fetullah Gülen, 26 Ocak’ta, sadece pazar günleri çıkan İsviçre merkezli Le Matin Dimanche Gazetesi’ne röportaj verdi ve yine iktidarı hedef aldı... Yani... ‘Siyasi ayak’ diyen de ‘askeri ayak’ diyen de haklı... Ancak... Bunu net anlatan az! Örneğin...

İdari ve adli yargıyı nasıl ele geçirdiler?


2 - Tarih 5 Mart 2014... Cumhurbaşkanı Erdoğan,  Niğde ve Osmaniye mitingleri dönüşünde gazetecilere 12 Eylül 2010 referandumuyla ilgili gerçeği şu cümlelerle anlattı:

ASKERİ YARGI MESELESİ

“2010 referandumu, onların dikkat ederseniz onların çok çırpındığı bir referandum oldu. Meğerse bu iyi niyetli değilmiş. Çünkü o referandumda bunların tek hedefleri vardı. İdari ve adli yargıyı ele geçirmek.”

12 Eylül 2010 Referandumu afişlerinden


Erdoğan haklıydı...

 İdari ve adli yargıyı ele geçirmediler mi?

Hatırlayın...

12 Eylül 2010 tarihinde, anayasada 26 maddelik bir değişikliği içeren paket, TBMM tarafından kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda anayasa değişiklikleri kabul edildi. Fetullahçılar en çok145’inci maddede ısrar etti. Kaç gündür tartıştığımız 26 Haziran 2009’da ansızın kanunlaşan ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ‘Askeri yargının saf dışı bırakılması’ maddesi! Okuyalım: (145. Madde): “Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler...”

İşte bu maddeyle birlikte... Askerin darbe yapmasının değil askere ‘balyoz’ indirilmesinin önü açıldı!

Bir sakınca daha vardı: 12 Eylül 2010 Referandumu ile HSYK’yı ele geçirdiler! İdari ve yargı anlamında suçlu kim? Bunun bir de askeri ayağı var!

‘Olgunlaşmamış darbe yapacaklar’ raporunu araştırmayan karargah suçlu değil mi?


3 - Son çıkan kitabımın adı ‘Dayının Casusları’... Çünkü bu yapı aynı zamanda ‘casusluk’ örgütü! Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde 1980 darbesinden sonra örgütlenmeye başladılar. Ancak... 1952 yılında ABD’lilerin teklifiyle Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde gizlice kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu, 1965’te yaygınlaşan Komünizmle Mücadele Dernekleri, 1967’de Tuğgeneral Cihat Akyol tarafından kurulan Özel Harp Dairesi’nin (Seferberlik Tetkik Kurulu’nun adı değişti) sac ayaklarından biri Fetullahçı Gladio’ydu! Kitapta bunu anlattım! Yani... Özellikle... TSK içerisinde örgütlenme sürecini incelediğimizde...



Genelkurmay’ı yöneten generallerin de günahı çok!

NECDET ÖZEL’E GİDEN BİLGİ NOTU

Yakın tarihten örnek vermek istiyorum... 2015 Ocak ayında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e gönderilen ‘Bilgi Notu’na bakalım:

“... Örgüt içerisinde aşikar olanları ortaya atıp kalan mensuplarını kurtarma çabasına girilebileceği... Bunlardan çare bulunamaması durumunda erken ve olgunlaşmamış bir darbe girişiminde bulunabileceklerinin değerlendirildiği... Örgütün kendisini TSK içerisinde yeterince güçlü hissettiği anda bedeli Türkiye’yi kaybetmek dahi olsa ihtilal yapmaktan çekinmeyeceği... En geç 2017 yılında ihtilal veya savaş beklendiği...” Yani... 2015 yılında hazırlanan ‘Bilgi Notu’nda ‘erken ve olgunlaşmamış’ darbeden bahsediliyor. Önlem alınıyor mu? Hayır! Peki... Genelkurmay suçlu değil mi?