Türkiye, ABD’nin ‘hasmı’... Yani düşmanı... Yani karşı tarafı!

ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye, Rusya’dan alığı S-400 savunma sistemi üzerinden ‘düşman’ muamelesi yapıldı. Beklenendi... Çünkü...

İki yıl önce SÖZCÜ Gazetesi’nde, benim ve dış haberler müdürümüz Özer Özbayraktar’ın imzasıyla bir manşet atmıştık!

Tarih 25 Kasım 2018...

ABD’nin en etkili düşünce kuruluşlarından olan ve Amerikan dış politikasının şekillenmesinde büyük rol oynayan The Council of Foreign Relations (CFR) -Dış İlişkiler Konseyi- tarafından 13 Kasım’da hazırlanan “Ne Dost Ne Düşman/ ABD-Türkiye İlişkilerinin Geleceği” başlıklı raporda dikkat çeken ifadeler kullanıldı. Steven A. Cook tarafından kaleme alınan ve Washington’ın Türkiye’ye bakışına dair ipuçları veren 28 sayfalık raporda kullanılan ifadeler ise şöyle:

“TÜRKİYE, ABD’NİN MUHALİFİ”

■ İki ülkenin geçmişteki ittifakı, gelecekte de ortak olacakları anlamına gelmez. Son 30 yılda küresel, Amerikan ve Türk siyasetlerindeki dönüşümler ilişkilerin yeniden değerlendirilmesini gerektiriyor.

■ Amerikan politikasını bugün şekillendiren ya da geçmişte şekillendirmiş olan birçok kişi, Türkiye’yi stratejik ortak ve istikrarın çapası olarak değerlendirse de bu yaklaşımın temeli güçlü değil. İki ülkenin çıkarları ve değerleri ortak değil.

■ Stratejik ilişkiler bitti. Hatta bunun da ötesinde iki ülke arasındaki işbirliği kısıtlı ve belirli koşullara bağlı olmalı. Siyaseti belirleyenler Türkiye’yi ABD’nin ne bir dostu ne de bir düşmanı olarak görmeli. Türkiye, birçok alanda ABD’nin rakibi ve muhalifi.

Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarmalı ve Suriye’deki hedeflerini gerçekleştirmesi için YPG ile çalışmaya devam etmeli.

■ Türkiye ile ABD arasındaki farklılıkların listesi çok uzun. İlk ve en önemlisi ise Ankara’nın (Türkiye’nin) Rusya’dan S-400 hava savuma sistemi alma niyeti.

■ İlk olarak Amerikalı siyasetçiler iki ülkenin müttefiklikten hasımlığa geçtiğini kabul etmeli.

■ ABD, Türkiye’nin YPG ile askeri bağlarını kesme talebini kabul etmemeli. Bu grup, IŞİD’le savaşta etkili oldu. ABD için Türkiye ile çalışmaktan daha tercih edilir oldu. Başka bir seçeneği yok. Gelecekte Amerikan politikası Türkiye’nin ne bir düşman ne de bir dost olduğu gerçeği üzerine şekillenmeli.

Rapor çok netti ve Türk medyasında sadece SÖZCÜ Gazetesi gördü.

Devam edelim...

Rockefeller kurdu


CFR, ABD’nin küresel çapta hak ve çıkarlarını gözeten, bu doğrultuda dünyaya ekonomi-politik, yön ve nizam vermeye yönelik faaliyet gösteren bir örgüt. Kurucu ve yöneticileri ağırlıklı olarak ABD’li eski bakanlar, CIA ve FED yöneticileri, ABD’li dev banka ve tröstlerin temsilcileri. 1921’de New York’ta David Rockefeller (Halen Exxon-Mobile, Chevron, Citi Group, J.P Morgan and Chase gibi şirketleri olan ünlü aile) tarafından kuruldu. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organıdır. Örgütün başkanı olan Richard Haass, 2001 ile 2003 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Politika Planlama Direktörlüğü yaptığı sırada, eş zamanlı olarak Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın başdanışmanıydı. Haass’ın Dışişleri’nin dışında da kapsamlı bir hükümet deneyimi var. 1989 ile 1993 yılları arasında ABD Başkanı George H. W. Bush’ un özel asistanlığını yapmış ve Milli Güvenlik Kurulu’nda kıdemli direktörlük görevini üstlenmiştir.

Bitmedi...

Stratejik ortaklık geride kaldı


CFR’nin danışman kadrosuna bakın....

Henri Barkey: CIA eski uzmanı Henri Barkey için 15 Temmuz’la ilgili yakalama kararı çıkarılmıştı.

Eric Edelman: ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Edelman, Türkiye’yi hedefe koyan isimlerden.

Marc Grossman: 1994-1997 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi görevindeydi.

Aliza Marcus: Aliza Marcus, PKK konusunda kitaplarıyla ve örgütle yakın ilişkileriyle tanınıyor.

CFR Başkanı Richard N. Haas tarafından yazılan raporun önsözünde şu çarpıcı ifadeler yer aldı:

■ ABD için Türkiye’ye yaklaşımını yeniden düşünme zamanı geldi. Şahit olduğumuz şey, ilişkilerin kademeli olarak ancak istikrarlı bir şekilde ölmesidir. Türkiye resmi algıda bir müttefik olabilir. Ancak bir ortak değil.

■ ABD ile Türkiye’nin stratejik ortaklığı artık geçmişte kaldı. Washington için gerekli olan, bu gerçeği kabullenmek ve Amerikan çıkarlarına daha fazla hizmet eden, kısıtlı ve işlevsel bir ilişki oluşturmak...